Sakarya’da en önemli gündem maddesi kayıp 2.5 milyon davası..

Davayı herkes konuştu, yazdı, aynı dava adliyelik oldu..

Dün Coşkun Bilir’i okudum, havanda su dövdü..

Satırlarından anlaşılıyor ki; ismi açıklanmayan ismi biliyor, başkan biliyor, milletvekili biliyor..

O zaman ben de size gerçek bir hikaye yazayım..

Bilenler vardır, Sunay Akın çok güzel anlatır bunu ama oldu ya ilk defa duyacaklar da vardır..

Yıl 1827..

Almanya’nın Magdeburg şehri…

Bu şehirde Ludwig Carl Friedrich Dedloid adında bir erkek çocuğu dünyaya gözlerini açar..

Büyüdükçe huzursuzluğun ne olduğunu anlar, çünkü annesi ve babası sürekli kavga etmektedir.. Aileyi ve Carl’ı çok seven yakınları, bu kavgalardan etkilenmesin diye Carl’ı bir yetimhaneye verirler..

12 yaşına kadar bu yetimhanede kalır Carl, çok eziyet çeker, dayak yer ve artık kaçmaya karar verir..

Bir gece çarşafları birbirine bağlar ve kaçarak Hamburg’a gelir.. Daha 12 yaşındaki Carl, bir gemide miço olarak iş bulur.. Çok sıkıntılı bir 3-4 ay geçirir.. Miço olduğu gemi İstanbul Boğazından geçerken KIZ KULESİNİ görür Carl, denize atlar ve Kız Kulesine kadar yüzer..

O sıralar Kız Kulesi cüzzamlıların kapalı tutulduğu bir minik adadır.. Carl yakalanır ve Emin Ali Paşa’nın yanına götürülür.. Paşa sorar niye kaçtın diye, dayaktan der, peki 3-4 aydır denizlerdesin neden İstanbul der Paşa, çocuk Kız Kulesini gösterir, bu Kule yüzünden, ben bu Kuleyi çok sevdim..

Tabii bu büyük bir haber olur, Almanlar çocuğu ister ama Emin Ali Paşa vermez ve himayesine alır.. Adı Mehmet Ali olur, askeriyeye gönderilir.. Eğitimler alır ve sonunda PAŞA olur, artık adı Carl Dedloid değil, Mehmet Ali Paşa’dır..

Çok başarılı bir asker olur, bir çok savaşta ve anlaşmada Osmanlıyı temsil eder.. Bu arada evlenir, dört tane kız çocuğu olur.. Evlatlarından birisinin adı Leyla Hanımdır, Leyla Hanımın da bir kızı olur, adını Celile koyarlar.. Celile hanımın da bir oğlu olur.. Adını Nazım koyarlar, NAZIM HİKMET.. Yani Nazım Hikmet, 12 yaşında Kız Kulesine sığınan adı Carl Dedloid olan sonra da Mehmet Ali Paşa’nın torunudur..

Hikaye bitti mi?

Hayır!

Nazım Hikmet malum Selanik’te doğar, hayatını herkes biliyor, ona girmeyeceğim.. Nazım Hikmet 1938 yılında tutuklanır, neden? Ordu’da isyan çıkartmaktır suçu.. Bu suça da neden olan şey Beyoğlu’nda bir sinema çıkışında Ömer Deniz adında bir Askeri Öğrencinin şiirlerini Nazım Hikmet’in okumasını istemesidir..

Birlikte tutuklanırlar..

Ömer Deniz’i kimse tanımaz etmez ama Nazım Hikmet o günden sonra mahkumiyetten kurtulamaz..

Peki Ömer Deniz’e ne olur?

7 sene hapis yatar, sonra ben der Hukuk okuyacağım ama parası yok.. Fatih’te okul parasını çıkarmak için bir oyuncakçı Dükkanı açar.. Tahta oyuncaklar yapar, çocuklara satar, oradan gelen para ile de okulunun ödemelerini yapar, hayatını geçirir..

Günlerden bir gün 7-8 yaşında bir çocuk dükkana girer ve Ömer Deniz’e yanında çalışıp çalışamayacağını sorar.. Ömer Deniz çocuğu sever, gel der, çalış yanımda.. Çocuk sevinir ve Ömer Deniz’in yanında çalışmaya başlar.. Bir gün çocuk Ömer Amca der, benim hiç oyuncağım yok, bana da bir tane yapsana..

Ömer Deniz ona da bir oyuncak yapar, her tarafı oynayan kuklalardır bu oyuncak..

Ve bu çocuk o kuklaları alır, okula gider ve ilk gösterisini yapar..

Bu çocukta MÜJDAT GEZEN’dir..

Hayat ne garip değil mi, Carl Dedloid’ten Mehmet Ali Paşaya, Nazım Hikmet’ten Ömer Cengiz’e, Ömer Cengiz’den Müjdat Gezen’e..

Yaşam ağlarını kurmuş..

Biliyorum havanda su dövmenin ağa babası gibi oldu ama umarım keyifli olmuştur..

SANTRA HARİCİ

İçimize atıyoz da

içimizden atamıyoz