Sevgili okurlar,
Son yazımda sizlerle, güncel konu “Gara -Pençe 2 Operasyonu” ile ilgili olarak, acılarımızı, kaygılarımızı paylaştım..
Şu bir gerçek var ki,”terör” ile ilgili olarak ve “terörist” tanımlamasının ne anlama geldiğini ve bu bağlamda “terörizmi” tekrar güncellememiz gerekiyor..
Zira adına “PKK Terörü” dediğimiz, yılların başlangıcı olarak kabul edilen 1983'lü yıllardan bugünlere gelindi..
O gün doğanların yaşı ise, 38'i geçti..
Bu kesimin belleğinde acaba “PKK törürü” ile ilgili ne kaldı?
Öyle ya, bu PKK denilen örgütü kimler kurdu?
PKK denilen bu örgüt kimleri ne kadar temsil ediyor?
Bu örgütün arkasında kimler, hangi ülkeler var?
Türkiye, neden yıllardır bu örgüt ile mücadelede?
Türkiye elindeki kartları iyi kullanamıyor mu?
Bu işin sonu nereye varacak?

Terör; sistematik olarak şiddet ve baskı uygulayarak, korku, endişe yayarak, karşı tarafı anlaşma masasına oturtmaktır..
Bu bazen insan kaçırma, öldürme, şiddet uygulama, işkence yapma, yol kesme, sabotaj, tehdit, bombalama şeklinde kendini gösterir..
İşte bu eylemlere karışan, içinde bulunanlara ise “terörist” denir..
Bu sistemin bütünü “terörizm” olarak adlandırılır..
Daha detaya girmeden, kısaca bu bilgilendirmelerde bulunduktan sonra bu sistemi benimseyerek, ülkelerinde terör estiren, terörist gruplardan söz edelim:
“İRA, Tamil Gerilları, Kızıl Tugaylar, Sih gerilları ve ETA” gibi terör örgütlerinin yanında, bizi ençok meşgul eden “ASALA, PKK ve DHKP-C” örgütleri olmuştur..
Elbette başka örgütlerde var..
Bu örgütlerin farklı açılımları da var..
Hatta, son yıllarda “El Kaide, DEAŞ” ile birlikte halen Suriye topraklarında, varlığı bilinen birçok terör örgütü var..
“Sözde Ermeni Soykırım” iddiaları ile biz Türklerden intikam almak, toprak talebinde bulunarak, Türkiye'yi tazminata mahküm etmek isteyen Ermeni Terör Örgütü ASALA, 1983 Yılındaki Orly Hava alanı baskınından sonra, Fransa ve diğer ülkelerin müdahalesi ile yasaklandı.
Ne hikmektes, bu tarihlerde Beka vadisinde Türkiye karşıtı eylemler için kamplarda bulunan, bir kesim solcu gençlik arasından,”Kürt Milliyetçiliği” kullanılarak, “PKK” kuruldu..
Adını “Kürdistan İşçi Partisi” olarak açıklayan ve kısa adı da “PKK” olarak bilinen örgüt, tam o yıllarda, “Eruh olayları” ile Türkiye'de terör eylemlerini başlattı..
Dikkat ediniz, tam ASALA'nın bittiği yerde PKK ortaya çıktı..
Ondan sonra PKK, Türkiye topraklarında 40 Bine yakın insanımızın hayatını kaybetmesine ve onlarca insanımızın yaralanmasına, milyarlarca zarara neden oldu..
Örgütün lideri olarak Abdullah Öcalan(APO), Türkiye'nin karşı çıkışları ile Suriye topraklarından dışlandı, Avrupa'ya geldi..Sonra bilnidği üzere Kenya'dan Türkiye'ye paketlendi.
Bu yargılama sürecinde “ömür boyu” hapse mahküm edilen Abdullah Öcalan, ROJ TV'de yaptığı konuşmalardan birinde,” Ben bu hareketi bir tabanca, dokuz mermi ile kurdum” diyerek, itirafta bulundu..
Övündü, kendine pay çıkardı..
Eylemlerin elebaşısı olduğunu beyan etti..
İstenilen elbette, Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarından “Kürdistan” adında bir Kürt çoğunluğunda, yerel halkların katılımı ile bir bir devlet kurulması idi..
Bu süreçte, başta Amerika olmak üzere, Fransa, İsveç, Almanya ile diğer Avrupa devletleri bu oluşuma destek vererek, PKK eylemcilerini, “özgürlük savaşçıları” anlamına gelen “gerilla” olarak adlandırmaya başlayarak desteklediler..
İşte bugün, Irak'ta Saddam Hüseyin'in devrilmesi ile orada oluşan “Kuzey Kürt Bölgesi”, Saddam Hüseyin'e karşı bu ayaklanmayı başlatan Barzani Ailesi'nden ötürü, Barzani ve aynı uğurda savaşan “Talabani güçlerine” bırakıldı..
Saddam Hüseyin gitti, Irak üçe bölündü..
Adı konmasa da terör örgütü PKK'nın istemlerinde,” Türkiye'den toprak talebi yanında, federasyon, özerklik” talepleri yüksek telden dillendirildi..
Yine talep edilen,kültürel hakların birçoğu,mevcut siyasi arede tarafından,bu kesime sunulmadı değil..
Ama onlar, daha fazlasını istiyor..
Bu nedenle “terör silahından, terör olgusundan, yani kan akıtmadan, eylem yapmaktan” geri durmuyorlar.!.
Gelişmeleri hep baraber yaşadık, gördük, görüyoruz!..
Meclise kadar girdiler, ama bunları da yeterli bulmuyorlar?
Peki Suriye topraklarında neler oldu?
Yakın tarihe baktığımızda yine ABD oyununa tanıklık ederiz.. Aynı gerekçeler ile bu defa Suriye Devlet Başkanı Esad Ailesi hedef alındı..
Başta Türkiye'nin karşı çıktığı, sonra ise ittifak güçleri arasında yer aldığı süreç başladı..
DEAŞ(İŞID) adı verilen terör örgütü, tarihte görülmemiş eylem ve baş kesmelerle, bölgede terör estirdi ve o topraklarda yaşayan milyonlarca insanı yerinden, yurdundan etti!..
Ülkeler, bu tür mücadelelerde daha uygun, hesapsız, kitapsız olduğu için “taşoran örgütler” kullanmaya büyük özen gösterdi..
Kimi paralı asker, kimi ideolojik olarak bölgeye akın etti..
 Hemen, hemen birçok emperyalist ülkenin desteklediği örgütler, “özgürlükleri,insan haklarını, yaşamı” ayaklar altına aldı..
Büyük dramlar yaşandı, yaşanıyor..
Büyük göçler oldu..
Müslümanların yaşandığı topraklar, sanki “11 Eylül Kuleler baskını” intikamını alır mahiyette, kan gölüne çevrildi..
Kimi insanlar, Irak, İran, Ürdün ve Türkiye ile Avrupa ülkelerine kaçarak canlarını kurtardı..
Bunun sonucu Türkiye'ye, 5 Milyonu aşkın bir Suriyeli göçü geldi..
Bütün bunları “Çeçenistan'da, Afganistan'da” dünyanın diğer sıcak bölelerinde gördük..
“Arap Baharı” denilen hareket ile birçok Arap ülkesinde rejimler devrildi, yerlerine kukla insanlar getirildi ve emperyalizmin emrinde ülkeler toplululuğu oluşturuldu..
Türkiye, bir yanda PKK, öte yanda DHKP-C terör örgütleri ile mücadele ederken, yanıbaşında yeni büyük sorunlar ile karşı karşıya bırakıldı..
Bu sorunları, “Ege'de Yunanistan ile ada ihtilafları, Akdeniz'de KKTC'den doğan, doğalgaz, petrol zenginlik hakları ve Libya'daki gelişmeler ile kafkas cephesinde Ermenilerin işgal ettiği Karabağ meselesi” yakamıza yapışan sorunlar olarak, kayda geçti..
Kısacası, bütün bunları anlamadan PKK Terör örgütü gerçeğini anlamamız mümkün değildir!..
Türkiye'nin güney doğusu ve özellikle Irak ve İran ile Suriye sınarlarımızda estirilen terör, bu üçgende kurulacak olana büyük “Kürdistan Devleti” için koparılmaktadır..
Eh bu işin içinde İsrail'in olmadığını söyleyebiliriz miyiz?
Bu yüzyılda;” terör örgütlerini kullanarak, büyük fırtınalar kopartan, büyük acılar yaşatan,büyük dramlara vesile olanları”, iyi anlamamız,anlatmamız gerekiyor..
Türkiye,”Terör ile mücadelede” hep yalnız bırakıldı!..
Buna karşı yapacağımız tek şey içte “birlik ve bareberliği” sağlamkatır..
Ama, mevcut siyasi iktidar, uygulamaları ile bu fırsatı kaçırdı!..
İşte bunu mevcut siyasi iktidarın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da itiraf etti..
Eğer, siz bir ülke olarak teröre karşı “birlik ve beraberliğinizi” sağlayamazsanız, “bu daha çok acılarla, olaylarla, kahpeliklerle, aldanmışlıklarla” karşılaşacaksınız demektir..
Türkiye, “sadece içte değil, bu birlik ve beraberliğini dışta da “kaybetti..
Azerbaycan ve KKTC'den” başka dostumuz varmı ki?
Ne yazık ki, kendi sınırlarımız içinde ve dışında da, siyasi iktidarın,” ötekileştirme, dışlama siyaseti” bunda büyük rol oynadı..
Üzülerek ifade edelim ki, son “Gara Pençe 2 Operasyonu”nda Türkiye, 16 Yiğit, kahraman evladını şehit verdi!
Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerden bir ses var mı?
Eskiden, “Türkiye'de yağmur yağsa, Brüksel'de Berlin'de, Londra'da, Paris'te şemsiye açanlara”, şimdilerde ne oldu acaba?
Bizi bu hale kimler, nasıl düşürdüler?
Son olarak şunu ifade edeyim ki, Gara-Pençe 2 Operasyonu ile ilgili TBMM'nde, oturum açılması yerindeydi..
Türkiye'nin,”terör ile mücadelede kararlılığının” dile getirilmesi önemliydi.
Ama genelde konuşmalar için bunu söyleyemem..
Hele de;”İktidar-muhalefet çekişmesini” asla onaylayamam!.. Siz, “böyle bir dili tercih eder, birbirinizi mahkemeye verip, mahkemeşirseniz, sorumluluk üstlenmezseniz, bu sorumluluğu kim üstlenecek”, Allah aşkına?
Bu Aziz, Yüce Millet, “sizleri kavga ediniz, dava açınız, mahkemeleşiniz, birbirinize en galiz kelimelerle hitap ediniz” diye mi, seçip oralara gönderdi?..
Kimse bulunmaz değildir!
Bu Devlet, kimsenin de oyuncağı değildir!
Bu Millet, “sana iktidar görevi, ötekine de muhalefet görevi vermişse, herkes bu görevlendirmenin gereğini” yapmalıdır..
Siyaset makamından, beklenti bu yöndedir..

Siyaset makamı, “ülkenin zenginliklerini, kabiliyetlerini, imkanlarını kendi siyasi çıkarlarına alet etmeden, milletin yararına” kullanmalıdır..
Yeni arayışlardan şiddetle kaçınılmalı ve “parlamenter sisteme” ivadilikle dönülmelidir..
Türkiye, öyle “tek adam ile Cumhurbaşkanlığı sistemi” ile yönetilicek üke olmaktan çoktan çıkmıştır..
Bunu anlamak için neyi bekliyorsunuz ki?
Artık, bu mevcut siyasi iktidarın, daha fazla yıkıma neden olmadan, “ülkeyi sağ-salim seçime götürmesi” en doğru yoldur..
Zira bu millet, başka acılar yaşamak istemiyor..
İnsanımız, “ülkesinde barış içinde, huzur içinde yaşamak ve küçükte olsa soğanının ekmeğini bölüşmek, paylaşmak” istiyor..
Lütfen daha fazla gölge etmeyiniz!
Terör ile terörist ile terörizm” ile topyekün mücadele etmedikten sonra bir yere varamayız!
“Şehitler bizim, cenaze törenleri bizim, acılar bizim”, lütfen, “insanımızı ayrıştırmayınız, birbirine düşürmeyiniz ve siyasi düşüncelerinize alet etmeyiniz”, bu millet acısını bari rahatça yaşasın?
Bu ülke, insanı ile siyasetçisi ile askeri ile memuru ile, kentlisi,köylüsü, çiftçisi ve öğrenci, öğretmeni ile  hepimizindir!..
Bu millete, bir daha “İstiklal Mücadelesi” verdirtmeyiniz!
Bu millet “ihaneti” af etmez!