İlkönce gazeteler haber verir; ertesi günü dokunaklı yorumlar yazılır; sonra inceliyoruz, bakıyoruz falan filan açıklamaları yapılır…

Ve daha sonra iş unutulur…

 

***

 

Bundan 25 yıl önce şehir gündemi neydi?

Taş ve kum ocakları!..

Dağlarımız delik deşik, arazilerimiz öbek öbek…

10 yıldır Sapanca Gölü ile yatıyoruz, kalkıyoruz!...

Çevresinde beton yapılaşma…

Besleyen derelerde tesisleşme…

Son bir iki yıl içinde de  Bıçkıdere meselemiz oldu…

Tam bir orman katliamı!..

Yeni güncelimiz Pamukova…

Bereketli tarım ovasında ne oluyor?

Kirli yatırımlara kurban ediliyor…

Taş ocağına gömülü kimyasal atık çıkıyor!..

Yasalar eğilip bükülüp katı atık tesisi kurulması izni veriliyor!...

Kağıt fabrikası yolda!...

 

***

 

Adapazarı Ziraat Odası Başkanı diyor ki:

-Kağıt fabrikası kurulursa Sakarya Nehri Ergene gibi olur…

Ergene’nin adı nehir kendi zehir!...

Göreceksiniz, gazeteler yine yazıyor ve yazacak…

Fakat bunlardan hiçbir sonuç çıkmayacak…

Birkaç yıl sonra başka ormanlar, başka göller, başka dereler talan edilecek, yine yazanlar, bağıranlar, çığıranlar olacak…

Eğer, 25 yıl önce kum ocakları talanına sadece ‘talan’, Sapanca’yı besleyen dereler su fabrikalarınca yağmalanırken sadece ‘yağma’, ormanlar katledilirken sadece ‘katliam’ gözüyle bakılmasaydı, en ağır cinayetler çeşidinden bir suç işlendiği anlaşılsaydı belki bugün Pamukova kurban verilmeyecekti…

 

***

 

Bir adam başka bir adamı yaralar, öldürünce cinayet suçuyla hak ettiği yere gönderilir…

Fakat, şehrin ormanının, gölünün, nehrinin canına kıyan şirketler, spor kulübüne hibe, camiye yardım dalaveresiyle kasım kasım kasılıp şehirde fink atıyorsa ne yapmalı?

Bilmiyorum…

Bir saptama yapıp susuyorum…

Sakarya’da cezasız kalan cinayetlerin en klasik örnekleri taş/kum ocakları, orman, göl ve derelerinin tarihindedir…