Benim hayatımın dönüm noktası; hayatımın değerini sorguladığım o an başladı, etrafım gereksiz ve değersiz kalabalıktı. Çevremdeki arkadaşlarımdan tutunda aile üyelerine varana kadar sayamayacağım kadar yara almış ve değersiz hissetmiştim.

İş hayatında başarılar yaratan bir iş adamı olarak hayatımı sürdürürken değersizlik hissim tavan yapmış ve kendimi sorgulamaya başlamıştım.

İçimin çok derinlerinden bir ses; ‘yolunda gitmeyen bir şeyler var’ diye avaz avaz çığlıklar atıyordu, ruhumu esir alınmış hissediyordum adeta.

Bu his hiç ummadığın anda gelir, normalde rahatlamanı sağlayan; seni mutlu eden hiçbir şey işe yaramaz. Dünyada herkes değerli, herkes birilerini seviyor ve seni sevecek kimse kalmamış gibi.

İçsel yolculuğumda sokakların tamamı çıkmaza gidiyor; kendimi hiçbir yere ait hissedemiyordum ve hayatımın dönüm noktası diye tabir ettiğim o süreç başlamıştı.

Kendi değerimi sıfırdan yaratmak için yola koyuldum; işe oturduğum evi değiştirmekle başladım, beni üzen; verdiğim değerin karşılığını hiçbir zaman vermeyen ve beni bu çukura iten herkesten bir bir uzaklaştım. Zaten herkesin istediği de buydu, en azından benim hissettiğim..

Masada dönen muhabbete yabancı olduğum günler geride kalmış, yapılan esprilerin soğuk yüzü bedenimden uzaklaşmıştı. Ve bu his öyle bir his ki, herhangi bir övgüyü bile kabul edemeyecek hale getirir insanı.

Evimi değiştirerek başladığım bu yolculukta, psikoloji eğitimi almaya karar vermiştim; uzun bir yolculuktu bu, hissedebiliyordum. İnandıkça içimde bir şeyler adeta yer buluyordu. Psikoloji eğitimimi tamamladım, üzerine birçok alanda uzmanlıklar aldım.

Bugün hissettiğim tüm olumsuz duyguların bana ait olduğunu hissettim, aslında kendimi değersizliğe sürükleyen ve insanlara ‘’beni değersiz hissettirin’’ diye fırsat verende benmişim.

Bu yüzden ‘sen değiş, dünyan değişsin’ felsefesinin getirdiği içgüdüyle ve de bedenimde yıllardır taşıdığım ve anlamı ‘şans cesurlara güler’ inancıyla, bu histen her geçen gün daha da uzaklaşıyorum.

Bugün kendimi değersiz hissettiğim insanların yanında vakit geçirmiyorum, ben bana iyi gelen şeyleri görememiş ve insanların mutluluklarından kendime pay biçmeye çalışmışım.

Ve öğrendim ki içimizde yaşadığımız ve yaşattığımız olumsuz duygu ve düşüncelerin tamamı aslında bize ait, kendi kötü yanlarımızı bir başkasının bedeninde görüyoruz.

Aslında insanın en büyük savaşı kendisiyle… Kendinle barıştığın an geride kalanların önemi kalmıyor.

Hepimiz bugün yaşadığımız hayatın tercihlerini geçmişte yapmadık mı? Evli olduğunuz insanı siz seçmediniz mi? Kalbinizi yaralayan dostum dediğiniz insanı hayatına kim aldı?

Değersizlik hissi hiçbir zaman yalnız yaşayamaz; bu hisle birlikte endişe, umutsuzluk, kaygı, mutlu olamayacakmış hissi, hiçbir şey düzelmeyecek hissi ve buna benzer birçok duygu beraberinde gelir.

Bu duygularla yolları ayırdığınızda anlarsınız ki; insanoğlu en büyük kötülüğü de, en büyük iyiliği de kendisine yapar.

Sen fırsat vermedikçe, bir başkası senin hayatında yer edemeyecektir, yüreği beş para etmeyen insanlara verdiğin değeri; kendine verdiğinde  mutlu olmayı hak edeceksin.

Mevlana’nın manidar dizeleri ne de güzel söylemiş;

Bak... Bil ki domuzların önüne inciler serilmez

Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez

Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir camda

Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma!

İnsan olduğunu hatırlama zamanı geldi çattı, vakit yok artık yarınları beklemeye.. Gün bugünü yaşama günüdür, çıkart seni üzen herkesi hayatından, ya yarın olmazsa? Elinde var olan bugünü değersiz yaşamaya değer mi?

Ey İnsanoğlu sen ne hak ettiğini en iyi bilensin, yaşadığın bu hayat senin elinde; içinde var olan gücü keşfet ve kendine sarıl.. Yaralarına, acılarına, mutluluklarına ve tüm yaşanmışlıklarına.. bunlar senin rehberin olsun, kurtul içinde ki seni boğan duygulardan.

Yetmedi mi artık başkaları için yaşadığın?

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.