Birileri Cumhuriyet’in Resmi Bayramları’nı yok sayma ve hatta ufaktan ufaktan kaldırma yarışına girerken, gafletlerini göremiyor.

Kimi sonuçları yazmaya çalışayım ki, belki yazıksayanlar olur?

Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde Kurban, Ramazan Bayramı geldiğinde, sokaklarımızda okullarımızda günler öncesi uhrevi bir heyecan dolaşırdı.

Bugün çarşı pazarda, köy de, kasaba da, şehir de, mahalle de, hangi evde öyle bir heyecan rüzgarı var? Eseri bile yok!

Tek heyecan ne? Tek heyecan,“ Bayram tatili 9 güne çıkar mı? Piyasa berbat, tatil 9 güne çıkarsa biraz iyi para kazanırız?” heyecan bu, başka tık yok!

Eski bayramlarda Kurbanlık Hayvan alanları şu günden müşterilerle dolar taşardı.

“ Bugün Türkiye çok daha zengin bir ülke!” diye şişinen siyasiler sürüsüne bereket! Hadi, kurban yerleri, satışlar ne alemde, bunu anlatsalar ya?

Eskiden Kurbanlık Koç alan ailelerde heyecan da, sancı da yaşanırdı. Erken alınan koça çocuklar, aileler çok alışırdı. Koç’un kurban edilmesi ise kimi ailede içe otururdu.

Kurban, bilinen yakın çevreye ve dar gelirli evlere usulüne uygun tevazu ile dağıtılırdı. Dağıtımının aile bireyleri ile yapılması da eğitimdi.

Bugün ne O Gelenek, ne de Öğrenme Eğitimi’nin erdemi de iplenmez!

“ Şu vakfa ver şu kadar parayı, senin adına dualarla kesilen kurban bildiğimiz(?) kesime hayrın olarak dağıtılır!” İŞİ var.

Bu işleri kapı kapı dolaşarak yapan herkes bu gün sadece hayır için mi uğraşır? Yani hiç, “ Topladığın para veya derinin şu kadar %’si senin!” İŞİ yok mu?

Eskiden, kuran öğretmek, kurban kesmek, dağıtmak genelde ( çoğunlukla ) dine hizmet için, hiç karşılıksız yapılırdı. Sponsorla da inanç eğitimi bugünün işi.

Büyüklerimiz her zaman buna özen gösterirdi. Öğrenme biter, aileler kendi kararınca bir minnet teşekkürü veya çay, şeker, kahve hediyesi yapardı.

Hayır işleri günümüzde biraz da işlerde önleri açılan sponsorlar tarafından üstlenilir. Çok zengin ülke de yapıldık ya, kurban edilen mal’lar ithal-yabancı!

Gıda-Hayvancılık cenneti bu ülkede, çok maddi-manevi sosyal-kültürel değer yok edildi. İskambil kağıdı gibi, birisi devrilince hepsinin devrileceği görülemedi!

Muhteşem Cumhuriyet’in Milli Bayramları olan 23 Nisan’ı, 19 Mayıs’ı, 29 Ekim’i yok sayılır mı? Halk, maddi-manevi değerlere karşı umursamazlık kazanır.

” Türkiye’yi gelişmiş zengin bir ülke yaptık!” diyebilen; Kurban Bayramı, gitsin çocuğuna 400-500 TL verip, dünya markası spor ayakkabı alsın, kılı kıpırdamaz.

Çocukluğumuzda bayramlarda, dışı simsiyah lastik-içi kırmızı ama kıp kırmızı kadifeli Cıslavet ayakkabı alınırdı. Bağcığı yok, ama bağcık kabartması vardı : -)

Bunu Yenihaber Gazetesi Spor Yazarı Mustafa Erkaya anlatsın, gülmekten ayakta durulamaz. Böylesi tatları bile yok ettiğimizi göremedik.

Cumhuriyet böyle bir sosyal ve kültürel birliktelikti. Halkı AYRIMA sokan siyaset geçici bir başarı kazanır. Ama, birlikteliği yıkılan halk mutluluğu yaşamaz.

Kurban Bayramı; aile büyüklerini ziyaret edeceğiz, konu komşuyla olacağız.

Bayram da mutlaka şuna da tanık olacağız! AVM’lerde ve caddeleri artık gençlerin ezberinde olan kafelerde tek boş sandalye bulamazsınız!

O kafelerde de, bayramlaşmaya gidilen evlerde de manzara genelde şu olur:

“ Milli Eğitim’de çağın devrimini yaptık!” diye, şişinen siyaset trilyonlarca liralık tablet dağıtmıştı. O tablet ve cep telefonu kuşakları ile bayramlaşacağız!

Bayramlaşmaya gelen 4 kişilik aile de, 4 kişilik ev sahibi de mutlaka O tabloyu bilsin; aynı odadaki en az 3-5 kişinin elinde cep telefonu olacaktır.

Ee, akşam okunan cenaze evi duası sırasında, duayı okuyan hoca aynı anda cep telefonu ile mesaj okuyabiliyor, cevaplıyorsa geldiğimiz aşama da budur.

Gözünü sevdiğim Türkiye Cumhuriyeti! İslamiyet’in en güzel en halis zamanları da, Cumhuriyeti kurtaran-kuran Milli Bayramların en güzelleri de sende yaşandı.

Bu gün var olan İslam Devletlerinin tümü de Senin Bağımsızlığın örnek alınarak kuruldu.

23 Nisan da, 19 Mayıs da, 29 Ekim de Senin Bayramındı! Ramazan da, Kurban da Senin Bayramındı.

Türkiye Cumhuriyeti’ne nice kutlu, huzurlu, barış dolu bayramlar!