Yaşadığımız tarih geçirdiğimiz zaman hayatımız su gibi akıp giderken bu döngünün içinde insan değişimin farkına varamıyor. Günlük rutin, hayat mücadelesi, geçim sıkıntısı ,eğlencesi derken bu değişimle beraber sürüklenip duruyor.

Bazen insan hayatı bir anlığına durdurup yaşamına çevresine dışardan bakınca anlıyor aslında ne kadar çok şeyin değiştiğini, yok olduğunu, tarihe karıştığını…İşte o zaman düşünmeye başlıyoruz “ne oldu benim hayatım?” Ya da başka bir deyişle “ne olacak benim hayatım?” diye…

Bu sorular insanın kendisine hep sorduğu sorulardır lakin en büyük iş bunu yapabilmektir çünkü değişmek kolay değildir.

Kendi özüne yabancılaşmış bir insanın anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşamı olamayacağını hissetmek gerek.

Yaşamın anlamlı, coşkulu ve güçlü olmasını amaç edinmeyip, yaşamı mevki, para, mal, mülk ve şöhretin aracı olarak gören insanlar asla değişmeyecektir, değişmeyi istemeyeceklerdir.

Hayatlarını sıradanın ve alışılmışın dışarısına taşımak çoğu insanın harcı değildir; derin bir psikolojik güç gerektirir.

İnsanlar bir diğerinin huyunu, suyunu aynı nedenden değiştirmek ister. Kadın hayatını kolaylaştırmak ve kendi istediğini elde etmek için kocasının huyunu suyunu ve davranışını değiştirmek ister; erkek de kendi istediklerini elde etmek için karısını değiştirmek ister.

Oysa ki değişmesi gereken tek şey insanın kendisidir, sen değiş dünyan değişsin.

Değişim siz değişmeseniz de gerçekleşir, bu olağan değişimdir; tarihler değişir, imkanlar değişir, merkezler değişir eğer bu değişime ayak uydurmazsanız sürüklenirsiniz.

2000li yıllarda doğan çocukların eğitim, eğlence ve büyüme tarzları 2000den önce doğan insanların yetişme tarzına göre çok büyük değişkenlikler göstermektedir, bu olağan bir değişimdir. Bu gelişim doğanın bir kanunudur.

Zaman geçer eski şeyleri unutulur yeni şeyler bulunur. Ve Hayat size ne sunarsa hayatınızı en uygun şekilde ona göre şekillendirirsiniz. Şimdi 40-70 yaş arasındaki nüfus kesimi “şu çocuklara bak ellerinde hep telefon” “hep hazır yiyerek büyüyorlar” vb bir sürü ifade kullanmakta Bu onların kendi seçtiği hayatları değildi, doğdukları anda ki çağ, teknolojik imkanlar ve bilim bu zamanın hayat koşullarının onlara sağladığı imkandır.

Bunların hiç biri zannımca değişim değildir; değişim fark yaratmaktır. Değişim; değişmeyen tek şeydir.

Doğru değişimleri yakalamak önemlidir, kişinin kendi hedef ve doğrultularına göre yön verdiği ve doğruluk skalasından geçmiş hedefler üretilmelidir.

Ne de olsa doğruluk sonsuzluğun güneşidir elbet doğar.

Farkına vararak okusak , tadına vararak gezsek ,her şeye yetişmeye çalışmasak ta mesela yetişebildiklerimizi daha keyifle tamamlasak ,herkesle birlikte olmak yerine yanında huzur bulduklarımızla olsak muhabbetin keyfini yaşasak, çevremizde olan bitene duyarlı olsak bir başkasının dertleriyle dertlenebilsek, vermeyi denesek biraz hep sahip olma yerine ,yardım edebilsek bazen bir sokak hayvanına bazen bir insana bazen doğaya.

Bugün Allah için bir şeyler yapmayı servetler biriktirmeye mevki makam hırsına tercih edebilsek… İnsan-ı Kamil dedikleri mertebeye yükselmez miyiz sizce? Ve cinayetler, intiharlar, şiddet, zorbalık son bulmaz mı böyle insanların oluşturduğu toplumda.

Cebinde 1 lira yemek parası kaldığı için, çocuğuna pantolon alamadığı için ve binlerce bunun gibi sebepler uğruna sonlanır mı bu hayatlar?

Değişmezsek; yok olacağız.

Sevgilerimle, hoşçakalın.