Sevgili okurlar,
Türkiye,Türk Milleti kan ağlıyor..Böyle günlerde, yazı yazmanın derin bir zorluğu olduğu kadar, mecburiyeti de var..Birileri mutlaka doğrulara, eğrilere işaret etmeli..Sadece birileri değil, Millet olarak hepimiz, yanlışları dillendirmeli, doğruları seslendirmeliyiz..
“Cephede, geride, evde, ofiste, işyerinde, sokakta, alanda”, herkese büyük görevler düşüyor..
Ateşten gömlek giydiğimiz günlerdeyiz!..
Bugüne nasıl geldik, bunun hesabını değil, bu ateşi nasıl söndürürüz, bu yangına nasıl birlikte müdahale ederize bakmanın zamanı geldi, geçiyor?..
İşte böyle önemli bir günde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, haftalık konuşmalarından birini yaptı..
Son derece üzüntü ve kaygı içinde konuşmayı başından sonuna kadar dinledim..
Daha da kaygılandım!..
“Erdoğan düşmanlığından” dem vurarak, kendisine haklılık payı çıkarmasını is,e hiç anlamadım!?..
Bütün suçu “Bay Kemal’e”
havale etmesi ise, anlaşılır gibi değildi?
Ne demek “Bay Kemal” demek?
Seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz, “Bay Kemal” dediğiniz kişi, siyasi bir lider..Türkiye’nin Ana muhalefet partisinin lideri..Söyledikleri sizin için önemli değilse, bizim için önemli?
İşte o sıcak konuşmanın üzerinden saatler geçmeden, aşağıdaki görüş ve düşüncelerimi, haber altında “Donk” başlığı altında paylaştım..
Bakın o gün, neler yazdık:

“DONK!

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, haftalık grup toplantısında konuştu..
Muhalefet lideri ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na laf yetiştirdi..
Kılıçdaroğlu'na," Sen siyaseti bilmezsin, siyasetin cahilisin" dedi..
Elbette üzülmemek elde değil?
Neden mi?
Biz bu sataşmaları, atışmaları bir yerden biliyoruz..
Siz unutsanız bile, tarih unutmaz!
Demirel, Ecevit, Demirel, Özal, Özal, Baykal, Mesut Yılmaz, Çiller dönemlerinde hep bu tür atışmaları gördük ve bunun ülkeye bir yararı olmadığını biliyoruz..
Biri çıkıp, bunu Cumhurbaşkanına bir anlatsa, anlatabilse?..
Bunun yerine, “daha ılımlı, daha sevecen, daha oturaklı, daha anlaşılır, daha uzlaştırıcı bir dille vatandaşa seslense, mesajlarını verse”, iyi olmaz mı?
İşte kendi ağzınız ile itiraf ediyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı?
Suriye'de "Gözetleme noktalarındaki askerlerimiz " kuşatılmış durumda.. Libya'da ise durum belirsiz!?..
Rusya uzlaşmaya yanaşmıyor?
Van'da bir evladımız daha can verdi..
Yine depremlerle sallanıyoruz!..
Korana virüsü kapıda!..
Zaman kazanmak, kendi rejimini oturtmak, yeni hapishaneler kurmak yerine, yeni fabrikalar kursanız, kendi adamlarınıza iş bulmak yerine, tüm vatan evlatlarına iş bulsanız, eğitimi, sağlığı, tarımı, sanayiyi düzene soksanız , dini siyasete alet etmeseniz iyi olmaz mı?
Bundan Türkiye ve Türk Milleti karlı çıksa ne kaybederseniz?
Bak kapıda, yeni Suriyeliler var!?..
Ne yapacağız Loooo!?
“Lak, lakı” bırakın, ülkeyi selamete çıkaracak politikalara kucak açınız!..
Bıktırdınız, hep aynı dil!?..
Biraz da,” anamızın, babamızın” dilinden konuşsanız?!
Ülkenin, buna bugünlerde çok ihtiyacı var..
Dolar, Euro başını almış gidiyor..
Saman anlatımlarınızı kim anlıyor ki?
Daha fazla askerlerimizi ateşe atmayınız!?
"Vatan, Millet, Sakarya" nutuklarını bırakınız!..
Öyle suyu içip, nutuk çekmek kolay!
Onu artık, köydeki Mehmet Ağa'da yapıyor..
Lütfen, siz ve sizler, başka mesajlar veriniz!..
Yüreklerimizin acısı dinsin!?
Bu böyle gelip, böyle gitmez!..
Gemi su almaya devam ediyor..
Şakşakçılar sizi aldatmasın, gemi su alıyor, batmak üzere!
Bilesiniz!”

***
Sevgili okurlar,
Bir önceki akşama dönecek olursak, görürüz ki, Suriye konusunda da büyük hatalar zinciri, şehit haberlerini beraberinde getirdi..
Ülke olarak;
Siyasi stratejimiz yanlış,
Askeri stratejimiz yanlış,
Diplomatik stratejimiz yanlış,
Ekonomik stratejimiz yanlış,

…Yanlış üstüne, yanlış yaparsanız, buradan bir doğru çıkar mı?
İçte ise, insanımız zaten bölük pürçük!
Birlik ve beraberlik, hak getire!
İşte tüm bunların üstüne, sadece Şubat ayında 53 şehit haberi ile yıkıldık!..
Hala şehit haberlerinin geldiği bu dönemde, “ülkede gerçek uzlaşmayı, birlikteliği, tasada birlik ve beraberliği” kim sağlayacak?
Mültecilere sınır kapılarını açmanın Türkiye’ye ne yararı olacak?
Peki, verdiğimiz sözlerin hiç mi hikmeti mucibesi yok!
Bu “Putin dostum” ile telefonlaşmalar, görüşmelerin, sonunda geldiğimiz noktada, Türkiye’nin kazanımları nelerdir?
Suriye’nin İdlip bölgesindeki gözetleme noktalarındaki askerlerimizin feryatları neden dikkate alınmadı?
Peki oradaki askerlerimizin geleceği ne olacak?
Sadece, “mislisi ile cevap verdik” sözleri, şehitlerimizin acısını dindirmeye yeter mi?
İnsanımız, ülkede ne olup bittiğini özgürce neden öğrenemiyor? 
“İnternet yavaşlatmak, sanal âleme müdahale etmek, dava silahını kullanmak, insanları sindirmek, korkutmak” kime ne yarar getirir?
İşte Türkiye, “Astana, Soçi süreçlerinden” sonra, yapayalnız kaldı ve NATO toplantısından da beklenen “dayanışma ve birliktelik” mesajı gelmedi!
Ne demek,” Türkiye’nin yanındayız” açıklaması?
Peki, kapısında üyelik için beklediğimiz” Avrupa Birliği ülkeleri”, neden seyirci durumundalar?
Suriye’de asıl ateşi yakan ve Suriye bataklığına bizi çeken “Amerika ve Rusya”, şimdi kenara çekilmiş, Türkiye’nin ne yapacağını merakla takiptiler!
Türkiye, elbette oyunu bozar..
Bunun için,” güçlü siyasi birlikteliğe, içte siyasi uzlaşmaya” ihtiyaç var!..
“Başkanlık Sistemi’nden”, Türkiye’ye bir hayır geleceğini ummak, boş hayaldir!..
Türkiye”, Atatürk’ün çizdiği, ortaya koyduğu fabrika ayarlarına” mutlaka dönmelidir..
Bunu anlamak, idrak etmek için kaç şehit daha vermemiz gerek!?
Şehitlerimize, gani, gani rahmetler diliyorum.
Mekânlar cennet olsun!
Bu beceriksizlik, artık son bulsun!