Bu ülkeyi yönetenlerin aldatılmalarının, kandırılmalarının ve sürekli iyi niyetlerinin kurbanı olmalarının bir bedeli olacaktı elbet…

Ama gün geliyor, o bedeli sadece aldatılanlar, kandırılanlar, iyi niyet kurbanı olanlar değil, topyekun milletçe ödüyoruz.

İşte Suriye’de yaşananları biraz da bu açıdan okumamız gerekiyor.

Kim ne derse desin, bugün Suriye’nin parçalanmışlığında payımız ve rolümüz büyüktür.

Biz BOP’un eşbaşkanıyız diye hava atanların, Irak’a müdahale edildiğinde ‘Kahraman ABD askerlerinin en az kayıpla ülkelerine dönmeleri’ için dua edenlerin, BM dolayısıyla ABD bu katil Esed’e niye müdahale etmiyor diye bas bas bağıranların eseridir bugün yaşananlar.

ABD’nin sözde ‘Baharlarla’ 22 ülkenin sınırlarını ve rejimlerini değiştirmesine çanak tutarken ABD’nin kan emici bir vampir olduğunu, ABD’nin bugüne kadar hiçbir ülkeye barış, kardeşlik, huzur ve demokrasi getirmediğini bilmeniz, bilmiyorsanız da bu yönlü ikazları değerlendirmeniz gerekiyordu.

Biz, Ülkücü Hareketin mensupları olarak, “Bugün yeryüzünde iki sömürgeci blok vardır. Bunlardan biri kara renkli kapitalist emperyalizm diğeri ise bütün fraksiyonu ile kızıl emperyalizm. Birincisi çok uluslu şirketler paravanıyla az gelişmiş veya gelişmekte olan halklara yardım etmek, özgürlük ve uygarlık götürmek maskesi altında, ikincisi de ezilen, sömürülen halklara bağımsızlık, özgürlük ve adalet götürmek maskesi altında, iç savaşlar çıkartmakta ve işgalini gerçekleştirmektedir” diyen Seyit Ahmet Arvasi’den feyz aldık ve hiçbir zaman yanılmadık.

Ama siz, önünde diz çöktüğünüz bir takım şeyh kılıklı sahtekarlardan feyz aldığınız için olsa gerek, kapitalist emperyalizmin temsilcisi ABD ile kızıl emperyalizmin banisi Rusya arasında sıkışıp kaldınız.

Sıkışıp kalmakla kalmadınız milyonlarca Müslüman’ın kanına da bulaştınız maalesef.

E ne oldu şimdi?

Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalıdır noktasına geldiniz.

Ama hala toprak bütünlüğünü korumanın yegane yolunun rejimden ve Esed’den geçtiğini anlamamakta direniyor, bir yandan terörist gruplara fırsat verilmemeli derken öbür yandan rejim ve Esed yönetimi için teröristten farkı olmayan gruplarla işbirliği yapıyorsunuz.

Bir kez daha uyarıyoruz;

Türkiye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'nin toprak bütünlüğü ile direk orantılıdır.

Suriye bölünürse, Türkiye’nin bölünmesi de kaçınılmazdır.

Suriye göz göre göre parçalanırken, bunu seyreden ve hatta müdahil olan bir komşunun, yarın Suriye sınırında kimlerle komşu olacağız diye telaşa kapılması abestir.

Hiç kimse bize, kimlerle komşu olacağımızı seçme hakkı vermeyecektir.

Hele ki BOP zincirinin son halkası Türkiye iken…

AFRİN ÖNEMLİDİR

Tamam, kandırıldık, aldatıldık, iyi niyetimizin kurbanı olduk ve hatalar yaptık ama bu saatten sonra diz dövmenin, hata yapanları eleştirmenin bize faydası yoktur.

Çünkü artık Afrin önemli ve bu harekat kaçınılmazdır.

Bu saatten sonra, ister istemez kendimizi korumak ve toprak bütünlüğümüzü bozdurmamak için elimizden geleni yapmak zorundayız.

Belli ki dost ve müttefik(!) ABD, PKK-PYD gibi silahlı taşeron örgütlerini burada tutmak ve bizi sürekli terör tehdidine maruz bırakmak istiyorsa, bize düşen de sınır güvenliğimizi kontrol altına almaktır.

Bu harekat başarılı olmalıdır ki;

Sınır güvenliğini koruma altına alalım, stratejik öneme sahip Hatay'a göz dikenlerin gözünü oyalım ama en önemlisi de bütün dünyaya bölgesel güç olarak kararlığını kabul ettirelim.

Ettirelim ki, başta ABD olmak üzere bütün ülkeler, söz konusu milli varlığımız olduğunda neler yapabileceğimizi, Türk Devletinin tüm iç ve dış operasyonlara karşı ne kadar dayanıklı olduğunu öğrensinler.

Bu noktada bizim de merak ettiğimiz şeyler var elbet.

Bakalım, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz FETÖ, Ergenekon ve Balyoz gibi hainliklerden aldığı yarayı iyileştirebilmiş mi, bakalım tekrar eski gücüne kavuşabilmiş mi?

Bir de, bu harekat çok küçük aykırı sesler dışında ülkemizde birlik ve bütünlüğün sağlandığını gösteriyor.

Sakın ola ki, hazır bu birlik sağlanmışken, bu olayı iç politikaya alet etmeyin, ettirmeyin.

Ey siyaset adamları! Hiç değilse bundan sonra halkı kamplaştırmaktan, düşmanlık ve ayrıştırma üzerinden siyaset yapma alışkanlığınızdan vazgeçin.

Bu manada özellikle ülkeyi yönetenler diline çok dikkat etmeli, ki bakıyorum da bazıları halkı gaza getirmeye ve hala bu harekatı iç politikaya alet etmeye çalışıyorlar üstelik kullandıkları dil de politik ve diplomatik bir dil değil.

Yakışmıyor…