Hayat’ta insanları en çok etkileyen, yaralayan durum ve acımasız davranışlar; karşındaki insanı kendin gibi görmen. Bu durumun tabi sadece iyi insanlar için dezavantaj olacağı da aşikar.

İyilik kavramı tarihsel açıdan incelendiğinde insanın ruhsal güzelliğinden değil tam tersine insanların çıkarcı, bencil, güçsüz ve korkak yapılarından kaynaklandığı sonucuna varılabilir.

Günümüzde gelmiş olduğumuz konum ve durum itibariyle, ‘iyi insan olma’ eylemi dünyanın en zor sanatlarından biri haline gelmiş, iyilikten maraz doğar atasözü de bu günlerin altyapısını oluşturmuş belli ki.

Parayı ilk olarak bulan Lidyalılar olsa da, paradan önce iyiliğin "para" yerine geçmiş olduğunu ve halen bu rolünü devam ettirdiğini düşünüyorum.  Paranın satın alma gücünün ağırlığı yanında iyilik yapmanın ve iyi kalmanın alım gücünün çok daha fazla olduğuna inanmaktayım.

Söz konusu ne olursa olsun çıkar, bencillik ve ego uğruna yapılamayacak bir şey kalmamış etrafımızda, güveneceğin bir dost; sırtını güvenle yaslayabileceğin bir sosyal çevre neredeyse yok denecek kadar az.

İnsanların menfaatleri uğruna; hayatta yaşama sebeplerini göz ardı ediyor olmaları ve bu gayeyi unutmaları insanı üzüyor.

Çevremizdeki insanlar kendi sorunları dışında kimseyle ve değerlerimizle ilgilenmiyor, herkesin öncelik sırası bencillik. İnsanlık ve anlayış son kısımlara itilmiş. Daha da kötüye gideceğine ve önümüzdeki yıllarda karşılıklı iletişimin, hoşgörü ve iyi niyetin olmayacağını tahmin edebiliyorum.

Her şeyin maddiyata dayandırıldığı, bir fiyatı olduğu ve ekmeğin artık aslanın ağzında değil de boğazından midesine inmek üzere olduğu zamanımızda insanlar ister istemez acımasız oluyor. Herkes ezebildiğini, gücü yettiğini ezerek ve bundan mutluluk duyarak hayatta kalmaya çalışıyor.

Evet bu durum çok üzücü ve ekonomik olarak insanlar zaaflarına yenilmekte. Maddi ve manevi olarak yıpranmış olan duygularımız tam anlamıyla deforme oluyor.

Dürüstlük, doğruları konuşmak artık gittikçe daha fazla suç olmuyor mu? Bir arkadaşınla konuşurken bile en basit örnek kendi düşündüğün doğruları söylemek, kabul edilemeyecek kadar ters geliyor karşındakine.

Ne zaman bu kadar tahammül seviyemizi kaybettik?

Hani bu dünyayı iyilik kurtaracaktı? İyi insan olmak, doğruyu yanlışı kendi menfaatlerine göre değil hakkın ve toplumun menfaatlerine göre gözetmek gerekmez mi?

Başımıza gelen bunca tatsız olay ve sınavlardan sonra; insanlığın yanlış bir şey ile meşgul olduğu kanaatindeyim, birilerinin mutluluğu bir diğerine acı veriyorsa orada bir yanlışlık vardır.

Tüm bu duygu ve davranışların zıt tezinde gelişen de bir olay var; Türkiye’de iyilik yapmayı seven bir insansanız, en iyi ihtimalle yaptığınız iyilikler bir süre sonra göreviniz haline dönüşüyor. İnsanlar artık teşekkür etmeyi bile kesiyorlar.

İyilik yap denize at deseler de; denize kimi atmalı bilemiyorum…

Aklım, duygularım ve kalbim başka yöne gidiyor acaba bu içerisinde olduğum durumun Türkiye’nin ekonomik ve sosyolojik stratejileriyle bir alakası olabilir mi?

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.