Sevgili okurlar,
Son yazımda,”marka devlet” yaratmak üzerine sizlerle bir hasbıhalde bulundum..
Şüphesiz otomobil dünyasının gözde markaları var..Bu markalar içinde “Porsche” markasından söz ederek, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden nasıl bir marka devlet, yani “Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduklarını anlattım..
Günümüz dünyasında öyle “marka” yaratmak,bu “markayı” yığınları kabul ettirmek kolay değil..
İş sadece “marka” değerinde kalsa, bu “marka değeri” korumak, yaşatmak, sürdürebilmek, gelecek kuşaklara ulaştırmak gerek..
Bunun için elbette, eğitim şart..
Eğitimsiz bir aile, bir toplum, bir ülke nereye varabilir ki?
Cumhuriyet’in ilanı ile getirilen yenilikleri hala eleştirenler varsa, ve Cumhuriyet’e karşı dikleniyorsa, hala Atatürk’ü ve silah arkadaşlarının düşüncelerini kavrayamamışsa, elbette bu suç onların değildir..
Demek ki, biz Cumhuriyet öğretmenleri, din adamları, aile büyükleri, kısacası ülkeyi yönetenlerin büyük ihmalleri söz konusudur!
Bizim Sakarya Gazetesi’nde bir habere gözüm takıldı..
Sakarya Üniversitesi, bunca yıldan sonra “alana iniyormuş” diye bir haber bu!
Şüphesiz, koca Sakarya Üniversitesi, kuruluşundan bu yana büyük hizmetlere imza atmıştır..Bir kere, mezun ettiği öğrenciler ile gururlanılabilinir.. Ama bunu yeterli görmek mi gerekir..
Bakınız, son Sakarya Üniversitesi Senatosu’nun Şenpiliç Kurucusu ve Onursal Başkanı Haşim Gürdamar’a eğitime verdiği destek dolayısıyla ‘Fahri Doktora’ ünvanı vermesi çok anlamlıdır.
Törende bir konuşma yapan Sakarya Valisi Ahmet Hamdi Nayir, “Yalnızca eğitim alanında değil, üretimimizle, istihdamımızla, katma değerimizle, ihracatımızla, döviz girdimizle sanayi alanında da başarılı olmak zorundayız. İnsanımızın ihtiyaç duyduğu her ürünü dışarıya muhtaç olmadan, en iyi tohum seçiminden en iyi verim elde edilmesine, işlenmesine, muhafazasına kadar, tarım alanında da başarılı olmak zorundayız. Ülkemizin bütün değerlerini tarihi, turistik, doğal yerlerini en iyi şekilde tanıtıp ondan da istifade ederek, gelen turistlerin memnuniyetini sağlayacak şekilde, turizm alanında da başarılı olmak zorundayız. ‘Dört başı mamur’ bir başarı, sonucu en önemli etkileyecek bir husustur. Ülkemizin ihtiyacı olan tam olarak da budur. Bu başarıda da işbirliğinin önemi çok büyüktür. Üniversitelerimiz yalnızca eğitimdeki başarıları hedeflemeleri yeterli değildir, aynı zamanda sanayi ve ticaretle, turizmle de iç içe olup onların başarılarını da takip ederek gayretlerini ortaya koymalıdırlar” diye görüş ve düşüncelerini ortaya koydu..
Sakaryalılar olarak, bu görüş ve düşüncelerin altına mutlaka hepimiz imza atarız..
Ancak, bunlar lafla olmuyor?
Eylem gerekli, çaba gerekli, heyecan gerekli, işi bilmek önemli, tüm bunlarda “eğitimsiz” asla olmaz..
Sakarya’nın tüm eğitim kurumları, önce il için, il insanı ve ülke için yeniden ayağa kaldırılmalı..
Nerede, ne var, nerede yok araştırmalı, ortaya koymalı ve yeni bir silkeniş ile Sakarya’nın tüm değerlerini ortaya koymalıyız..
Sakarya Üniversitesi’nin, bu kente büyük katma değer katmış, bir marka değer yaratmış olan iş adamı Haşim Gürdamar’ı hatırlaması, onurlandırması çok önemli..
Ya diğerleri?
Onları da hatırlamak gerek!
Mesela, bu üniversiteye büyük hizmetler vermiş, bu ilin kalkınması için gecesini gündüzüne katanlar var, onları da hatırlamak gerekmez mi?
İlla da isim mi vermemiz gerekir?
Bize yakışmaz?
Zira Sakaryalı, Sakarya’ya küçük yaştan beri hizmet edenleri bilmiyorsa, geçmiş olsun usta?!
Hele bu ilin koca üniversitesi, bu konulardan bihaberse, bizim söylediklerimiz,” laf salatasından” öteye nedir ki?
Bakınız, şurada Hendek İlçesi’nde güzel bir girişim,bu yılda sürdürüldü..
Sakarya Ticaret Borsa Başkanı sevgili dostum Adem Sarı’nın girişimi ile Hendek’te, yani tarımın kalbi Sakarya’da ; ”Sakarya 2. Tarım Hayvancılık Makinaları, Teknolojileri ve Yem Fuarı” açıldı.
Fevkalade bir girişim..
Fevkaladenin ötesinde geç kalmış bir girişim..
Bu fuarların ilk nüveleri, “panayırlar” olarak adlandırılabilinir..
“Panayırlar” dönemi artık çok gerilerde kaldı..
Artık sınırların kalktığı, ürünlerin serbest dolaştığı, gümrük duvarlarını aştığı günlerdeyiz..
Bu günlerin kıymetini, Sakaryalı daha iyi bilmeli ve ona göre koşar adımlarla teknolojiyi yakalamalı ve üretimi ona göre yapmalıdır..
Ee, bu da eğitimsiz olur mu?
Şüphesiz, eğitimi, üretimin yanana eklemezsek, hiçbir alanda başarıyı yakalayamayız..
Hendek ve fuardan söz etmişken,Hendek Belediyesi’nin genç, dinamik Belediye Başkanı Turgut Babaoğlu’ndan söz etmezsek olmaz..
Fuar açılışında Turgut Babaoğlu,“Tarımın sadece bir sektör değil, sağlıklı bir gelecek için güvenli gıdanın teminatı olduğunu artık bütün dünya kabul etmektedir. Ve unutulmamalıdır ki tarım, ekonomi odaklı çalışmalarla güçlenirken, stratejik önemi her zaman yerini koruyacaktır. Tarımda marka olan Sakarya’da üretim odaklı politikaların geliştirilip, projelerin hayata geçmesi adına her zaman üreticinin yanında olmaya devam edeceğiz ”diyor..
Yani Başkan Turgut Babaoğlu’da “marka” değerine konuşmasında vurgu yapıyor..
Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere, hemen her alanda, her sektörde, bilhassa eğitim kurumlarında, işin özünü kavrayarak “markalaşmaya”, “marka değerler” yaratmaya büyük özen göstermeliyiz..
Bu yolda, “birbirimizi beğenmemezlik, kıskançlık, hasetlik, adam sendecilik, nemelazımcılık, pısırıklık, particilik, partizanlık ..” bir kenara konulmalıdır..
Şüphesiz herkesin bir fikri,bir görüşü olabilir..
Birbirimizi anlayarak, dinleyerek, sevgi ve saygı temelinde hareket ederek, bu ülkeye nasıl, nerede, ne zaman hizmet edebileceğimizi konuşmalıyız.
Birbirimizin eksiğini yakalamak yerine, eleştirisel olarak, yapıcı olmalıyız ki, ülkemiz görüş ve düşüncelerimizden yararlanabilsin..
Özellikle siyasi erki elinde bulunduranların, bu hususlara daha çok dikkat etmesi, ülkeyi kucaklayan siyasetler üretmesi gerekir..
Kimse, kimseden üstün değildir..
Yapıcı, kalıcı, sorunları çözücü, sonuç alıcı projeler ile ülke gündemine damga vurmalıyız..
Dünyanın hali hepimiz malumu!..
Bu durumda iş başa düşüyor..
Birleşmekten gayri ne yapabiliriz ki?