Yandaşlar, ellerinden gelse 13’ü rehin 16 şehit üzerine ağıt yakmamızı bile yasaklayacaklar.

Diyorlar ki, şimdi siyaset yapmanın zamanı mıymış?!!!

Evet, tam zamanı... Siyaset nedir, yönetme veya yönetenlere müdahale etme sanatı.

Şimdi nasıl yönetildiğimize dair tek laf etmeyelim mi? Eleştirmeyelim mi?

Diyorlar ki, kandan besleniyorsunuz, şehitler bahane amacınız iktidarı yıpratmak!

Maalesef böyle bir algı oluşturuldu o ayrı da, sormak lazım; yerinde ve zamanında bu tren devrilecek diye uyaranların, tren devrildikten sonra eleştirme hakları yok mudur?

Kaldı ki sizin bu trenin yola çıktığından dahi haberiniz yoktu.

Samimiyetle soruyorum samimi cevap verin; Haberiniz var mıydı? 13 kamu görevlimizin 6 senedir rehin tutulduğunu biliyor muydunuz?

Bilmiyordunuz. Bilmenize de imkan yoktu çünkü siz haber kanalı değil yandaş kanalı izlediğiniz için, gazete değil paçavra okuduğunuz için haber almıyor ve haber yerine algıyla besleniyordunuz.

Sizin haber ve bilgi(!) aldığınız medyaya göre uçuyorduk, kaçıyorduk, dünya bizi kıskanıyordu, dünya ekonomik başarımızı konuşuyordu, İHA ve SİHA'’ar teröristlere göz açtırmıyor, uçaklarımız nereyse içine girecek kadar pike yapıyor, mağara bombalayarak dünyayı çatlatıyorlardı.

Tarayın arşivlerini bakalım, bu rehinelere dair bir cümle haber bulabilecek misiniz?

Bulamazsınız, vermezler, verirlerse siz hayal dünyasından uyanırsınız, at gözlüğünü çıkarır gerçekleri görürsünüz, onun için vermezler.

Şimdi hiç değilse kuyruğunuzu kısıp oturun da, ‘tren devrilecek’ diye uyaranlar konuşsun.

Bırakın da bugün rehinelerle ilgili haber ve programlar yapan ama iktidarınızın terörist yaftası ile kundaktaki bebesinden ayırıp hapse tıktığı Yeliz Koray konuşsun.

Bırakın da rehinelerle ilgili gündem oluşturan, TBMM’de sorumlu iktidara ve bakanlara 6 kere soru önergesi veren, basın açıklamaları yapan CHP ve İYİ Parti konuşsun.

Kimisi de diyor ki; ne yani teröristlerle pazarlık mı yapsaydık? Yapmadıkları bir şey sanki…

Seçimde oy uğruna Öcalan'dan Kandil'e mektup götürürken, Diyarbakır meydanında megri megri söylerken, Osman Öcalan'ı televizyona çıkarırken, Dolmabahçe’de, Oslo’da masaya oturup müzakere ederken sıkıntı yok ama rehinelerle ilgili terör örgütüyle pazarlık yapınca incileriniz mi dökülüyor?

Teröristle pazarlık yapılır, nasıl mı?

Seyredenlerin dikkatini çekmiştir, rehinelerin konuşturulduğu videoların arka planında apo piçinin resimleri var. Demek ki apo piçi onların olmazsa olmazı…

Peki o piç bugün elimizde değil mi? İmralı’da saray hayatı yaşattığımız, canı sıkılmasın diye plazma tv gönderdiğimiz it, bu it değil mi?

O piç ile, üç oy fazla almak uğruna her türlü görüşmeyi ve pazarlığı yapıyoruz da, konu ellerinde tuttukları rehineler olunca pazarlık yapmak suç mu oluyor?

57. Hükümet bunu yaptı, adam gibi yaptı. Sonuç sıfır terör…

Asmadılar diye miting meydanlarında suçladığınız 57.Hükümet ve MHP evet asmadı ama beslemedi de… Bir nevi rehin tutarak PKK’yı çözdü, terörü sıfırladı.

Apo iti, bırakın eylem yapmalarını, bir mantar tabancası patlarsa MHP beni asar diye tir tir titriyor, örgütüne adım attırmıyordu.

İşte benim anladığım devlet ve benim anladığım pazarlık budur…

Benim kahramanlarım örgüt elinde rehin olacak ama ben o apo piçine burada voleybol oynatıp, plazma tv seyrettirecem öyle mi? Yok öyle yağma…

Şimdi diyor ki; “Karayılan'ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek bu millet ve şehitlerimiz yüzümüze tükürsün.”

İyi de sayın iktidar, pek sayın yetkili; Halep oradaysa, arşın burada… Katillere karşı bu kadar kinlisiniz de ve yakalasanız gereğini yapacaksınız da, elinizdeki katillere ne yaptınız?

Şimdi, apo köpeği ve dağıtıma giden silahsız 33 erimizi kurşuna dizen Şemdik Sakık devri iktidarınızda yaptıklarının cezasını çekti mi?

Kılına bile zarar vermediğiniz gibi terörle mücadele kahramanlarımızı yargılamak için gizli tanık yaptınız. Bu millet, teröristin tanık TSK’nın sanık olduğu günleri gördü sayenizde…

Gerisini ‘tren devrilecek’ uyarıları yapan ve bugün konuşmaya en çok hakkı olan Yılmaz Özdil söylesin;

“E-posta yağıyor. Hep aynı soru… Gara'da ne oldu?

Konunun uzmanları varken anlatmak bize düşmez.

O yüzden bence bu soruyu akiller heyetine sormanız lazım.

Rifat Hisarcıklıoğlu'na sorun mesela, Can Paker'e Abdurrahman Dilipak'a Doğu Ergil'e Murat Belge'ye Hülya Koçyiğit'e sorun.

Kanaat önderlerini toplayın, Polat Alemdar'a Nihat Doğan'a Yavuz Bingöl'e sorun.

Barış güvercini gibi davrandığınız Şivan Perver'e sorun, onur konuğu olarak davet ettiğiniz, Türkiye seninle gurur duyuyor diye tezahürat yaptığınız, Ankara'ya bayrak diktirdiğiniz Barzani'ye sorun.

“Abdullah Öcalan'ı takdirle karşılıyorum” diyen, sonra gidip Akp'den milletvekili aday adayı olan vali vardı, hatırlarsınız, ona sorun.

TC'yi kaldıran valilerden daha iyi kim bilebilir, onlara sorun.

Haberci arıyorsanız, Osman Öcalan'ı ekrana çıkaran Trt'ye sorun.

“İstediğimiz gibi konuşursa Murat Karayılan'ı da televizyona çıkarırız” diyen Mahir Ünal'a sorun.

Kaldı ki zaten Murat Karayılan'ı televizyona çıkarmışlardı…

Murat Karayılan, Kandil'de basın toplantısı düzenledi. İlla soracak gazeteci arıyorsanız, giden bu arkadaşlara sorun.

Pkk'yla Oslo'da masaya oturanlara sorun. Pkk'yı tanık Tsk'yı sanık yapanlara sorun.

Tarihin en kanlı teröristi hakkında “oruç tutardı, camiye giderdi, namazında niyazında masum bir çocuktu” diyenlere sorun.

“Kandil'le direkt görüşülmesini arzuluyorum” diyen, “görüşmeler aracı ülkelerle yapılıyordu, aracıları aradan çıkardık, artık Ak parti kendisi görüşüyor” diyen, “sayın Öcalan demeyi, posterini taşımayı, Pkk bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık” diyen, “Pkk seçime girsin ve seçilsin” diyen, “Öcalan şanstır” diyen, “Öcalan kadar ilkeli olun” diyen, “Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor” diyen Akp milletvekillerine, Akp bakanlarına sorun.

Malum, devlette devamlılık esastır.

O gün kimlere kulak verdiyseniz, bugün gene onlara sorun.”