Kudüs, kırmızıçizgimizmiş!

Bakalım öyle mi?

Balık hafızalıyız demek istemem ama bilgisayar tarifi ile hardisk kapasitemiz oldukça düşük ki beynimize yüklenen her yeni veri eskilerini otomatik olarak siliyor galiba…

Onun içindir ki olayları sadece sonuç bölümüyle değerlendiriyor, giriş ve gelişme bölümlerini kaçırıyor, sonuçlarıyla idare ediyoruz.

Allah’tan biz çabuk unutuyor olsak da arşiv bilgisi sağlam yazarlarımız var.

Dolayısıyla onları takip etmek gerekiyor ki olaylara tümüyle vakıf olalım, teşhisleri doğru koyalım.

Bu konuda önemli isimlerden birisi Hüsnü Mahalli’dir. Gelin hep birlikte istifade edelim;

“2002 seçimlerinden önce iki ve hükümet kurulduktan hemen sonra bir kez ABD’ye giden Erdoğan Başkan Bush’un dışında yönetimin Yahudi kökenli yetkilileri ve Yahudi lobilerle görüştü.

1 Mart Tezkeresi’nin çıkması için çok uğraşan sonraki tezkereyle ABD’nin Türk hava sahasını kullanmasına izin veren Erdoğan 2004’te ABD’de toplanan BOP Zirvesi’nde Proje’nin Eş-Başkanı olduğunu ilan etti.

Amerika’daki Yahudi lobi örgütü Amerikan Yahudi Kongresi, Erdoğan’a Cesaret Ödülü verdi.

İsrail’ de Erdoğan’ı karşılayan Şaron; “İsrail’in ebedi başkenti Kudüs’e hoş geldiniz” dedi ama Erdoğan itiraz etmedi.

Hamas lideri Halid Meşal,  Ankara’ya davet edildi ancak iç ve dış tepkilerden çekinen Erdoğan yerine AKP Genel Merkezi’nde Dışişleri Bakanı Gül ile görüşebildi ve ona ‘Silahlı mücadeleden vazgeçin’ denildi.

2007’de İsrail Cumhurbaşkanı Perez Ankara’ya davet edildi ve ilk kez TBMM’de konuşturuldu.

Denge olsun diye aynı gün Mahmud Abbas’a da ‘gel sen de konuş’ denildi.

2006’da Şam’a ilk ziyaretini yapan Erdoğan, bölgede farklı bir politika izlemeye karar verdi ve İran dahil bölge ülkelerinin tümüyle dost olmaya başladı.

2007’de İsrail Başbakanı Olmert’i Ankara’ya davet eden Erdoğan ‘Gel seni Esad ile barıştırayım’ dedi ancak Olmert’in söz vermesine rağmen İsrail ordusu 27 Aralık 2008 sabahı Gazze’ye büyük saldırı başlattı.

2009’da Davos’a giden Erdoğan, sözünü kesmeye çalışan moderatöre ‘One Minute’ diyerek İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e yüklendi ve ‘Davos benim için bitmiştir’ diye ekledi.

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı, Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’un elini sıkmadı, alçak bir koltuğa oturttu ve kendince Davos’un intikamını aldı.

İsrail ordusu Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırarak 10 Türk vatandaşını öldürdü.

Türkiye, İsrail’in özür dilemesini, tazminat ödemesini, Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasını istedi.

Obama, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Başbakan Tayyip Erdoğan’ı arayarak özür dilediğini söyledi.

İsrail ile Türkiye arasındaki gizli görüşmeler sonucunda İsrail, Mavi Marmara kurbanları için 20 milyon dolar bağışta (tazminat değil) bulunacağını açıkladı.

Erdoğan. Anlaşmayı beğenmeyen İHH’ya tepki göstererek: “Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?” diye çıkıştı.

TBMM İsrail ile imzalanan anlaşmayı onaylayınca, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi savcının isteği üzerine İsrailli yetkililer aleyhine açılan davaların düşürülmesine karar verdi.

Böylece Türk devleti ve Türk vatandaşlarının İsrail aleyhine uluslararası mahkemelerde açtığı davalar da düşmüş oldu.

İsrail, paraları ödedi ama Gazze ambargosunu kaldırmadı ve Erdoğan’ın Gazze ziyaretine izin vermedi.

Türkiye, İsrail’in OECD’ye katılmasına ve İsrail’in NATO merkezi Brüksel’de daimi temsilcilik açmasına onay verdi. Yani veto hakkını kullanmadı.

Başta İran olmak üzere bölge ülkelerini dinleyecek ve İran’dan fırlatılacak füzeleri önceden İsrail’e bildirecek olan Amerikan üssü Kürecik, İsrail için en büyük jest oldu.

Türkiye ve Katar tarafından Sünni Hamas’ın lideri Meşal’e ‘Senin ne işin var Alevi Esad’ın yanında derhal ofislerini kapat ve ayrıl’ denildi o da öyle yaptı sonra da bazı militanlarını IŞİD, NUSRA ve ÖSO saflarında Suriye devletine karşı savaştırdı.

Oysa Suriye olmasaydı Hamas ve Filistin davası çoktan bitmişti.

2007’de Deyrezor kentinde askeri tesis olduğu gerekçesiyle bir binayı bombalayan İsrail savaş uçakları dönüş yolunda Türk hava sahasına girdi ve boş yakıt tanklarını Hatay bölgesine bıraktı.

Ankara protesto etmekle yetindi, konu kapandı.

Türkiye-Suriye sınırına döşenmiş mayınların temizlenmesi için İsrailli bir şirket ile anlaşma imzalandı.

Medyadaki tepki, CHP’nin itirazı ve Şam’ın karşı koymasıyla proje iptal edildi.

2005’te Galata Port ihalesi, Yahudi şirketi olan Ofer Kardeşler’e verilmek istendi, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener istifa etti.

İsrailli ya da Amerikan Yahudi şirketlerinin başta GAP bölgesi olmak üzere Türkiye’de arazi satın almaları ya da şirket kurmaları için birçok yasa çıkarıldı.

İsrail menşeili GDO’lu tarım ürünlerinin ve tohumlarının Türkiye’ye ithal edilmesini kolaylaştıran AKP hükümetleri, İsrail ile var olan ticaret hacminin yükselmesi için de elinden gelen her şeyi yaptı.

Ticaret hacmi 2018 sonu itibarıyla 5,608 milyara çıktı.

Burak Erdoğan’ın büyük yük gemileri ve tankerlerin İsrail’e Kuzey Irak Kürt petrolünü ve farklı malları taşımasıyla ilgili olarak Türk, İsrail ve dünya medyasında çok sayıda haber yayımlandı.

Yani, bütün bu gelgitler içinde İsrail’in Türkiye ile olan ticari ilişkileri hiçbir zaman etkilenmedi.

Tam da Arap Baharı’nın bölgeyi ve özellikle Suriye’nin ve dolayısıyla komşusu Lübnan’ın perişan edildiği dönemde üstelik...

Olup bitenden bir tek ülke kârlı çıkmıştı o da İsrail.

Herkes dolaylı-dolaysız ya da bilerek-bilmeyerek İsrail’e hizmet etmişti.

İsrail de Suriye’de savaşan teröristlere her türlü yardımda bulunmuştu.

2018’de Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edince Cumhurbaşkanı Erdoğan dönem başkanı olarak İslam İşbirliği Örgütü liderlerini İstanbul’a davet etti.

Bu toplantı ve ardından tekrarlanan zirvede ‘çok sert!’ kararlar alındı ama hiçbir ülke ne ABD ne de İsrail’e karşı bir tek davranışta bulunmadı ve bulunamadı.

Ankara ise tüm tehdit ve hakaret dolu mektup ve twitlerine ve PYD/YPG’ye olan ‘aşkına’ rağmen Trump ile ‘dost ve müttefik’ kalmaya özen gösterdi.”

Sözün özü; Şimdi, koparılan yaygaranın hiç önemi yok…

Yine iç politikaya yönelik nutuklar atılacak, sabrımızı test etmeyin ha denilecek, milletin gazı alınacak ve her zaman olduğu gibi İsrail kazanacak…

Demedi demeyin!!