Aileler maddi koşulları zorlayarak çocuklarını özel okula gönderiyor. Talebe bağlı olarak özel okul sayısı her geçen gün artıyor; uzmanlar ise fırsat eşitsizliğinin arttığını vurguluyor.

Dişinden tırnağından artırarak, çocuğuna daha iyi bir gelecek hazırlamak isteyen anne-babalar, ‘Niçin özel okul?’ sorusuna benzer yanıtlar veriyor. Kelimesi kelimesine olmasa da genel anlamda içeriği şöyle: “Sınıflar kalabalık, öğretmenler çocuklarla ilgilenemiyor, seçmeli derslerde sorun var, başarı oranı düşük…”

Bir de buna, zülfü yâre dokunmamak adına açıkça dile getirilmeyen sorunlar var. İmam Hatip okullarındaki artışlar, müfredatın politikleşmesi gibi şikayetler… Nedenini söyleyeyim ama yazmayın istekleri…


Sonuçta bu şikayetler arasında Sakarya’daki özel okul sayısı 109 olmuş. Bunların 24’ü anaokulu, 22’si İlkokul, 26’si ortaokul, 37’si de lise…  Liselerin 6’sı temel lise, 21’i Anadolu Lisesi, 4’ü Fen Lisesi, 6’sı ise Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi…

20 BİN LİRADAN BAŞLIYOR

Fiyatlar ise hayli yüksek… Yıllık 20 bin TL’den başlıyor, 30 bin ve daha üzerine çıkabiliyor. Yemeği, servisi ve o sosyal çevrenin gerektirdiği ekstra giderler cabası… Aileleri bu denli zorlamasına rağmen seve seve bir servet akıttıkları özel okullardaki artış nedenini eğitimciler ve veliler nezdinde soruşturduk.

EĞİTİM SEN: İNANCA DAYALI SEÇME DERS

KESK’e bağlı Eğitim-Sen Sakarya Şube Başkanı Ali Yavuz Köse, özel okulların sayısındaki artışı ve nedenlerini şöyle değerlendirdi:

“Özel okulların sayısının artışına bakmak lazım örneğin 10 yıl önce ne kadardı şimdi ne kadar? 10 yıl önce özel okulların sayası iki elin parmakları kadardı. O dönemde özel okullarla kamu okullarının katıldığı devletin yaptığı ortak sınav vardı, seviye belirleme sınavları… Özel okular arasında ilk beşin arasına bir ya da iki okul girebiliyordu. Genelde kamu okulları önde çıkıyordu.”

“Zaman içeresinde özel okular, kamu okullarının önüne geçmeye başladı. Bu da 4-4-4 sitemine geçilmesiyle oldu. Din kültürü dersinin dışında seçmeli olan inanca dayalı derslerin daha çok okul idarecileri tarafından zorunlu seçmeliye dönüştürülmesi akademik başarıyı aşağıya çekmeye başladı. Özel okullara verilen teşvikler de velileri buralara yönlendirdi.”
 

SİYASİ BİR TERCİH

“Dayatmalı seçmeli ders ilk önce liselerde başladı ortaokuldan sonra sürdü. Bu bir siyasi tercih ve terim. Şöyle ki 2002 yılına siyasi iktidar geldiğinden beri bakarsak 17 yıldır Sakarya’da açılan okullara bakın kaç tane akademik prosedüre dayalı okul açılmış, kaç meslek lisesi açılmış, meslek lisesi tanımlamasında bulunan kaç imam hatip lisesi açılmış, buna dayalı olaraktan kaç imam hatip ortaokulu açılmış?”
 

1 LİSEYE 10 İMAM HATİP

“Şöyle bir baktığımızda bir ortaokul açılmışsa bunun karşılığı olarak 5 tane imam hatip ortaokulu, bir lise açılmışsa 10 tane imam hatip lisesi açılmış. Okul seçimi tercihlerinde zorunlu olarak 1 imam hatip tercihinde bulunmak durmadasınız. Yüzde 10’ dilimine alınan biri meslek lisesi birisi imam hatip lisesi üçü de genel akademik başarı içine alan Sosyal Bilimler, Fen Lisesi, Anadolu Lisesi olmak üzere toplam 5 okul tercih edilebiliyor. Akademik eğitim veren okullara 13 – 14 bin öğrenci arasından yalnızca bin – bin 500 öğrenci girebiliyor. İlk üç okula Fen Lisesi, Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi’ne girememişse, Anadolu İmam Hatip Lisesinde geleceğini görmediği için özel okula yöneliyorlar.”

PARAN KADAR EĞİTİM

“2002 yıları başında Sosyal Güvenlik Sistemi değişti, eskiden sosyal devlet ilkesi vardı. Devlet temel ihtiyacı için karşılamak zorundaydı. Sitemi değişti ‘paran kadar eğitim’, ‘paran kadar sağlık’ hizmeti alınabilir oldu. İş böyle bir bakış açsı üzerinden geldiğinde, eğer paran varsa iyi bir okula götürsün, okutursun. Paran varsa devlet hastanesine gitmek zorunda değilsin özel hastaneler var oraya da gidebilirsin.”

ÖĞRETMENLERİN ÖZVERİSİ…

Bir özel ilkokulda öğretmenlik yapan Mine Ayhan,   özel okullar ile devlet okullarındaki başarıyı, koşulları göz önünde tutmadan karşılaştırmanın doğru olmadığını savunarak, kamuda çalışan öğretmenlerin büyük özveriyle çalıştığını belirtti.

Sınıfların kalabalık, fiziki şartların kısıtlı olabildiğini, Beden Eğitimi, Görsel Sanatlar, Müzik dersleri yerine  matematik veya başka dersler yapılabildiğini, teneffüs sürelerinin yetersiz kalabildiğini, ikili eğitimin sabah çok erken kalkma ve okuldan geç çıkma gibi sorunlara neden olduğunu, bunun da çocukların biyolojik ve psikolojik  açıdan yıpranmasına yol açtığını anlatan Ayhan, şunları kaydetti:

KEŞKE HER ÇOCUK YARARLANABİLSE

“27 yıl devlet okulunda öğretmenlik yaptım. Çözüm odaklı, öğrenci merkezli eğitim anlayışı ile pek çok yüreğe dokundum. Devlet okulunda okuyup doktor, avukat, mühendis olan öğrencilerim oldu. Özel kurumda beşinci yılım. Bakış açım hiç değişmedi. Hedefim devlette olduğu gibi öğrencilerimin vicdanlı iyi insanlar olmalarıydı. 15 öğrencim var. Ben onlara serçelerim diyorum.”

“Sabah dokuzda okula geliyorlar. Önce kahvaltıya çıkıyoruz. Türkçe, Matematik ve Hayat Bilgisi derslerine giriyorum ama elimiz hep çocukların üzerinde oluyor. Her branş dersinde öğrenciler o dersin atölyesine gidiyor. Yüzme, kitap günleri, sosyal çalışmalar akademik çalışmalarla dengeleniyor. Öğle yemeği ve uzun öğle arası çocukların daha çok yakınlaşmasını sağlıyor. Teneffüsler uzun ve bol oyunlu geçiyor. Rehber öğretmen etkili çalışmalar yapıyor. Sınıftaki öğrenci sayısı az olduğu için her birine daha fazla zaman düşüyor. Öğretmen öğrencisini çok daha yakından tanıyor. Hangi yemeği sever, hangi oyunları oynar, neye güler çok iyi biliyor. Öğrenciye göre eğitim anlayışı hakim oluyor. Sanırım özel okulda öğrenci olmak gerek.  Keşke her çocuk özel okul imkanlarından yararlanabilse ya da devlet okulları da özel okul gibi olabilse...”

AYNI MÜFREDAT UYGULANIYOR

“Öğretmenliği devlet okulunda yaşayarak öğrendim. Özel okulda da aynı heyecanla sürdürmekteyim. Özeldeki öğrenci de devletteki öğrenci de aynı kitabı işliyor. Aynı müfredatı uyguluyor. Önemli olan bilginin kâğıt üzerinde ya da bellekte değil yaşantıya geçmesinde. Burada rol öğretmenin yaratıcılığına ve kurumun vizyonunda sanırım.

Burada rol öğretmenin yaratıcılığına ve kurumun vizyonuna düşüyor.

Yani özel okul mu devlet mi deseler gözüm kapalı özel okul derim. Çocuklar mutlu ve özgüveni yüksek oluyor. Akademik yönden ve sosyal yönden güçlü oluyorlar. Sınıfımda jimnastik yapan, yüzen ve dereceye giren, satranç oynayan, resim yapan, drama yapan çocuklar var. Bu kurslara da okulda katılıyorlar.”

VELİLER NE DİYOR?

Görüşlerine başvurduğumuz öğrenci velileri, yazının başında da belirttiğimiz gibi görüşlerini isimleri yazılmamak kaydıyla dile getirdi.  Konuşmayı kabul eden bir çiftin görüşleri ise şöyle:

Murat Balcıoğlu: “Özel okullarda daha iyi eğitim daha çok öğrenciye önem veriyorlar devlet okullarında yeterli eğitim seviyesinin yükseltilmediğini düşünüyoruz devlet okullarında çocuklar öğretmenlerine dersle ilgili faza bir şey soramıyorlar dersi dinleseydin diyorlar. Devlet okullarında Seçmeli sorunlu dersler nedeniyle özeli tercih ettik.”

Aynur Balcıoğlu: “Oğlum bir buçuk dönem devlet okuluna giderken eğitim seviyesi orta seviyede idi ilerisini iyi olmayacağını düşündüğümüz için özel okula yönlendik. Zorunlu uygulamalı ders seçmek zorunda kalmadan özel okulda çocuğumun aldığı eğitim ve ilgi başarasını artırdı.”

Editör: TE Bilişim