Kararını vermiş, artık büyük temizlik zamanı gelmişti. Yıllardır yaşadığı, biriktirdiği, deneyimlediği, iyi, kötü, güzel, çirkin her şeyi çöpe atacaktı. Hayatı artık bu gereksiz şeylerle o kadar dolmuştu ki içinde yeniliklere, umuda yer kalmamıştı. Hatta o kadar doluydu ki kendisine bile yer bulamıyordu bu kalabalıkta. Birikmiş şeyler o kadar fazlaydı ki büyük boy bir sürü çöp poşeti ile bazı ağır yükler için boş büyük kutular aldı. Eskiler durdukça bazıları artık kokmaya ve tatsızlaşmaya başlamıştı. Güzel anıları ise artık onu ileriye götürmüyordu. Durup durup aklına geldikçe ‘’Ah eski günler’’ diye iç geçiriyordu kendince. Bu olayın kendisi için kötü olduğunu fark ettiği zaman karar verdi bütün her şeyi temizlemeye.

     Önce kokuşmuş, kaldıkça, hatırladıkça sinirlendiren ve huzursuz eden anılarla başladı temizliğe. Onlar ufak tefek şeyler olduğu için her yere dağılmıştı. Aslında yaşandığı zamanlarda büyük heyecanlar yaşatmıştı. Şimdi bakıldığında ise önemsiz görünüyordu. Bir süpürge ile hepsini süpürüp bir araya getirdi ve büyük çöp poşetlerinden birinin içine döktü. Döktükten sonra baktı ki zamanında dağlar kadar büyük görünen şeyler aslında bir çöp poşetinin yarısını doldurmamıştı. Gülüp çöp poşetini kenara koyarak atacağı diğer şeyleri araştırmaya başladı.

   Elini anılara attığında eline ilk gelen şey dostlarından yediği kazıkları hatırlamak oldu. Zamanında ne değer vermişti o dostlarına, neler neler yapmıştı onlar için, nelerden vazgeçmişti ama her biten şey gibi bazı dostlukların da bitme süresi olduğunu öğrendi. Onların kazık atması, hayatından gitmesi  üzmemişti de onlar için her şeyini feda etmesi ona çok koymuştu. Onlara da hak ettiği değeri vermenin zamanı gelmişti ve biraz önce yarıya kadar doldurduğu çöp kutusuna döktü bu dost kazığı anılarını. O kadar fazlaydılar ki çöp poşetini ağzına kadar doldurdular. Bu çöp poşetinin de ağzını sıkıca bağlayıp kenara koydu.

   Yığının içine bakınca karşısına bu sefer de ‘’Seni çok seviyorum ama gitmek zorundayım.’’ diyen sevgilileri geldi. Olduğu yerde kaldı, hareket edemedi. Ne çok sevmişti oysaki ama hep terkedilen taraf olmuştu. Bu durum tümzamanların en büyük felaketiydi hayatında. Her geleni sevmek her gidene üzülmekse onun saflığıydı. Artık o eski kişi yoktu ama bu anıların yükü çok ağırdı. O yüzden aldığı büyük boş kutulardan birine hepsini düzenli olarak yerleştirdi ve kutunun ağzını bir daha açmamak üzere bantladı.

   Yığın gittikçe azalırken hayatının en unutamadığı günlerine sebep olan kaybettikleri geldi eline. Aile fertleri, yakın arkadaşları, akrabaları, sevdikleri… Bunların her birinin gidişi ona travmatik  günler yaşatmıştı. O ölümler sayesinde olgunlaşmış ve soğukkanlı olmayı öğrenmişti. Her ölüm ona farklı bir şey katmış, bu hayatla ilgili farklı şeyler göstermişti. Onları da aldığı diğer büyük kutuya koydu ama sonra gönlü el vermedi ve olduğu yerde bıraktı.

    Diğer topladığı çöpleri yüklendi ve evden dışarı çıkıp en yakın çöpe attı. Atarken kutuların ve poşetin içinden ‘’Bizi atma!’’ seslerini duyar gibiydi fakat artık kararı kesindi. Eskiyle yaşayamaması gerektiğini ve geleceğe bakmanın en güzel yolunun bu çöplerden kurtulmak olduğunu tekrar hatırlattı kendisine ve çöpleri atarak kapağını da kapattı. Derin bir nefes çekip eve gitti. Elini yüzünü yıkadı ve aynada kendisine baktı. Artık yeni hayatı başlıyordu. Arkasında kaybettiği sevdikleri hariç hiçbir anı, hatıra bırakmamıştı ve artık rahattı. Ve yeni hayatı başladı.