Sevgili okurlar,
Çarşamba günkü yazımda, sizlere Afganistan’dan söz etmiştim..
Brüksel’de yaşamış, NATO( Kuzey Atlantik Asamblesi) koridorlarında dolaşmış, orada düzenlenen basın toplantılarını takip etmiş, verilen brifinglere katılmış ve Avrupa Birliği (AB)toplantılarını izlemiş bir gazeteci olarak,  sizleri bir ön yazı ile bilgilendirmiştim..
Bu bilgilendirmelere ek olarak, bugün de meydana gelen menfur saldırılar ile ilgili görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim..
Takdir edersiniz ki, “bilgi sınır tanımıyor” ve hergün, her an, her saat, her dakika bilgi akışı çeşitli kanallardan akmaya devam ediyor.

SINIRLAR İLE ÜLKE HARATİLARI DA DEĞİŞTİ?
Dünya coğrafyasında büyük değişimler yaşanıyor..
Eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği(SSCB) dağılmasından ve Varşova Paktı’nın tarihe karışmasından sonra kurulan devletler,”bağımsızlık “ yolunda sıkıntılar yaşasa da, artık eskiye dönüşün mümkün olmadığı gerçeği ortadır..
Doğu Almanya ile Batı Alamanya’nın birleşmesi, eski Yugoslavya topraklarının parçalanması,TİTO’nun ülkesinde birden fazla devlet kurulması ve yaşanan değişimi, kim tahmin edebilirdi ki?
Şöyle hafızanızı test etmenizde yarar var!..
Yakın tarihimizde güçlü devlet lideri Saddam Hüseyin’in ülkesi Irak’ta yaşananları ve İran-Irak savaşı, Saddam’ın, Kuzey Irak’taki yerleşim birimine hardal gazı atması, yüzlerce masum insanın öldürülmesi ardından yaşanan gelişmeleri, nasıl izah edeceğiz?
Başta Amerikan işbirlikçisi Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesi, İran ile yıllarca süren savaşa tutuşması, halkını ihmal etmesi, ülkesinde  “tek adam” rejöimini ayakta tutmak için akıl almaz uygulamalara başvurması ardından, Irak’a yapılan çokuluslu operasyon ve yaşanan acı gerçeklerden insanoğlu bir ders çıkardı mı ki?
Sanmam!
Sınırlar ve ülke haritaları nasılda değiştirildi?

TÜRKİYE’NİN İÇİNE ÇEKİLDİĞİ BATAKLIK!
Barzani Ailesi’nin yıllarca Irak’ta ayrılık rüzgarları estirmesi akabinde Irak’ın bölünmesi ve son durum hepimizin malumu!
Ya Baba Hafız Esad’ın ülkesi Suriye’de yaşananlara ne dersiniz?
Amerika’nın bazı ülkeleri de arkasanı alarak, bu ülkeye operasyon çekmesi ve dünyanın en azılı  terör örgütlerine burada fırsat vermesi, insanların yerlerinden,yurdundan,evinden,barkın edilmesi, kentlerine birer çöplüğe,hayalet kente döndürülmesi olaylarını hep birlikte televizyonlardan izlemedik mi?
Ve Türkiye’nin de içine çekildiği,” bu bataklıktaki belirsizlikler” hala sürmüyor mu?
Şimdi bölgede sadece Amarika yok, Rusya, İran ve diğer ülkelerin menfaat talepleri peşinde ülkesini savunmak durumunda kalan, Oğul Esad ile ilişkilerin bir anda Türkiye açısından ters-yüz edilmesini nasıl izah edeceğiz?
Bütün bunlara rağmen, Tunus, Cezayir ve Mısır ile bazı Afrika ülkeleri ile Yemende olup bitenlere, kafa yoracak var mı aranızda?
Yani, bu uluslararası fotoğrafı nasıl analiz edeceğiz, bu gelişmelerden ne tür dersler çıkaracağız?

 

HAYDAA GERİ DÖNÜYORUZ!?
Tekrar başa dönecek olursak, NATO şemsiyesi altında Afganistan’a giden Türk askeri, yıllar sonra geri dönmeye başladı..
Bu “geri dönüşte” inşallah büyük acılar yaşanmaz..
Bakınız, Afganistan bataklığına adım atan Amarika’ya karşı girişilen terör saldırısında ölenlerin sayısı 110’nı geçti!..
Bunların 13’nün Amerikan askeri olduğu ve 150 Yaralı arasında Amerikan askerlerinin de bulunduğu açıklandı..
Bu arada bir zamanlar” terör örgütü” olarak kabul edilen ve şimdi Afganistan’da devleti ele geçiren “Taliban” militanlarından 28’nin de bu saldırıda yaşamını yetirdiği paylaşıldı.
Bütün bu gelişmelerden sonra gerçekleştirilen “menfur saldırının” altından bir başka tanıdık terör örgütü çıktı:
DEAŞ Horsan!
Bu saldırıda hayatını kaybeden masum insanların acısı, öyle geçiştirilecek türden mi?
Amerika’nın Afganistan’da “havlu atması”, Taliban ile anlaşarak, ülkeyi terkedecek olması, dünyada yangı uyandırmışsa da, bu sona işaret eden diplomatlar, analistler, şimdi “gelecekte olup biteceklere de” dikkat çekmeye başladılar.
Hani Türkiye, Kabil Havalanını koruyacaktı?
Hem Amerika’nın hem müttefiklerinin, bütün planları alt-üst olmadı mı?
Türkiye’nin hala bu noktada;” Taliban ile görüşmesi ve Kabil Havalanının korunması ve işletilmesi” konusunda, görüş paylaşması, “akla ziyan açıklamalar” olarak değerlendiriliyor!
Evet, yaşadığımız yüzyıl terör olaylarına gebe!
Yarın ne olacağını bilen var mı?
Bir yandan” güvenlik, bir yandan  ekonomik ve sağlık kaygıları”, yaşamımızı  karartmıyor mu?
Haydaa geri dönüyoruz!

NEO-OSMANCILIK ALDATMACASI!?
Türkiye’yi kasıp kavuran “orman yangınları ve yüreklerimizi dağlayan o sel afetleri” ardından, her şey halloldu mu?
“Euro-Dolar girdabında” ekonomi dibe vurmuşken, “paradan sıfırların atılması” düşünülüyor mu?
Türkiye, bu siyasi belirsizliklere, bütün bu gelişmeler paralelinde, “Tek Adam rejimi” ile istediği refahı, zenginliği, güveni yakalayabilir mi?
Türkiye, bölgesinde bir istikrar abidesi olabilir mi?
Amerika ile sorunlarımız rayına oturtuldu mu?
Doğu Akdeniz, Libya, Suriye meseleleri tozlu raflarda çözüm beklerken, Kafkaslar’da bizi bekleyen tehlikelerin farkındamıyız?
Yunanistan ile Ege’de “it dalaşı” daha ne kadar sürecek?
Suriye topraklarındaki varlığımızın, ülkeye bedelini, bu millet ödemeye devam edecek mi?
Irak, Suriye topraklarından yaşanan göçe, eklenen Afgainstan göçünü nasıl göğüsleyeceğiz?
Bütün bunlara  ek olarak, Brüksel’de bir otel odasındaki,” AB’ye üyelik başvuru dosyamızda” ne tür gelişmelerin yaşanması planlanıyor?
Tüm bu dış mülahazalara paralel olarak, içte yaşanan “siyasi, ekonomikt, sosyal kriz”, halkı daha da tedirgin etmeyi sürdürüyor..
Bütün bu belirsizlikler bulutunu nasıl aralayacağız?
Bu “Neo Osmancılık” oyunu ile bir çözüme kavuşturulabilinir mi?
Ya da bu “İhvanist” anlayışla, daha ne kadar sürdürülebilinir, vatandaşlarımız daha ne kadar aldatabilinir ve oyalanabilir?
Bir bilen var mı?

B PLANANIZ VAR MI?
Sevgili okurlar, tüm bu gelişmelerin, belirsizliklerin ve oynanan oyunun farkında olmalıyız!
Bu sadece siyasilerin işi değildir..
Vatandaş olarak bizlerin de bir “B Planı “ mutlaka olmalıdır!
İşte, ansızın  yanan ormanlarımızdan ki yangın ocağımıza düştü, ansızın oluşan sel suları evimizi, barkımızı olduğu gibi anamızı, bacımızı, kızımızı, oğlumuzu ve malımızı alıp gitti!
Sahi “yarın kaygılarımızı” giderebilecek, bu “sis bulutlarını dağıtabilecek bir siyasi anlayışı” işbaşına nasıl getireceğiz?
İşte dünyanın hali malum!
Ülkede  durum malum!
Bu siyasi ayak oyunlarının, bu tutarsız siyasetin, devletin imkan ve kabiliyetlerini el geçiren tarikatların, devlettin ballı kaymak işleri ile abat olan iş adamlarının, bu beceriksizliğin çeremesini daha ne kadar çekeceğiz?
Hem dışarıdan ve hem içeriden kuşatıldığımızın farkındamısınız?
“Bekleyelim, görelim, başa gelen çekilir mi” diyeceksiniz?