Kayınpeder ölünce, yaşlı ve bakıma muhtaç kaynana eve alınır.

Evliliklerinin ilk gününden beri hiç anlaşamadıkları kaynana ile gelin daha ilk günden başlarlar kavgaya.

Adam ne yapsın? Biri başının tacı anası, diğeri gönlünün sultanı hanımı...

Eve geldiğinde gece yarılarına kadar annesinin gelininden şikâyetleri eksik olmaz; ‘Bana bakmıyor, dediğimi yapmıyor, suratını ekşitiyor, kötü davranıyor...’

Gece yarılarından sabaha kadar karısının şikâyetleri; ‘Bana eziyet ediyor, yaptıklarımı beğenmiyor, beni sevmiyor…’

Adam çareyi, evden sık sık uzaklaşmakta bulur. Adeta "ne haliniz varsa görün" diyerek…

Kadın, artık dertlerini komşularına anlatmaya, çareyi onlarda aramaya başlar.

Komşularından biri ona, o yörede yaşayan bir yaşlı adamın derdine çare olabileceğini söyler.

Kadın bir umut gider gönül ehlinin yanına, durumu anlatır.

Yaşlı adam, elinden geldiğince ana-baba haklarından, sabırdan, Hak’tan bahsetse bile, kadını bir türlü ikna edemez. “Peki,” der, “benden ne istiyorsun?”

Kadın “Tek çare onun evden ayrılması, bu ise ancak onun ölümü ile gerçekleşebilir" der.

Gönül ehli önce şaşırır, hiddetlenir, biraz düşündükten sonra; “Pekala ama son defa soruyorum emin misin?” der.

“Emin misin?” sorusunu duyan kadın önce şaşırır. Buraya gelmeden önce planlamadığı ve düşünmeden ağzından dökülen bu büyük suça, bu yaşlı adamın karşı çıkmadan ortak olacak olması onu şaşırtmıştır.

“Evet, eminim” der gemleyemediği o büyük öfkesi ile…

Yaşlı adam "bekle" der ve bir odaya girer. Biraz sonra odasından elinde bir şişe ile gelir.

“Bu şişede çok ölümcül bir zehir var. Bunu yemeklerine ve suyuna azar azar damlatacaksın" der.

Kadın şişeyi eline alınca, önce biraz korkar, pişman olur gibi olur.

Sonra kayınvalidesini ve ona yaptıklarını düşününce, "hayır, tek çare bu, buna mecburum " der içinden “

Sonra sorar, “ama nasıl olacak bu, kimse anlamayacak mı?

"Bu öyle bir zehir ki, çok tesirlidir. Azar azar katacağın için hiçbir hekim, doktor onu anlayamaz, der yaşlı adam.

Ama sen de dikkat çekmemek için sana ne derse desin, tahammül edeceksin. Ses çıkarmayacaksın. Sürekli güler yüzle davranacaksın. Ona öyle iyi davranacaksın ki, önce seni kabullenecek, yemeklerini yiyecek, suyunu içecek. Son günlerini mutlu geçirecek ve kimsede senden şüphelenmeyecek…

Kadına mantıklı gelir bu öneri. "Son günlerini yaşayacak, sabredeyim bari" diye düşünür ve şişeyi alarak evine gider.

O gün gelinindeki farklılık hem kayınvalideyi, hem de kocasını şaşırtır.

Kayınvalidesi ne derse desin kadın ses çıkarmıyor, “peki anneciğim” diyerek iyi şekilde karşılık veriyordur.

Kocası, ilk defa o gece karısından şikayet duymadan yatar.

Ertesi gün kadın, kayınvalidesinin sevdiği yemekleri yapar, yemesi için her tülü kaprisine, nazına katlanır, bağırıp çağırmasına ses çıkarmaz.

Kayınvalide hem şaşırır, hem de gelininin sabrı karşısında yenik düşerek mecburen yer içine zehir katılmış yemeği.

Ertesi gün kayınvalidenin önünde mükellef bir kahvaltı…

Kayınvalide ona bahane bulur, buna bahane bulur ve fakat gelin her ne derse desin “peki anneciğim” diyor bir dediğini iki etmiyordur…

Kayınvalide, anlam vermediği bu farklılığa rağmen, hemen pes etmeye niyetli değildir.

Kadın da sabrediyor ve içinden “nasılsa zamanın azaldı, görürsün sen" diyerek kendini tatmin ediyordur.

Bir haftanın sonunda kaynana ilk defa “sağol kızım” demiştir. Kadın afallar…

Birkaç gün sonra artık eskisi kadar onu eleştirmiyor, suratını eskisi gibi asmıyordur.

Hatta o gün bazı işlerinde on yardım bile etmiştir.

Ve artık kaynana ona o kadar iyi davranmaya başlar ki, sanki kendi kızıymış gibi…

Artık her yere beraber gidiyorlar, beraber iş yapıyorlardır…

Ve o gün kayınvalidesi gece yatarken ilk defa kadına sarılmış ve “canım kızım Allah senden razı olsun” demiştir…

Kadın gece boyu vicdan azabı çeker, pişman olur, tövbe eder. Sabah ilk işi yaşlı adama koşmak olur; “Annemi kurtar” diye yalvarır ona...

Annesinin değiştiğini ve artık onu çok sevdiğini anlatır gözyaşları ile…

"Çok pişmanım" der. "Öyle pişmanım ki, benim ömrümden alıp ona vermeye razıyım"...der..

Yaşlı adam derki;

“Kızım, pişmanlığın ve gözyaşların, yaptığın hatanın farkına vardığını gösteriyor. Ama korkma, şişenin içinde aslında zehir yoktu. O, bildiğin sudan başka bir şey değildi. Değişen ise, kayınvaliden değil, sendin. Sen ona kötü davranarak, kötülük gördün. İyi davranarak ve sabrederek, sende iyilik gördün. Unutma, menfaatsiz iyiliğin ve sabrın karşısında, hiç bir kötülük duramaz. Hadi şimdi git yanına."