Sevgili okurlar,
Eski bakanlardan, başbakanlardan, siyasilerimizden Mesut Yılmaz’ı da kaybettik!..
Allah gani, gani rahmet eylesin, ailesi ve sevenlerinin başı sağ olsun, mekânı cennet olsun!
Daha öncede, Mesut Yılmaz’ı ölmeden öldürenler oldu!.. Yani kasıtlı ve maksatlı bu haberlerden sonra öğrendik ki Mesut Yılmaz hala yaşıyordu.. Ailesi ve sevenleri nasıl da üzülmüşlerdi..
Fakat, beni en çok üzen ki, doğruysa, yalanlayan da olmadı..Dini çevrelerde  “bilmem kaç kilo pamuk” ile beklendiği haberi oldu!
Biz Türklerde ve İslam inancını kabul ettikten sonrada ölülere, hep saygı ön planda tutulmuştur..Acı içinde olan aile ile bütünleşme, acılarını paylaşma geleneklerimizin başında gelir..Ama ne yazık ki, artık bu geleneği bile hiçe sayan, sevgiden, saygıdan yoksunların diline düşmek ne acı!
Demem o ki, Türk Milleti en ulvi milli bayramlarını kutluyor.. Devletin en üst kademesi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrini ziyarette, “mızıkacılar korusu” ise yanı başında bekliyor..
Büyük ATA’ya sevgi ve saygıyı geçmişler, oraya nasıl, ne şekilde geldikleri belli olmayan bir güruh alkış ve “Seni seviyoruz Reis” tempolarında!?
Şu hale bakar mısınız?
97 Yıllık Cumhuriyet tarihinde böyle bir rezillik yaşanmadı!..
Bu neyin göstergesidir?
Yani bu güruh,” Sizin ATA’nız varsa, bizim Reisimiz mi var” demek istiyor?
Bu sevginin gösterileceği yer, burası mıdır?
Bu sevgiyi başka bir yerde gösterseniz, kıyamet mi kopar?
Olmadı?
Yakıştıramadım!
Bu iki oldu!
Yarın başkaları da oraya gelir, “Bizde Atatürk’ü çok seviyoruz” diye haykırsa ne olur?
Biz zaten Atatürk’ü çok seviyoruz!..
Kıskançlık, acaba bundan mıdır?
Kimse boşuna heveslenmesin?
Atatürk’ün izlerini, kimse bu milletin kalbinden silemez!
İşte Cumhuriyet’in 97.Yılında kutladığımız Cumhuriyet Bayramı bize şunu göstermiştir..
Devletin kutladığı Cumhuriyet Bayramı törenlerine halk, bu millet rağbet etmemiştir..
Etse zaten tören alınana alınmıyor ya?..
Ya sokaklar, caddeler, al-bayrakla süslü binalar, her şeyi haykırmıyor mu?
Atatürksüz, Cumhuriyetsiz Türkiye bir hiçtir!
İşte yeni anlayışı ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve Tek Adamlığı ile yaşanan rejimin ülkeyi getirdiği nokta hepimizin malumudur..
Bu millet askıda ekmeğe ve keyif çayına muhtaç hale getirmişse,başka verileri burada sıralamanın ne alemi var!?
Atatürk Türkiye’dir..
Atatürk Türk Milleti’dir..
Atatürk, özgürlük, bağımsızlık, çalışkanlık, doğruluktur..
Atatürk Türkçedir..
Atatürk,bu milletin bağrından çıkan destansı bir kahramandır..
Atatürk, Samsun, Amasya, Erzurum,Sivas, Sakarya, Duplupınar, Tınaz Tepe, Afyon ve nihayet İzmir ve Lozan’dır..
Atatürk, dilimizde bitmeyen bir şarkı, bir türkü, bir şiir, bir kahramanlık destanıdır..
Atatürk, eşitlik, birliktelik, hak, hukuk, adalettir..
Atatürk,Türkiye’yi aydınlatan, çağdaş, modern düşüncedir..
Atatürk,mazlumun, yoksunu, kimsesizin hakkını teslim etmek, kollamaktır..

Herkes bilsin ki,Türk Milleti, Atatürk’ün sahip çıkmaya, onun izinde yürümeye, onun yaşam biçimini hayatına uyarlamaya devam edecektir..
Kimse, bu milleti yeni “biat anlayışları” ile “kula kulluk” ettiremez!..
Türkiye’yi kimse,”şeyhler, müritler, dervişler ülkesine” döndüremez!
Kimse de kendini bu ülkede “halife” ilan edemez!
Ancak, mülteci Suriyelilerin yollara düşmesi ve dillerindeki sloganlar bize bir başka tehlikeyi haber vermiyor değil!..
Bilinsin ki, Türk Milleti, bu ayak oyunlarını çok iyi biliyor..
Kimse de başka hevesler içinde olmasın!
Nice 97.Yıllara hep beraber..
***
Sevgili okurlar,
Siyasi yaşamımız içinde, birçok devlet adamını, bir çok siyasetçiyi yakından takip etme imkanı buldum..
Merhum Turgut Özal’ın Anavatan Partisi’ni kurduğu ilk yıllarda, bu oluşum içinde adım geçiyordu..
O yıllar genç bir gazeteci olarak Sakarya Gazetesi’nin Sorumlu Müdürü olarak görev yapıyordum..
12 Eylül Askeri Darbesi sonrası kurulan siyasi partiler içinde Anavatan Partisi’ de yer alıyordu..
Uzatmayalım,seçimler yapıldı..Turgut Özal Başbakan oldu..İlk ziyaretlerden birini Sakarya’ya yaptı..Büyük bir kalabalık..Atatürk Bulvarı’ndan Anavatan Partisi İl Merkezi’ne doğru yürüyüşe geçti.. Başbakan Turgut Özal en önde!.Biraz daha arkada bakanlar, parti kurucuları var..Baktım Mesut Yılmaz ile yan, yanayız.. O zaman hükümette Turizm Bakanı olarak yer alan Mesut Yılmaz ile bayağı konuştuk.. Ülke turizmi, Sakarya, doğal güzelliklerin cazibesine dikkat çektik..
Daha sonra Brüksel’de Başbakan Mesut Yılmaz’ı karşılama töreninin öncülüğünü yapma görevi bana tevdi edildi..
O yıllar Brüksel’de terör örgütü PKK yandaşları cirit atıyor.. Türkiye’den, sınır boylarından, karakollardan ve kentlerden şehit haberleri geliyor.. Avrupa’nın her yerinde Türkler,”teröre lanet mitingleri, yürüyüşleri” düzenliyordu..
İşte böyle bir atmosferde NATO Toplantısı için Brüksel’e gelen Başbakan Mesut Yılmaz’ı, şöyle büyük bir sevgi seli ile karşılamak bize nasip oldu..
Belçika Türk Spor Federasyonu öncülüğünde, arkadaşlarım Enver Arslan, Ramazan Seçken ile birlikte oluşturduğumuz büyük bir konvoy ile Başbakan Mesut Yılmaz’ı Brüksel Askeri Havaalanından(Melsbroek) aldık..
Davul zurnamız hazır.. Büyük bir sevgi seli ve coşku içindeyiz.. ”Türkiye, Türkiye” sloganları atılıyor..Bunu “Kahrolsun PKK, Türk-Kürt kardeştir, PKK kalleştir..” türünden sloganlar takip ediyordu..

Yolda durduk halay çektik ve Başbakan Mesut Yılmaz’da bu birliktelik halayına katılmadan edemedi..Büyük bir coşku ile Türk Mahallesi Schaerbeek’e girdik ve Başbakan Mesut Yılmaz’ı oteline kadar  refakat ettik..Kendisi ile görüşmeler gerçekleştirildi..
Elbette bu anılar unutulmuyor..
Daha öncede aynı şekilde Başbakan Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller’i Brüksel’de coşku ile karşıladık..
Hatta Brüksel’e muhalefet parti liderleri merhum Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş ve diğerleri de geldi..
O yıllar, devletimizin yanında yer alarak, bir partinin hiçbir zaman adı öne çıkarılmıyordu..
Yurt dışında,iri ,diri,bir olmak esastı..
Brüksel’de Büyükelçi Devleti, yani Cumhurbaşkanını temsil ediyordu.. Brüksel’e gelen siyasiler ise, bir siyasi partinin, bir ideolojinin temsilcisi değil, Türkiye adına karşılanıyordu..
Üzülerek ifade edelim ki, bu geleneği, bu güzelliği AK Parti yıktı, geçti!..
Brüksel’de ve diğer Avrupa kentlerinde “kendi arka bahçelerini “ kurdukları gibi, her ülkede bu arka bahçeler ile iş tutmaya başladılar..
İşte bu siyasi anlayış, “arka bahçe kurma sevdası”, Avrupa’da yaşayan Türkler arasındaki “birlik ve beraberliği de” aldı götürdü..
Bakınız, şu nazik, önemli günlerde bile Avrupalı Türkler, büyük bir ikilem içinde bulunuyorlar?
Neden mi?
Bu ayrımcılığı yapan AK Parti’ye herkes mesafe koydu!..
Yapılacak etkinliklere, toplantılara, gösterilere rağbet edenler, artık ortada yok?..
Zira siyasallaşan bir ortamda, kimse kendi geleceğini tehlikeye atmak istemiyor..
Avrupalı Türkler,  bu son gelişmeleri de hoş karşılamıyor ve sürekli olara, Avrupa’ya lanet okunmasını, Avrupa ülkelerine saldırılmasının üzüntüsünü yaşıyor..
Bu nedenle, Avrupa ülkelerine saldırarak, siyasi rant beklentisi içinde olanlar, bilsinler ki, Avrupalı Türkler, bu çıkışları normal bulmuyor!
Avrupa’da yeni bir yaşam biçimini benimsemiş, kurum ve kuruluşlarını olduğu kadar, işyerlerini oluşturmuş, mevcut sistem içinde olanları lütfen taraf olmaya zorlamayınız, onların geleceğini de riske atmayınız!
Biz terörün her türlüsüne olduğu kadar, şiddetin, baskının ve çirkin açıklamaların, çirkin siyasetin de her türlüsüne karşıyız..
Lütfen,”sevgide, saygıda, birlikte yaşamda, uyumda, karşılıklı hoşgörüde, toleransta, ülkelerimizin menfaatlerinde birliktelik” yapalım..
“Barışı, sevgiyi, güzellikleri”, gelecek kuşaklara miras bırakalım!..
İnsanımızın son umudu olan, “barış, sevgi ve kardeşlik umutlarını” kolayca harcamayalım!
Ne dersiniz?