Bir gazetenin sayfasında gördüm onu. Bir köşe ayırmışlardı ona, sayfanın en sağ kenarında aşağıya doğru. Bütün sayfayı kaplayan bir yazısı vardı. O kadar uzun bir yazı yazmıştı ki kendisine ayrılan bütün köşeyi doldurmuştu yazıyla. Yazıyı okumaya başlayayım dedim. Dikkat çekici bir giriş yapmamıştı. Fakat yazıyı yazanı tanıdığım için keyifle okumaya devam ettim. Yazının her kelimesinde sanki kelimeler onun ağzından dökülüyor, sanki karşımda benimle konuşuyor, olayı bana anlatıyor gibi hissettim. Yazının sonunda ise mutlu son vardı. Çok şaşırdım. Halbuki o yazılarını bu tip mutlu sonlarla bitirmezdi. Yanlış hatırlamıyorsam bu onun mutlu sonla biten ilk yazısıydı. Zor bir hayatı olmuştu. Demek ki insan yazarken içinde bulunduğu durumdan çok olmak istediği kişiyi veya olayları yazıyor diye düşündüm.

Hemen telefona sarıldım ve aradım onu. Biraz konuştuktan sonra yazısını okuduğumu, çok beğendiğimi kendisine ilettim. En sonunda da samimiyetimize güvenerek ondan bu tip bir mutlu son beklemediğimi ve yazının sonunun beni çok şaşırttığını kendisine söyledim. O da gülerek önce teşekkürlerini iletti daha sonrasında da bugüne kadar hep üzücü şeyler yazdığını fakat dikkat çekmediğini söyledi. Bu sefer de kendini zorlayarak sonu neşeli bir şey yazdığını ve her nedense insanların bunun için kendisine teşekkür ve tebrik ettiğini söyledi. O da çok şaşırmıştı bu duruma. Açıkçası ben de şaşırmadım desem yalan olur.

O, bu durumu insanların zor hayat şartlarına bağlamıştı. ‘’İnsanlar zaten hayatın bu zor şartlarından sıkılmış ve bıkmış durumda. O yüzden neşeli sonlar onları mutlu ediyor. En azından ben böyle düşünüyorum.’’ demişti. Bundan sonra da bütün yazıların, öykülerinin sonu hep mutlu sonla mı bitecek? Diye sorduğumda da kısa ve net bir cevap verdi: ‘’Hayır.’’

Mutlu sonlu yazıları bir yere kadar yazabileceğini ve her zaman böyle bir yazı yazması için mutlu sonları gözlemlemesi, deneyimlemesi gerektiğini söyledi. Hayatında mutlu sonla biten çok şeyin olmadığını, çevresinde de mutluluktan uçan, çevresine mutluluk duvarı ören insanların olmadığını söyledi. En sonunda da mutluluğun göreceli olduğunu dile getirdi. ‘’Nasıl?’’ Diye sorduğumda telefonda bir sessizlik oldu. Tam ‘’Orada mısın?’’ Diye soracakken cevaplamaya başladı.

‘’Birini mutlu eden şey başkasını üzebilir. İnsanlar, topluluk halinde yaşadıkları için birinin mutluluğu birinin üzüntüsüne veya hayal kırklığına sebep olur. Nasıl ki galip gelmeniz için birilerinin mağlup olması gerekirse mutluluğunda böyle bir şey olduğunu düşünüyorum. Ben yıllar boyu bu çarkın veya zincirin hep mutsuz bölümünde kaldığım için yazdıklarım hep deneyimlediklerimden veya çevremdekilerin deneyimlerinden geliyor. İşte bu yüzdendir hayatın mutsuz tarafında olup mutlu olanların bu yazıları okuyup en azından bizim hakkındaki düşüncelerini değiştirme çabamız.’’