Sevgili okurlar,
Türkiye son olarak gerçekleştirilen “Pençe Harakatı 2” ile tekrar “terör gerçeği” ile yüzleşti..
Acı ama gerçek şu ki, “terör olgusu” ülkemizde fazlaca kanıksanmış durumda!
Ateş düştüğü yeri yakıyor!
Terörün Avrupa boyutunda, ayak izlerini çok yakından takip etmiş, bu konuda bir kitap ve binlerce haber ve makale paylaşmış bir gazeteci olarak, şunu ifade edelim ki, siyaset makamı, maalesef “terör olgusu” ile ilgili olarak gerçekleri vatandaş ile paylaşmaktan neden imtina eder ki?
Türkiye, 13 Rehinesini ve Operasyon sırasında da 3 Vatan evladını kaybetmiş ve bunun ülke genelinde yankıları sürerken, cenaze törenleri düzenlenirken, ülkenin en tepesinde bulunanların parti kongrelerinde “oy devşirmesi” kabul edilecek bir durum değildir..
Kısacası ülkede acı ve şaşkınlık tavan yapmışken, “yas ilan edilmesi” beklenirken, yapılan açıklamalara ne demeli?
Kimse, “ölen onüç kişi için yas mı ilan edelim” diyemez?
Bu nasıl anlayış, bu nasıl açıklama ve milli duruştur?
Türkiye'nin, 13 Vatandaşının yıllardır terör örgütü elinde olduğunu, gerçekleştirilen operasyonla öğrenmesi ne kadar acı bir durumdur..
Peki, bu evlatlarımızın terör örgütü elinde olduğu neden saklanmış ve bu gerçek acıyı çekenlerin acıları neden paylaşılmamıştır?
Bunu hem evlatlarını kaybedenlerin, hem de Türk Milleti'nin bilme, öğrenme hakkı yokmudur?
Kısacası,”bu evlatlarımız, niye terör örgütü eline düştünüz “diye mi cezalandırıldı?
Ya da “terör örgütü ile pazarlık yapılmaz” düşüncesi ile mi bugünlere gelindi?
Peki, bu rehin vatandaşlarımızın sesi, terör örgütü basın yayın organlarında yer alırken, bu sese neden kayıtsız kalınmıştır?
Haydi iktidar, bu sese kayıtsız kaldı, peki muhalefet, sivil örgütler ve anlı, şanlı Türk medyasının, bu bağlamda gerekçesi ne olabilir ki?
Acı haber sonrası, terör örgütü yanlısı medyada, şehitlerimizin yılbaşı öncesi seslenişleri, görüş ve düşünceleri paylaşılıyor..Bu kayıtlardaki sesler, artık Türkiye'de de sanal medya öbeklerinde kulakları yırtıyor, yürekleri dağlıyor..
Bu “ihmal ve vebal” kimlerin boynunadır?
“ Devlet o dur ki,vatandaşını her durumda hatırlar ve vatandaşı için gereğini yapar.. Bizim hiç mi kıymetimiz yok!..Buradan iktidara, muhalefete ve sivil örgütlere sesleniyoruz.. Bizi hatırlayınız, unutmayınız” diyerek, yeni yıl kutlamaları yapan, ailelerine sağlık mesajları gönderen ve daha da önemlisi “bizi merak etmeyin” diye haykıran evlatlarımızın  çaresizlikleri nasıl unutulur?
Evlatlarımızın sesi hala kulaklarımızda!..
Yayınlanan görüntü ve seslerden anlaşılıyor ki, terör örgütünün elinde hala “rehine” durumunda bulunan evlatlarımız var..
Şimdi konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşelecek.. Bakalım bu operasyonun, bu kaybettiğimiz evlatlarımızın ardından neler paylaşılacak?..
Evet, milletvekilleri Aytun Çıray ve Mustafa Yeneroğlu'nun verdiği önergeler bağlamında, bu insanlık dışı alıkoyma, infaz ile ilgili olarak yeterli bilgi milletimiz ile paylaşılır..
Gelecek için yüreklerimize en azından bir su serpilir!
Kendi kişisel hak ve hukuku için, hemen mahkemelere başvuran, davalar açanların, evlatlarımız için neler yaptığını, en azından öğrenecek olmamız çok önemli..
Burada, salgın dönemi nedeni ile salonları dolduran umursamazlık içinde olan bir zihniyeti de okurlarımıza havale ediyorum!..
Bu duyarsızlığı gönül hanemizin bir yerine yazdık!..
Birileri için “yas ilan edenlerin”, kendi evlatları için gerekeni yapmamasını da, bu millet asla unutmaz!..
Bir başka olay da, bir başka iktidar ortağının, halktv.com.tr sanal gazetesinde yer alan “esir” kelimesi ile ilgili yaptığı manidar açıklamadır!
“Esir” kelimesine kafayı takan zihniyet, iktidar ortağı liderinin Rize konuşmasına bir bakmasını ve bir muhasebe yapmasını ve daha itidalli konuları irdelemesini tavsiye ederiz..
Terör örgütü PKK, yine çirkin yüzünü, dişlerini gösterdi..
PKK'dan başka türlüsü beklenemezdi ya?!
PKK, Tarihine bir başka menfur cinayet daha eklenmiştir..
Acı, ama gerçek budur!..
İhmal ve dış güçlerin de desteği ile yaratılan “PKK Canavarı”, can almaya devam ediyor..
PKK ile sadece milli güçlerimiz ile mücadele edilemez. Bu konuda “topyekün mücadele” esas görülmeli ve iktidarı ile muhalefeti ve sivil örgütleriyle, vatandaşlarıyla mücadele esas alınmalıdır..
Zaman, zaman bu konuda, büyük başarılar elde edildi.. Zaman, zaman elde edilen bu başıraların rehavati ile hareket te edildi..
Özellikle “Çözüm süreci” döneminde yapılan yanlışların bedelini, Türk Milleti ağır bir şekilde ödemektedir..
Terör örgütünün askeri kanadı KCK ve siyasi kanadı kadar, bu örgüte lojistik destek veren kesim, arka çıkan ülkeler açık ve net biliniyor..
Türkiye'nin bu noktada, tekrar hafıza tazelemesine gitmesi elzemdir..
Yıllardır ülke gündeminde olan “terör belasının”, gündemimizden gitmeyeceği öngürülmeli ve ona göre “yapılanmalara” gidelmeledir..
Görülüyor ki, Türkiye'nin önünde zor, çetin yıllar bulunmaktadır.. Salgın nedeni ile ekonomik güçlükler içinde bulunan ülkemizde, “terör ile mücadele” kadar, Türkiye'nin çevresinde, sınırlarında  “kan, barut, ateş” izlerinin olması da düşündürücüdür..
Terör örgütünün yuvalandığı Irak toprakları ile bir devlet kurma projesini hayata geçirme çalışmaları içinde olduğu Suriye'de, durum pek iç açıcı değildir..
Bu alanlardaki Amerika'nın, Rusya'nın ve İran ile diğer ülkelerin Türkiye karşıtı durumu ise, hiçbir zaman gözardı edilemez..
Akdeniz ve Libya ile Yunanistan meselesi de yüksek ateşiyle tedavi bekliyor..
Kafkas cephesi ve Azerbaycan-Ermenistan, Türkiye-Ermenistan meseleleri kadar, Türkiye-İran ilişkileri de bu manada Türkiye'yi zorlayan meseleler olarak ortada duruyor..
Gittikçe,” yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar” batağına saplanan Türkiye'de “siyasi istikrarsızlık”, kabul edilen “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin belirsizlikleri, Türkiye'nin geleceğine gölge düşürmektedir..
Artık el ele vermenin, baş başa sorunlarımızı tespit ve çözüm noktasında uzlaşmaya varmanın zamanıdır..
Son gelişmeler bağlamında iktidarın muhalefeti bilgilendirmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde(TBMM) konunun enine boyuna görüşülmesi gelecek umutlarımızı artırmaktadır..
Bu konuda siyasilere olduğu kadar, insanımızın omuzlarında da büyük sorumluluklar vardır..
Evlatlarını kaybedenlerle birliktelik, acıların paylaşılması, açılan bayrak altında toplanılması, teröre lanet edilmesi, ortaya konan çözümlerle ilgili olarak herkesin taşın altına elini koyması gerekmektedir..
Her şey devletten beklenilemeyeceği gibi, bizim de yapacaklarımızın olduğu unutulmamalıdır..
Artık kaybedecek zamanımız yoktur!..
Türkiye'nin geleceği, böyle “oldu-bittilere” kurban edilmemilidir!..
Bu mesele sadece iktidarın, muhalefetin, sivil örgütlerin değil, hepimizin meselesidir..
Terörü ancak el, ele verirsek yeneriz, boğarız!..
“Yapılacak yanlışların, ihmallerin, neme lazımcılıkların” bizlere nelere mal olduğunu görüyoruz!..
Daha büyük acılar yaşamamak ve geleceğimizi tehlikeye düşürmemek için, “irkilmeli, silkelenmeli” ve kendimize gelmeliyiz!..
Gün, acıların paylaşılması, teröre karşı birliktelik ve bu uğurda mücadele edenlerin yanında saf tutmaktır..
Unutulmasın ki, “bizi düşmanın kurşunu değil, ilgisizlik, unutulmuşluk, basiretsizlik, bilgisizlik, beceriksizlik, aldanmışlık” öldürür!
Gelecek yarınlar, ülkemizin bekası ve refahı için haydi el ele verelim!
Bunun için hala vaktimiz var!