Eskiden bayramdı, şimdi sadece tatil; belki de bu yüzden doğuyor bu eski ve yeni farkı. Siz de derin bir ah çekip eski geleneksel bayramları özleyenlerdenseniz, sizin için nerede o eski bayramlar dedirtecek detaylar yüzünüzü gülümsetmeye yetecek.

Bayram gelmeden hazırlıklar başlar, arefe günü bayram gibi karşılanırdı. Günler öncesinden temizlik yapılır, tatlılar hazırlanırdı. Şimdilerde sıradan bir gün bekler gibi karşılanıyor.

Şimdilerde fırsat bulan tatile kaçıyorken eski bayramlarda herkes evde misafir beklerdi. Bayramda ekmek çıkmaz; fırınlar çalışmazdı. Tek bir Bayram gazetesi çıktığından gazeteciler de bayram tatili yapardı. Büyükler evlerinde yalnızca misafir bekler, küçükler ziyaret için gezerdi.

Bayramlıklar hevesle hazırlanırdı; büyük küçük demeden, herkes yeni kıyafetle bayramı karşılardı. Herkesin yeni kıyafet alacak durumu da olmadığından, bayramlık almak da giymek de fazlasıyla kıymetliydi.

Bayramlar tatil değildi; tatile gitmek yerine büyükleri ziyarete gidilirdi.

Komşular gezilirdi.

Eskiden çocuklar için "mutlu olmak" kavramı çok daha büyük anlamlar taşıyordu; şimdilerde hiçbir şey onları mutlu edemiyor. Bizim çocukluğumuzda en büyük mutluluk konsol oyunları, bilgisayarlar, akıllı telefonlar değil; mahalleye gelen salıncaklara binmekti.

Bayramlaşmak akıllı telefonlardan bayram mesaj görüntüleri atarak değil, tüm büyüklerin kapısını çalıp hayır dualarını alarak olurdu.

Ama yine de içimde umuda dair bir ışık var; Arefe günü alışveriş merkezlerinde ki kalabalık, çocuklara bayramlık alma telaşından.. Kuaförlerde ki sıra pide kuyruğu kadar uzun, anlayacağınız bayrama dair az da olsa bir telaş hakim.

Namaz sonrası yapılan kabir ziyaretleri devam ediyor.

Küçük mahallelerde hala komşular ziyaret edilse de, ebeveynler olarak çocuk kaçırma olaylarından, çoğalan tecavüz olaylarından çocuklarımızı bayram bile olsa tek başına sokağa salmaktan korkar olduk.

Biz nasıl insanlar olduk !

Halbuki bizim çocukluğumuz da her şey o kadar masum ve temizdi ki..

Biz biraz nostaljiyi severiz. Çünkü geleceği şekillendirebilmek için geçmişi bilmek, o keyifli anları keşfetmek ve güncelleyip geleceğe yansıtabilmek gerekir.

İnsanlık bilim ve teknolojide akıl almaz bir hızda gelişirken beraberinde geçmişe duyulan özlemi büyütüyor. Çünkü ulusların kültürel ritüelleri küreselleşen dünyanın potasında eriyip gidiyor ve buna karşı direnmek her gün biraz daha zorlaşıyor.

Öyle ki insanlığı ileriye taşıyan yenilikler, beraberinde koca bir geçmişi de eskitiyor. Her bayram gelişinde “Nerde o eski bayramlar?” sözlerinin derin bir iç çekişle söylenmesinin bir nedeni de bu olsa gerek.

Hâl-i hazırdaki yaşantımızda mutluluk azalınca kimi zaman gizli bir ah çekerek çocukluğumuzu hatırlar ve geçmişten bugüne mutluluk taşımaya çalışırız.

Sözün özü, zaman geçtikçe “Nerede o eski bayramlar” deyip durmamıza yol açan duygusal hal Cemal Süreya’nın, “Çocuk olsam yeniden. Bir tek düştüğüm için acısa içim. Ve kalbim, çok koştuğum zaman çarpsa sadece.” dizelerinde ifadesini bulur.

Her geçen yıl, her geçen bayramda çocukluğumuzu, eskimiş yıllarımızı ve tabii ki o eski bayramlarımızı özlüyoruz. Ne yazık ki özlemeye de devam edeceğiz.

Sevgilerimle, hoşçakalın.

Bayramınız Mübarek Olsun.