Sevgili okurlar,
Bir Milletin hayatında önemli rol oynamış,”Milli Kahraman” ilan edilmiş, büyük bir sevgi timsali olmuş, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlamalı ve anlatmalıyız..
Milletlerin bağrından kahramanlar öyle kolay yetişmiyor..
Yaşadığımız yıllara dönüp bir bakarsak, insanlık terörden, yoksulluktan, ırkçılıktan, ayrımcılıktan ve bin bir türlü sorundan muzdarip bulunuyor..
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum hepimizin malumu!
Üzülerek ifade edelim ki, bugünlerde daha sorunlu olmamızın nedeni “ beceriksiz siyaset makamıdır” şüphesiz!!
Türkiye daha iyi yönetilebilinir..İyi düşünmeli, iyi karar vermeli, iyi anlaşılmalı ve iyi tespitlerde bulunmalıyız..
Kimse babamızın oğlu değil..
Eğri oturup, doğruyu konuşacağız..
Doğru yolu bulmada birliktelik edeceğiz ki, milletimize, vatanımıza, bayrağımıza helal gelmesin..
Yani sorumluluk büyük!
Birileri bugünü kurtarabilir?
Birileri çıkarları peşinde olabilir!?
Birileri, koltuk sevdalısı olabilir?..
Ya ilahi adaleti nereye koyacağız?
Kazanımlarımızı bir çırpıda, siyaset makamının arzusuna mı terk edeceğiz?
Bu cennet ülke, bu necip millet bizden, sizlerden, herkesten hizmet ve birliktelik bekliyor..
Gittikçe ayrışmamız, hayra alamet değil!?..
“Sen ve ben” kavgasının doruk yaptığı ülkede, birlikten, güzellikten, iyi bir gelecekten söz edemeyiz!..
Durup, dururken, Cumhuriyet ilan edilen bu topraklarda neden ,“Tek Adam” dönemine dönüldü ki?
İşte durum ortada!..
Ülkenin çarkları durdu..
Neden birileri Cumhuriyet’ten ürker, korkar ki?
Neden birileri Cumhuriyet Bayramlarına rağbet etmez?
Neden birileri “Türkiye Cumhuriyeti” tabelalarını alaşağı eder?
Kim bunlar?
Ne istiyorlar?
Dertleri “Tek Adam” rejimi ise, işte yaşadığımız günler, bize gereken mesajı veriyor!…
Anlamamazlık olur mu?
Bir tek yöne, bir tek sese, bir tek karara bakılıyor!..
Yeni bir sınıf, yeni bir nüfuzlu aile, kısacası “monarşi” kurumu neden yaratıldı?
Sizce, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu hali hoşunuza gidiyor mu?
Meclis niye devre dışıdır ki?
Peki, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilkesini de mi rafa kaldıracağız..
Ülkede birbirinden sorumsuz açıklamalara, kararlara, adımlara, uygulamalara tanık oluyoruz..
Bunları kabul etmek, mümkün değildir..
Atatürk Türkiye’sinin çivisini çıkarmak birilerine imkan ve rant sağlayabilir, ya gelecek?
Geleceğe ümitle bakabilmek için, gelin Büyük Önder Mustafa Kemal’in Cumhuriyet ilan ettiği günlere dönelim..
Ata’nın söylediklerine kulak verelim..
Bakalım, O Büyük ATA ne diyor?

“ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN II. DÖNEM

1.Yasama Yılını Açış Konuşmaları/13 Ağustos 1923
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. II, C. 1, Sayfa 36
BAŞKAN GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ -

Efendiler,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ikinci yasama dönemine girmiş bulunuyoruz. Yeni Meclisimizi oluşturan yüksek kurulunuzu selamlarım. (Teşekkürler ederiz sesleri) Bu yasama dönemi, aynı zamanda, yeni Türkiye Devletinin, yeni tarihinde mutlu bir geçiş dönemine rastlamaktadır. Bunu ülkemizin, ulusumuzun mutluluğu ve esenliği, yüce kurulunuzun başarısı için iyi bir durum olarak değerlendiriyorum.

Doğrusu, dört yıllık Bağımsızlık Savaşımız, ulusumuzun ününe yaraşır bir barış ile sonuçlanmıştır. Lozan'da imzalanmış olan antlaşmanın, yüce kurulunuzun onayına sunulduğunda her anlamda hür ve bağımsız olarak mutlu bir çalışma alanına girmiş olacağız. Elde edilen mutlu sonucun korunmasında, Lozan Antlaşmasından ayrılan sorunların kesin olarak sonuçlandırılmasında ve milletin huzur ve refahını sağlayacak verimli çalışmalarda tam başarıya erişilmesini bütün kalbimle dilerim.

Efendiler,

Türkiye Büyük Millet Meclisi, açılışından sonraki milli çalışmalar döneminde ulusumuzun güvenini ve desteğini kazanmıştır. İlk mecIisin başkanlığını ve kahraman ordularımızın başkumandanlığını yürütmekte idim. Bu görev ve unvanlarla büyük milli şereflere ulaştım. (Hakkınızdır sesleri) Büyük kurulunuz tarafından Başkanlık makamına seçilmem dolayısıyla kalbimdeki minnet ve şükran duygularımı aız etmiştim. Bu soylu milli yönelişin yüksek değerine uygun bir şekilde çalışmayı sürdüreceğime ve barışı sağlayacak çalışmalarda da yardımlarınıza ve bütün ulusun güvenine dayanarak başarı sağlamak için bütün gücümü ve irademi kullanacağıma sizlerin ve milletin önünde söz veririm. (Sürekli alkışlar)

Efendiler,

Seçilmiş ve güveninizi taşıyan başkanınız olmak onuru, bu gün bendenize bazı açıklamalarda bulunmak görevini yüklemektedir. Bu güne kadar geçen süredeki durum ve görevlerim nedeniyle de bu açıklamalarımın iyiniyetle kabul edileceğini ümit ederim. Tam olarak elem ve acıları ve bütün başarı sevinçlerini ulusla birlikte yaşadığımız savaş evrelerinin ayrıntılarını bilmektesiniz. Ben bu ayrıntıları başlıca üç dönemde özet olarak inceleyeceğim:

Mondros ateşkesinden Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve hükümetinin kuruluşuna kadar ve ilk meclisimizin geçirdiği yıllar ve son olarak yeni meclisimizin içinde bulunduğu dönem:

Öyle sanıyorum ki, bizi bu güne getiren ve bu günkü duruma neden olan milli olayların önemli noktalarını ve yeni durumuzun büyüklük ve genişliğini bu üç dönemi kapsayabilir. Yeni Türkiye Devletinin sağladığı barış döneminin ilk meclisi olan yüce kurulunuz önünde çöken ve yok olan Osmanlı İmparatorluğundan ve onun son büyük olayı olan I. Dünya Savaşından söz etmeyi gereksiz sayıyorum.

Onun için sözlerime Mondros ateşkesinden başlayacağım.

Efendiler,

Mondros ateşkes antlaşmasının imzalanmasından ilk milli Meclisimizin açılışına kadar geçen döneme bir ulusun onuruna yapılmış en ağır saldırıların acıklı maceralarıyla doludur. Osmanlı hükümetiyle müttefikler arasında yapılmış olan bu ateşkesin imzalanmasından sonra galip devletler tarafından Osmanlı İmparatorluğu fiilen ve hükmen parçalandı. İngiliz, Fransız, İtalyan istila orduları vatanımızın aziz parçalarına çöktüler, İstanbul ve Boğazlar düşman kara ve deniz kuvvetlerine gezinti yeri oldu.

Yunan orduları, İzmir rıhtımını kana boyadı... En güzel bakımlı yerlerimizi yakıp yıkmaya başladı. Kadın ve çocuklarımız, namus ve iffetimiz ve pek çok ibadet yerimiz, anıt eserlerimizi de içine alarak, Türk adı altındaki her şeye saldırıldı. Her gün Ayasofya'ya haç asıp, gözdağı vermeleriyle hassas duygularımız incindi. Esirler konusunda bile uygun görülmeyen bir zorlama ile asırların onurlu yükünü omuzlarında taşıyan subaylarımız, düşman subaylarına saygı duruşunda bulunmak zorunda bırakıldı. Namus simgemiz olan sancağımıza hakarette bulunuldu.”
(1.Bölüm Devam edecek)

***
Sevgili okurlar,
Gerçekten Cumhuriyet, neyimize yetmedi ki?
Neyimize yetişemedi ki?
İyi düşünelim, nerede hata yaptık, iyi anlayalım, silkinelim, kendimize dönelim!..
Gün ayrılık, gayrilik günü değil, birlik ve beraberlik günüdür!..
Bu vesile ile Cumhuriyet’in 96.Yıldönümü kutlu ve mutlu olsun!
Yaşasın Cumhuriyet!
29 Ekim 2019 Brüksel