Yerel gazeteler üzerine yapılan sohbetlerde genellikle, “Bütün gazeteler birbiriyle aynı. Bir gazete aldığında hepsini okumuş gibi oluyorsun” diye bir tespit yapılır. Bu tespit bir anlamıyla kişinin yerel gazete satın almayışının gerekçesini oluşturur.

Ne var ki son dönemde tanık olduğum bu tür sohbetlerde, o gerekçeye sarılanların aslında neredeyse hiç yerel gazete okumadıklarını, gazetelerdeki değişimi bilmediklerini, gazetelerin politik yönelimlerinin, belli grup ya da kurumlara olan yakınlıklarının farkında olmadığını gözledim. Ya kulaktan dolma bilgilerde fikir yürüttüğünü, ya da birkaç yıl önceki tespitini tekrarladığını gördüm.

Bu elbette ki onların eksikliği değil. Yerel gazetelerin bugüne kadar izlediği yayın politikaları, okur ilişkileri, haber kaynaklarıyla olan ilişkide mesafenin ayarlanamayışı, inandırıcılığını yitirmesi gibi birçok neden gazete okurunu küstürmüş, yerel gazetelerden uzaklaştırmış.

Yerel gazete sohbetlerinde gözlemlediğim bir diğer konu da, gazetelerin haberi veren bir organ değil de haberi savunan bir yapı olarak algılanması oldu. Oysa gazetelerin haberin içeriğini, bir iddia varsa o iddiayı, açıklamaysa açıklama yapan kişiyi savunmak gibi bir görevi yoktur. Gazetenin savunacağı tek şey haberin doğruluğudur. 
Peki, böyle düşünen sadece okur mu?
Ne yazık ki hayır!
Politikacısından kenti yönetenlere, çıkar gruplarına kadar birçok kesim, eleştirildiklerinde gazetenin kendilerine düşman olduğu, haberin kasıtlı yapıldığı düşüncesine kapılıyor. O gazetenin; kendilerini eleştiren kişi, kurum ya da ideolojiyle sarmaş dolaş olduğu gibi sakat bir yargıya varıyorlar. Çoğu kez de bunu bilerek, özellikle de eleştirilen konuda söyleyecek sözleri olmadığında, iddiaları önemsiz kılmak için yapıyorlar.

Geçen hafta gazetemizin yayın ilkelerini yazmıştım.
Biz o ilkelerden ödün vermeden gazete yapmaya devam edeceğiz.
‘Bir gazete okuduğunda tüm gazeteleri okumuş gibi oluyorsun’ diyen küskün okurların, yeniden yerel gazeteyle barışmasını sağlamak öncelikli hedefimiz olacak.
Bir de, şunun hem okurlarımız hem haber kaynaklarımız tarafından iyi bilinmesini isteriz.
Bu gazete, eleştirdiği hiçbir kurum, kuruluş ya da kişiyle düşman değildir. Açıklamasını yayımladığı, lehine haber yaptığı, övdüğü kişi, kurum ve kuruluşlarla da sarmaş dolaş dost değildir.
İlişkilerimiz hep gazetecilik düzeyinde kalacaktır.

BİZDEN HABERLER

Geçen hafta ses getiren söyleşilerle karşınıza çıktık.
Genel Müdürümüz Özgür Arık’ın, 7 vali ve 1 belediye başkanının özel kalem müdürlüğü görevini yürüten Belma Oruzlar ile yaptığı söyleşi büyük beğeni topladı. Oruzlar’ın anıları ve gözlemleri ilgiyle okundu. Adapazarı Belediyesi’nin unutulmaz başkanlarından Ünal Ozan’a ilişkin yaklaşımı ise gözleri yaşarttı.

Önceki haftadan müjdesini vermiştim, Hülya Bilgin Çolakoğlu da çok önemli bir söyleşi ile Bizim Sakarya okurlarına ‘merhaba’ dedi. Son yıllarda sık görülmeye başlayan Alzheimer hastalığına dikkat çeken Çolakoğlu’nun Nöroloji Uzmanı Dr. Meral Türker ile yaptığı söyleşi de ilgiyle okundu.

Haftanın son söyleşisi, Seçtiklerimiz kategorisinden oldu. Serap Özer’in medayazar.com’da yayımlanan ve binlerce kişi tarafından okunan söyleşisi, özellikle kadın okurlarımızın hislerine tercüman oldu. Av. Nurten Kadı Duman’ın yaşam öyküsünü içeren söyleşi aynı zamanda mücadele konusunda mesajlar verdi.

Güçlü yazar kadromuz geride kalan 4 haftalık süreçte farkını ortaya koydu.
Gerek kağıt baskımızda, gerekse internet gazetemizde görüyoruz ki her birini yüzlerce kişi izliyor.
Bu güçlü kadroya çok yakında tüm Sakarya’nın yakından tanıdığı iki isim daha katılacak. Bugünden söyleyebileceğim sadece bu kadar. Kısa bir süre sonra bu isimleri kamuoyuna duyuracağız.

Yeniliklerle ve dolu dolu gazetelerle buluşmak üzere…

Tuncer Kalaycı