Adapazarı Akşam haberleri Gazetesi örnek bir haberciliğe imza atarak siyasi parti il başkanlarını konuşturmuş.

Konu ekonomi…

Kim ne demiş bakalım ve yorumlayalım;

AK Parti İl Başkanı Yunus Tever, bildiğiniz algı operasyonları çerçevesinde konuşmuş, konuşmamış kopyalamış yapırtırmış. Olayı dış güçlere bağlıyor, ekonomik sıkıntıları Türkiye’ye operasyon çekilmesine bağlıyor.

Muhalefeti de, hükümetimizin başarılı yönetimini itibarsızlaştırmaya ve milletimizin güvenini sarsmaya yönelik kurgulanmış kriz senaryoları uydurmakla suçluyor.

Türkiye, pandemi sürecinde daralan dünya ekonomisine rağmen 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,5 gibi bir oranla büyümüş falan…

Ama ah o pis muhalefet yok mu? Sermayenin avukatlığını yapmak için parti bile kuruyorlarmış.

Ama olsunmuş; Kökü dışarıya bağlı olanların manipülatif söylem, kehanet ve temennileri hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, ülkemize güveni sarsmak isteyen odakların rahatsız oldukları tam bağımsız ve güçlü Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli yönetimiyle şimdiye kadar olduğu gibi, yine milletiyle birlikte bu kriz çığırtkanlığı yapanları boşa çıkartacak ve hedeflerine emin adımlarla yürümeye devam edecek, imiş!

Haliyle MHP İl Başkanı Ahmet Ziya Akar da farklı düşünmüyor. Düşünmek derken yanlış anlaşılmasın farklı konuşmuyor. O da olayı partinin genel görüşü itibariyle dış güçlere, dış manipülasyonlara bağlıyor; “Son yaşanan gelişmeler hükümetin de elinde olmayan, uluslararası piyasaların, siyasetin almış olduğu tavırlar sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bugün Türkiye, Suriye’de, Amerika’nın veya Rusya’nın istediği politikaları sergilemiş olsaydı, Kuzey Irak’ta Amerika’nın istemiş olduğu politikaları sergilemiş olsaydı, Doğu Akdeniz’de herhangi bir iddiada bulunmayıp hakkı olanı istememiş olsaydı ekonomik anlamda bazı saldırılara muhatap kalmazdı” diyor.

Şimdi gel de sorma; Allah aşkına, o bahsettiğin ABD, Rusya vesaire neyi istedi de (örneğin Rahip Brunson, Deniz Yücel) vermedik, neyi teklif etti de ( örneğin S-400’ler) almadık. Hangi politikaları dayattılar da (örneğin güvenlikli bölge, PYD’nin muhatap alınması) direndik?

Bu ülke yıllardır Gobels’vari taktiklerle uygulanan algı operasyonlarıyla o hale getirildi ki, hükümet ne yaparsa yapsın suç yapışmıyor. Bu hükümet layusel, hatadan beri ve eleştiriden uzak…Her ne güzel bir iş yapıldıysa onlar yapıyor, her ne kötü bir şeyler olduysa başkaları yapıyor.

Bu da bana şu meşhur ‘o kel ne işe yarıyor’ fıkrasını hatırlatıyor. Gerçekten de meramımızı en iyi anlatan fıkralardan biri… Paylaşalım;

Okulda o gün din dersi okuyan çocuk eve dönünce annesine sorar:

Anne ekmeğimizi Allah verir değil mi?

Tabii evladım!

Şimdi biz Allah öyle istedi diye fakiriz değil mi?

Tabi evladım!

Anne ekmeğimizi, suyumuzu, benim okul masraflarımı Allah verir değil mi?

Tabii evladım!

Anne çatımızın her yağmurda akması, suyumuzun elektriğimizin borçtan kesilmesi de Allah’tandır değil mi?

Tabii yavrum!

Çocuğun soruları uzar gider. Biz uzatmayalım. Çocuğun son cümlesi şudur;

İyi de anne, koltukta elinde kumanda oturan, benim baba dediğim, kel kafalı şu şişman adam ne işe yarar?

Sahi, bir hükümet ne işe yarar?

Ekonomi alt üst olur; Dış güçler operasyon çekiyor, gelişmemizi, büyümemizi istemiyorlar…

Deprem olur, binalar yıkılır, insanlar ölür, yağmur yağar, alt yapı felç olur, ortalığı seller götürür; Takdiri ilahi...

Güvenlik güçlerimiz vurulur, ölür; Yüce rabbimizin sevgili kullarıymış onları doğrudan cennetine aldı!

Çığ düşüyor, insanlar çığ altında kalıyor, onları kurtarmaya çalışırken bilinçsizlikten bir kez daha çığ düşüyor, kurtarmaya gelenler de ölüyor. Sorumlu kader!

Bütün uyarılara rağmen kaçak çalışan, hiçbir tedbir alınmayan maden patlıyor, 301 kişi hayatını kaybediyor; Ölmek bu işin fıtratında var!

Şimdi de ekonomi berbat…

İşsizlik almış başını gitmiş, enflasyon çift hanelerde; Sorumlusu dış güçler

Beyler! Her şey ‘kader’ ya da ‘Takdir-i İlahi’ ise o baba dediğimiz kel ne işe yarıyor?

Masallarla avutuluyor, masallardaki o ‘öcülerle, görünmeyen varlıklar ve düşmanlarla’ korkutuluyoruz.

Haliyle yönetenlerin kalkıp dürüstçe ‘devlet mallarını sattık, kamu mülkiyetini yandaşlarımıza yağmalattık, millete ait varlığı kendimiz için kullandık, üretime dayanmayan bir ekonomiyle sürekli tükettik’ diyecek halleri yok.

Haliyle “ah şu dış güçler yok mu, bize operasyon yapıyorlar” masalı anlatacaklar, biz o masallara inandığımız sürece…

Barış Terkoğlu’nun dediği gibi;

“Dikkat edin, Külkedisi’ni uçuran sihirli ayakkabıyı çalan dış güçler masalını ya da Pamuk Prenses’i zehirleyen kötü kalpli lobiler masalını dinlerken uyumayın.

Çünkü uyursanız, daha da yoksullaşırsınız.”