İmam hatip okullarına kayıtları cuma hutbelerine konu yaptınız.

Cami avlularında ‘Türkiye’nin gözbebeği olacak olan imam hatip liselerine kayıtta geç kalmayın’ broşürleri dağıttınız.

Engeller kalktı, hasret bitti! Ümit nesli yetişsin diye imam hatip liseleri ve imam hatip ortaokulları açıldı. Hayırlı olsun. Şimdi sıra bizde! Çocuklarımızı imam hatip okullarımıza kaydedelim pankartları astınız.

Face ve twet üzerinden ‘hem ölüleri hem diri ruhları yıkamam için baba beni imam hatibe gönder’ hamasetleri paylaştınız.

“Çocuklarımız, imam hatip ortaokulunu bitirdiğinde; hem yüce kitabımız Kuranıkerim’i öğrenecek, hem de Anadolu veya öğretmen lisesine gidebilecek, hem Hz. Peygamber Efendimizin hayatını öğrenebilecek, hem de fen lisesi veya imam hatip lisesine gidebilecek. Ayrıntılı bir şekilde dinimizi öğrenirken kaliteli bir eğitim için tercihiniz imam hatipten yana olsun” reklamları yaptınız.

Milli Eğitim bürokrasisinin tek başarı kriteri kimin ne kadar İmam Hatip açtığına indirgendi.

Bazıları için kendini ispat etme fırsatı oldu bu durum, imam hatip okulu açmak, açmak için çaba sarf etmek veya öyle görünmekle bir yerlere mesaj gönderme yarışına girdiler.

Ömrü hayatında cami cemaat görmemiş ama bu iktidar döneminde hasbelkader bir yerlere getirilmiş eski tüfek bürokratlar bile birbirlerini çiğnediler, İmam Hatip okullarına bir arsa veya bir bina temin etmek için.

Sonuç?

Organize sınav sonuçlarına göre açtığınız okullarla birlikte zihniyetiniz de tel tel döküldü.

İstatistiklere göre, Altın Nesil, Dindar Nesil yetiştirme iddialarınız çöp oldu.

Eskiden, öğretmenler nezdinde, öğrenci davranışları bakımından en çok tercih edilen okullardı İmam Hatipler…

Disiplinsizlik daha azdı ve bu anlamda rahattı.

İmam Hatipli ile sair okul öğrencileri arasında giyim kuşamdan tutun da davranışlara kadar bariz bir fark vardı.

Şimdi bu fark kıyafet anlamında devam ediyor ama davranış bakımından hiç de öyle değil maalesef…

Değil ki, şimdi öğretmenlerle konuşuyorum da illallah ediyorlar.

Anlattıklarını buradan yazmıyorum ki, hem utancım buna engel oluyor hem de devrim yobazları bunu fırsat bilip din eğitimine düşmanlık etmesinler diye…

Gerçi yansıyor ama basına yansıyanları da aysbergin görünen küçük bir yüzü…

DİN EĞİTİMİ BÖYLE YAPILMAZ

Yine mi birileri aldattı yoksa sizi o kör ve kuru inadınız mı yanılttı bilmiyorum ama yanlış yaptınız.

Bütün okullarda sağlıklı bir din eğitimi verme imkânı varken, o kuru inadınız sebebiyle mukaddes dinimizi, imam hatip okullarının ve jenerasyonunun tekeline bıraktınız.

Din adamı yetiştirmekse maksat, kıtlık yok -ama kalite tartışılır- ve zaten din adamı olacak çocuk bu tercihi çok küçük yaşlarda yapmalı, sistem din adamı olarak ayıracağı çocuğu çok önceden tespit edip üzerine yoğunlaşmalı ve en üst düzey eğitimine kadar verilmeliydi.

Yok, sair vatandaşa dinini diyanetini öğrenmek ve yaşatmaksa maksat, o halde niye adres olarak İmam Hatipleri gösterip, halka dayattınız?

Bakın;

İmam Hatip Okulları zaten rejimsel bir hataydı.

O bir çaresizlik ve ona bağlı ikiyüzlülüktü.

O mevcut yasaları arkadan dolanmaktı.

O biraz da yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder mantığının tezahürüydü.

Yani ne din adamı yetiştirmekti gaye, ne de dindar insan sayısını arttırmak.

Kaldı ki, Türkiye’de, imam olsun diye imam hatip okuluna gönderdiğiniz bir çocuğun aldığı din eğitimi dersi oranı, Almanya veya Avusturya’da bir çocuğa, normal bir vatandaş olsun diye her hangi bir okulda verilen din eğitimi dersinden daha azdı.

Haliyle bu kafayla toplum önderi ve din adamı yetiştiremeyeceğimiz ortadaydı.

Şimdi bu kafayla da dindar nesil yetiştiremeyeceğiz de artık aşikardır.

Din adamı veya toplum önderi olacaklara da, dinini diyanetini öğrenmek ve yaşamak isteyen insanlara da verilecek din eğitimi sistemi bellidir.

İnsanları kavganıza taraf ve danışıklı dövüşünüze kurban etmeyin.

Vazgeçin bu inattan…