Hoca’nın ‘bana damdan düşeni bulun, benim halimden o anlar’ dediği gibi, damdan düşen Çin’den alınacak pek çok ders, ibret ve nasihat var.

Ama önce şunu belirteyim ki, tahmin ettiğim gibi dünkü ‘Süreci Bilmem ama Algı Süper” başlıklı yazım bir kısım okurda rahatsızlık yarattı.

Açıkçası bu tepkiden rahatsızlık duymadım.

Çünkü neredeyse tamamı, beni her olaya siyaset bulaştırmakla suçlarken bile, her türlü acıya ‘Allah iktidara zeval vermesin’ algısıyla bakanlar…

Oysa, önceliklerimiz farklı. Benim için hiç ama hiçbir şey insan ve vatandaş hayatından daha önemli ve daha değerli değil. Ben sadece, acıyı yaşamasını da, acıyı ölçmek yerine ‘halkın tepkisini’ ölçenleri ifşa etmeyi de görev telakki edenlerdenim.

Neticede tüm dünyayı kasıp kavuran bir bela ile karşı karşıyayız. Haliyle böyle zamanlarda kıyas yapma ihtiyacı hâsıl oluyor. Diğer ülkeler ne yapmış kısmını kıyaslarken, ister istemez biz neyi eksik yapmışız sorusu da gündeme geliyor. Bunları yazdığın zaman da müzmin muhalif konumuna düşüveriyoruz, normaldir…

Evet, Korona ABD ve Avrupa’da hızla yayılıyor. Peki, virüsün ilk çıktığı Çin ne durumda?

Ve sair ülkeler ne yapıyor?

Felaketin çıktığı ve yayıldığı Çin’e bakalım.

Tabii ki felaketin en büyüğünü Çin’de yaşandı ama Çin, sistemli ve örgütlü hareket etti, Korona’ya karşı başarı kazandı. Virüsün başkenti Vuhan’da hayat normale dönmeye başladı.

Peki, bu nasıl gerçekleşti?

Çin, salgının görüldüğü bölgelerde sert karantina önlemleri aldı. 10 günde mega hastaneler kuruldu.

Zamanında sokağa çıkma yasakları getirildi. Market ve eczaneler dışındaki iş yerlerinin açılmasına izin verilmedi. Birçok insana evlerinden çalışmaları çağrısı yapıldı. Kamuya açık birçok mekana girişlere izin verilmedi.

Çin hükümeti, ekonomik kayıpları göze aldı, sinemalar, oteller, alış veriş merkezleri, tiyatrolar, müzeler kapatıldı.

Çin’in bir özelliği de Çin devleti ile halkı arasında kurulan ilişki…

Devlet, hiçbir şeyi saklamadı aksine halkı bilinçlendirmek için tüm iletişim araçlarını kullandı. İnternet üzerinden, televizyonlardan virüsten nasıl korunacakları ile ilgili sürekli bilgi akışını sağladı.

Sokaklarda ekranlardan, billboardlardan neler yapılması gerektiğini öğretti. Halk da bunu gerçekten özverili şekilde yerine getirdi.

Hasılı, Çin halkı bize şu dersi verdi; Bu tür salgınlarla baş edebilmenin tek yolu sistemli ve örgütlü hareket etmektir. Bu süreçte en önemli faktör devlet ve bireyler arasındaki koordinasyonun sağlanmasıdır. Ne tek başına devlet başarılı olabilir, ne de tek başına halkın aldığı önlemler yeterli olur…

Çin’in ekonomik tedbirleri de sair ülkelere ders verici nitelikteydi.

Bizde ki gibi ‘kapattık gitti’ demediler, işletmelere yönelik vergi ve kira indirimleri gibi bir dizi ekonomik destek uyguladılar.

KOBİ’lerin üretimine destek veren 25 maddelik paket ile küçük ve mikro işletmelerin zorlukları gidermesine yardım etmek için özel bütçe ayrıldı. Önemli projelerin ilerletilmesi güvence altına alınırken, işletmelerin taşımacılık talepleri karşılandı. Salgınla mücadelede önemli işletmelere de özel sübvansiyon verildi.

Bu tedbirler sayesinde, battı/bitti denilen Çin’in büyük sanayi işletmelerinin yüzde 88'i üretime yeniden başladı.

Biz de halen Maliye Bakanı ortalıkta yok…

Bir anda binlerce işyeri kepenk kapattı, onbinlerce insan işsiz ve maaşsız kaldı ama ortalıkta ne Bakan var ne de tedbir paketi…

Çin meselesini halletti de dünyaya yardım etmeye başladı.

Konusunda uzman sağlık ekiplerini ve ekipmanlarını başta İtalya olmak üzere Avrupa ülkelerine yardıma göndermeye başladı.

Ne ABD ne Avrupa Birliği henüz şaşkınlığını ortadan atamamışken, ekonomik ve siyasal düşmanları Çin, yardımlarına koştu.

Dünya Sağlık Örgütü’nün merkezi Avrupa’da ama icraat yok.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in isyan ediyor:

“Avrupa’da birlik ve dayanışma ruhu diye bir şey yok. İlaç istiyoruz, onu da reddediyorlar. Çin'den yardım talep ettim. Bu ortamda yardım alabileceğimiz sadece onlar” diyor.

Demek ki sadece Müslüman ülkeler değil, Batı’da umudunu Çin’e bağladı desek yeridir.

Şimdi de Çin aşıyı bulacak, dünyayı kurtaracak diye bekliyoruz.

Çin ise hem yardım konusunda elinden geleni yapıyor hem de bu belayı def etmek için laboratuvarlarında harıl harıl çalışıyor.

Dünyayı uyarmayı da ihmal etmiyor ki Çinli Profesör Wang Wen, Global Times’ta verdiği mesaj çok önemli;

Bütün toplumunun ölümcül virüse büyük önem vermesi gerekiyor. Bazı şeyleri şansa bırakma tavrına girmeyin. Ölüm oranının düşük olacağını varsaymayın. Sürü bağışıklığı ile kumar oynamayın. ‘Özgürlüklerin' tehlikeye atılmasından şikâyet etmeyi bırakın. Hiçbir şey yaşam ve sağlıktan daha üstte değildir.”

Çin’i çok mu övdüm ne? Bazı arkadaşlar şimdi de buna takacaklardır kesin ama herkes şunu iyi bilsin ki insan ve toplum sağlığı her türlü ideolojinin önündedir.

Öyle kafanızı da takmayın, tembeller…

Neticede “İlim Çin’de de olsa, gidin, bulun, alın” diyen bir Peygamberin ümmeti olarak, ilmini alamadıysak da aşısını almak ve kullanmak zorundayız.

Merak etmeyin, Çin’den ders, ibret, nasihat ve aşı almakla dinden çıkmaz ama bu tembelliğinizin hesabını er veya geç Yüce Yaradan’a verirsiniz!