Dediler ki; Sultan Mehmet, fethin bilimsel, teknolojik ve stratejik hazırlıklarını yaparken Bizanslılar saraylarında ejder meyveli subitiler yiyip şarap içiyor, meleklerin cinsiyetini tartışıyorlardı.

Haliyle gurur duyduk…

Peki, o çağ kapatıp çağ açan Fatih’in torunları olarak, bugün neyi tartışıyoruz?

Ona gelmeden önce bir durum tespiti yapalım…

Dünyada geleceği belirleyecek 58 tane teknoloji var. Bu 58 teknolojiyle ilgili ABD başı çekerken, Çin ve bir zamanlar kurtarmaya gittiğimiz Kore ardı sıra geliyorlar.

Yapay zekâ, 3D teknolojisi, büyük veri, gıda ve çevre teknolojilerinde destan yazıyorlar.

Teknoloji o kadar önemli ki, bugün Dünyada en değerli şirketler, inşaat, maden, petrol vesaire şirketleri değil,  teknoloji şirketleri…

Mesela Elon Musk diye biri çıkıyor, 10 milyon dolara "PayPal" diye bir ödeme aracı, ödeme şirketi kuruyor; 1,5 milyar dolara satıyor, oradan aldığı 165 milyon dolarla da 3 tane şirket daha kuruyor; bir tanesi Tesla, diğeri SpaceX, üçüncüsü SolarCity.

Bu 3 şirketten sadece Tesla'nın şu andaki piyasa değeri 800 milyar dolar…

Teknolojiye yatarım yapan bir başkası, Jeff Bezos. Dünyanın en büyük şirketi Amazon'u evinin garajında kuruyor. Şu anki değeri 1 milyar 600 milyon dolar…

Adamın serveti  bizim kaç ülkenin bütçesinden fazla; 202 milyar dolar.

Microsoft, Facebook, Google, Alibaba, Uber, Twitter, Tesla, Netflix, Spotify, Amazon, Apple gibi bilgi ve teknoloji firmalarının bugünkü değeri 8,5 trilyon dolar.

İşte teknoloji böyle bir şey…

Peki, bizim durumumuz ne?

Ne olacak, şahısları bile Türkiye’den daha zengin ki şu an bizim Merkez Bankasının kasası eksi 52 milyar dolarda.

Gelin de şimdi mukayese edin.

Bir tarafta 10 milyon dolarla PayPal'ı kurup 1,5 milyar dolara satan Elon Musk, 300 bin dolara Amazon'u kuran ve dünyanın en büyük şirketini oluşturan Jeff Bezos, diğer tarafta 750 milyon dolara ANKAPARK çöplüğünü yapan yaratıcı zekâyı bir kıyaslayın bakalım.

Bir de, olmayan ekonomi teorisini yani faiz sebeptir, enflasyon sonuç saçmalığını ispat etmek için, 130 milyar dolar harcayan yaratıcı zekâları da unutmayın.

Biz ne işle meşgulüz son günlerde? Tamam, onlar bütün bunları yaparken biz meleklerin cinsiyetini tartışmıyoruz belki ama bir rektör atama olayını baş gündem haline getirmek, çok mu farklı?

Hiç değilse üniversitelerin durumunu konuşuyor olsaydık, ne olurdu?

Bizden geçti de, hepinizin evladı var. Üniversite aşamasında, hazırlık evresinde…

Aranızda konuşuyorsunuzdur, üniversite mi var ki gönül rahatlığı ile gönderebilesiniz?

Dünyanın kıskandığı bir ülkeyiz soran olursa ama dünyadaki ilk 100 üniversite arasında yokuz.

İlk 200? Yokuz… İlk 300, 400? 500 de bile yokuz…

500 den sonra geliyor Hacettepe, İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi üniversitelerimiz…

Bir zamanlar bu adını saydığım üniversitelerden mezun olanlar dünyanın en önemli ve en büyük şirketlerinde iş buluyorlardı. Nitekim bugün bütün teknolojik çalışmaların altyapısında ve işin içinde, bir veya birkaç Türk varsa, işte bu yüzdendi.

Şimdi, bu saatten sonra mümkün değil.

Çocuğunuz dandik bir üniversiteyi kazansın, bitirsin, KPS’den yüksek not alsın da bir yerlere atansın dışında bir hayal ile kuramıyorsunuz. Yazık!

Neyi tartışıyordu Bizans yani o günün Avrupası biz İstanbul’u almaya hazırlanırken? Melekler erkek midir yoksa dişi mi?

Biz bugün neyi tartışıyoruz?

Boğaziçi Üniversitesi rektörü bizden olsun mu olmasın mı?

Tartışmada öyle bildiğiniz gibi değil, bir kişi konuşuyor diğerleri dinliyor;

Ve maşallah bu tartışma da oldukça bilimsel bir seviyede sürüyor;

“Rutin bir atamayı üniversitelerimizi karıştırmak için fırsata çevirdiler.

Terör örgütü iltisaklı kişilerin en ön safta yer aldığı bu tür eylemlerin demokrasiyle hak arayışıyla fikir ve ifade özgürlüğüyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu filmi 18 yıldır yüzlerce defa seyrettik.

Dünyada ve Türkiye’de her şeyin değişti, bir tek bu köhne zihniyet yerinde sayıyor. Kendileri ileriye gidemediği için ülkeyi geriye döndürme gayreti içindeler. Karşımızda bırakın ülkeye ve millete hizmete talip olma konusunda kendilerini geliştirmeyi, eylem biçimlerinde bile yeniliğe gidemeyecek kadar tembel dar kafalı, idrak yoksunu bir zihniyet var.

Arkadaşlar ben neden öğrencilerle görüşeyim? Öğrenciler bu işin içinde değil. Bu işin içinde teröristler var.

Siz öğrenci misiniz yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan terörist misiniz?

Bu ülkede Soros'un adeta temsilcisi olan kişinin karısı da aynı şeklide Boğaziçi'nde provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır.

Ana muhalefet bunun içinde. HDP, İP de bunun içinde, karıştırmanın gayreti içindeler. Bu işi başaramayacaklar bu işi bir daha Gezi olaylarıyla aynı yere getiremeyecekler. Bunların çoğu mikser ya bizim mikserlerle işimiz yok.”

Bu son derece bilimsel tartışmaya bir bilimsel katkı da tartışmalı rektörden geliyor;

“Neden istifa edeyim ki? Sayın Kılıçdaroğlu da bürokrat olarak atandı, ona da itiraz edenler vardı o neden istifa etmedi?”

Şimdi gel de, bu kıyası yapacak kadar zeki olan birinin, oldukça yaratıcı zeka ürünü olan bu savunmasına itibar etme, mümkün mü?

Bu yüzden, bence kalsın.

Malumunuz devlet yönetiminde çift başlılıktan çok çektik, bırakın da hiç değişe bugün iktidar ile bürokrasi uyumlu olsun. Hazır tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuşken, kurcalamayın.

Daha iyisini bulamazsınız!