Camdan dışarıyı seyrediyorum canlı yayında. Masmavi bir gökyüzü var tepemde. Yanımda iki tane koca çınar, yanlarında da çam ağaçları var. Hava güneşli. Güneş, tam tepede değil ama sanki işe yetişmek için kaçırdığı otobüsün peşinden koşan birinin koşması hızında en tepedeki yerine doğru gidiyor. Çok hafif bir rüzgâr esiyor, adına yel denebilecek kadar, insanın içini huzurlu eden. Birkaç farklı kuş sesi duyuyorum. Kendilerini göremiyorum ama cıvıl cıvıl ve hepsinin farklı ses tonu var. Demek ki bunlar farklı tür diyorum. Derken birkaç tanesini çınar ve çam ağaçlarının arasında görüyorum. Ağacın etrafında dönüp duruyorlar. Birbirleriyle mi oynuyorlar yoksa birbirlerini mi kovalıyorlar bilemiyorum. Önümdeki asfalt yoldan insanların egzoz dumanı çıkartan, ona sahip olunca kendilerini farklı bir şey sandığı otomobil denilen araçlar geçiyor. Fakat o kadar sık değil. O kadar yavaş gidiyorlar ki, sanki bir yere gitmek istemeyen bir çocuğu misafirliğe sürüye sürüye götürüyomuş gibi.

Kafamı diğer tarafa çevirdiğimde ise, çöp tenekelerinin yanında iki kedi görüyorum. Biri çöpün içine bakarken diğeri de etrafı kontrol ediyor. Olur da biri gelir bizi korkutur veya kovalarsa diye. O sırada bir karga iniyor çöpün yanına. Dışarıyı kontrol eden kediye var gücüyle bağırıyor. O kadar güçlü bir ses ki baktığım yerden kulaklarımı tıkıyorum. Bu kadar asil olan bir kuştan nasıl böyle bir ses çıkar diyorum. Çöpe kafasını sokan kedi de kafasını çıkarıp kargaya bakıyor. Karga bağırıyor, kediler miyavlıyor. Sonunda da hiçbir şey olmamış gibi karga uçuyor, kediler de çöpü karıştırmaya kaldıkları yerden devam ediyor.

Bu canlı yayın çok hoşuma gidiyor. Daha önce bu programı neden bu kadar dikkatli izlememişim diye kendime kızıp sorgularmaya başladığım esnada karşıdan büyük beyaz kanatlarıyla bir martı bana doğru yaklaşıp, pas geçiyor. Kafamı camdan biraz daha çıkartıp yukarıya doğru baktığımda martının üst kat komşumun penceresinin kenarına konduğunu görüyorum. Martı, muhteşem güzelliğe sahip sarı gagasıyla cama iki kere vuruyor ve sonrasında açılan camdan kendisine uzatılan ekmek parçasını alıp oradan uzaklaşıyor. Martı o kadar hızlı bir şekilde tekrardan uçmaya başlayor ki anlatamam. Diğer martılar da boş durur mu? Bağıra bağıra ekmeği ağzında olan martının peşine düşüyorlar. Öyle bir kovalamaca oluyor ki inanın takip etmekte zorlanıyorum. Sadece şaşkınlıkla izliyorum olanları. Böyle şeyleri daha önce izlemiş miydim diye düşünüyorum.

Kafamı tekrar aşağıya doğru indirip yerde neler olup bitiyor diye bakmaya devam ediyorum. Öyle güzel bir canlı yayın oluyor ki bu, daha önce hiç böylesini seyretmediğimi düşünüyorum. Her anında her karesinde bir şeyler oluyor, bir şeyler hareket ediyor. Sonra güneşi kontrol etmek istediğimde onun da yerine vardığını görüyorum. Çok koşup yorulmuş gibi gökyüzünün en tepe noktasında duruyor dinleniyor. Kolay değil onun işi de, daha gideceği yolu var.

Gözlerim yoruluyor. Bugünlük bu canlı yayın yeter bana diye düşünüyorum. Umarım yarın da bu performans sergilenir ve yarın da izlerim diyerek camımı kapatıyor ve perdeleri örtüyorum.