BİRİNCİ VEDE EN ÖNEMLİSİ

Okuldaki ikinci Ayımda hocamız test soruları dağıttı. Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son Soruya Kadar Soluk Almadan geldim ve orada çakıldım kaldım.

Son Soru Şöyleydi: "Her gün Okulu Temizleyen Hademe Kadının ilk Adı Nedir?

Bu Herhalde Bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını Yerleri Silerken Hemen Her gün görüyordum.

Uzun Boylu, Siyah Saçlı Bir Kadındı. 50'lerinde Falan Olmalıydı.

Ama Adını Nerden Bilecektim Ki!..Son Soruyu Yanıtsız Bırakıp kağıdı teslim ettim.

Süre biterken bir öğrenci, son sorunun Test Sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu. "Tabii Dahil" Dedi, Hocamız..

"İş Yaşamımız Boyunca insanlarla Karşılaşacaksınız. ‘’ Birbirinden Farklı insanlar.

Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi Hak eden insanlar bunlar.

Onlara Sadece Gülümsemeniz ve 'Merhaba' Demeniz Gerekse Bile.."
Bu Dersi Hayatım Boyunca Unutmadım.


İkinci önemli Ders Yağmurda Otostop!..

Bir gece vakit gece yarısına Doğru TEM Otoyolunun kenarında duran bir kadın gördüm. Bardaktan Boşanırcasına Yağan Yağmura Rağmen, Bozulan Arabasının Dışında Duruyor Ve Dikkati çekmeye çalışıyordu. Geçen her arabaya el sallıyordu.

Yanında durdum. Onu arabama alıp, gideceği yere kadar götürdüm. Ayrılırken ille de adresimi istedi verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam Bir Konsol Televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, Armağanda.. "Geçen Gece Otoyolda Bana Yardımınıza Teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti.

Kendime olan güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin Sayenizde ölmekte Olan Kocamın yatağının başucuna zamanında ulaştım.  Biraz sonra son nefesini verdi. Allah bana yardım eden sizin ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesin yardımcısı olsun, onların günahlarını bağışlasın!..  En iyi dileklerimle, "

Üçüncü önemli Ders Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın..
Bir Pastanın bir liraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu. Çikolatalı pasta kaç para ? "1 lira !.." çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu: "Peki Dondurma ne kadar.." "2 lira" dedi garson kız. Sabırsızlıkla.. Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki. Çocuk parasını bir daha saydı ve Bir dondurma alabilir miyim dedi.

Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde gözleri doldu. Gözyaşlarına boğuldu. Boş dondurma tabağının yanında çocuk 5 lira bahşiş bırakmıştı.


Dördüncü önemli ders yolumuzdaki engeller..
Eski Zamanlarda Bir Kral, Saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı.
Ülkenin En Zengin Tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler.
Sabahtan öğlene dara hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor ama yolları bu kadar temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi iki eli ile kayaya sarıldı. Ve ıkına sıkıla kayayı itmeye başladı. Kan ter içinde kaldı ama kayayı da yolun kenarına çekti.  Tam küfesini yeniden sırtına almak için yeltendiğinde kayanın altında bir kesenin durduğunu gördü. Baktı kese altın dolu. Birde içinde bir not vardı. Bu altınlar bu kayayı yoldan çekenindir.
Bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. Her engel, yaşam koşullarınızı
daha da iyileştirecek bir fırsattır.


Beşinci önemli ders önemli olan vermektir..
Yılar önce hastanede çalışırken ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam umudu Beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli yapılmasıydı. Küçük kardeşi o hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık sitemi oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki çocuğa anlattı ve ablasına kan verip veremeyeceğini sordu.
Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı. Kurtulacak ise veririm tabii ki dedi.

Kan nakli yapılırken ablasının yüzüne bakıyordu. Gözlerinin içine bakıp gülümsedi. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başladı. Fakat küçük çocuğun yüzü de giderek solmaya başladı. Gülümsemesi yok oldu. Hemen mi öleceğim diye sordu Doktora titreyen bir sesle. Ufaklık doktoru yanlış anlamış kan verdikten sonra öleceğini sanıyordu.

ASLINDA EN ÖNEMLİ ŞEY, ELİNİZDEKİ DEĞERLERİN FARKINDA OLUP, KIYMETİNİ BİLMEKTİR.

  1. GELİR BURUN KIVIRDIĞINIZ ŞEYLERİ BİLE BİR BAKMIŞINIZ YİTİRİRSİNİZ.
    YAŞAMI CİDDİYE ALIN. RUHUNUZUN EŞİ HİÇ BATMASIN.