Malumunuz, bütün sorunları hallettik de tek sorunumuz CHP ve Kılıçdaroğlu kalmış gibi davranılıyor.

Bir yandan yeraltı dünyası, bir yandan MHP Lideri Devlet Bahçeli ve öbür yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP ile yatıp CHP ile kalkıyorlar.

Son örnek mesela; Cumhurbaşkanı virüse dair tedbirleri açıklamak için çıktığı ekranlarda, konuşmasının çok büyük bir bölümünü CHP ve Kılıçdaroğlu’na ayırıyor.

Suni tartışmalara bakılınca anlıyoruz ki, CHP’nin bütün suçu ki bu suçsa- muhalefet etmek.

O kadar güç sarhoşu oldular ki, hiçbir eleştiriye, uyarıya gelemiyor, muhalefete tahammül edemiyorlar.

Lafa geldi mi "demokrasilerde muhalefet olmazsa olmaz" diyorlar ama muhalefetin "m" sine bile tahammülleri yok.

İktidar ve ortaklarının sürekli muhalefete yüklenme sebeplerinden bir tanesi, taraftarlarını konsolide edebilmek…

Kutuplaştırarak, kamplaştırarak, ötekileştirerek, ayrıştırarak, rakiplerini şeytanlaştırarak, bu kavgayla yandaşlarını yanlarında tutmak ve bu yolla saflarını sıklaştırmaya ihtiyaç duymaları.

İcraatlarının tartışılmasını, gündeme gelmesini istemiyorlar, bu yolla hedef saptırıyorlar.

Bizzat en yüksek ağızdan Kılıçdaroğlu’na söylenenlere bakıyorum da, gerçekten çok yakışıksız, uygunsuz, hatta poşetlik…

İşin ilginç yanı bu hakaretler Kılıçdaroğlu’na yapıldığında ‘eleştiri, demokratik hak’ vesaire olarak değerlendiriyor da, karşılığında Kılıçdaroğlu’nun her türlü eleştirisi hakaret olarak algılanıp tazminata mahkum ediliyor.

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılanlar siyasi çıkar bağlamında işe yarıyor mu?

Bence yaramıyor…

Nitekim CHP ile hiçbir bağlantısı olmayan ama eğer İYİ Parti kurulmasaydı CHP’ye oy verebilirdim diyen bir dostumuz, şöyle diyor;

“Seversiniz, sevmezsiniz. O sizin bileceğiniz iş. Ama medeni toplumların bir gereği olarak saygı duyarsınız. Duymalısınız.

Hepsinden öte, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başına gelenlere bakıyorum da, gerçekten ya, sevgisizliğin, saygısızlığın katmerlenip gün gün büyüdüğü Türkiye'de Kılıçdaroğlu'nun başına neler gelmedi ki? Hatta öyle ki herhalde son yıllarda Türkiye siyasetinde bu kadar bahtsız başka bir politikacı daha yoktur.

Şehit cenazelerinde önüne mermiler bıraktılar. Televizyon ekranlarında çıkıp bizzat canıyla tehdit ettiler. Artvin'e giderken terör örgütü PKK tarafından suikasta maruz bıraktılar. Ankara Çubuk'ta yine bir şehidin cenazesinde birilerinin “öfkeli kalabalık” dediği ne idüğü belirsiz çevrelerce linç etmek istediler. Yüzüne yumruk mu atmadılar, sırtına tekme mi atmadılar. Neler neleeer...

Ne oldu peki o esnada? Emin olun ben dahil Türkiye'de herkes sinirden dişlerini sıkarak izledi olup bitenleri.

Kemal Kılıçdaroğlu bütün bu hengamelerin her birinde fitili ateşlemeyi başarabilirdi. Hatta kendi partililerini sokağa çağırabilirdi. Ama o ne yaptı?

“Eline, diline, beline sahip ol” öğretisine sahip çıktı. Kimseyi hedef göstermedi, nefret söylemleri kullanmadı. Sakinliğiyle, siyasi ve kişisel olgunluğuyla saldırıyı yapanları adalete havale edip, işini yapmaya devam etti.

70 yaşında Ankara'dan İstanbul'a adalet için yürüdü. Öyle veya böyle Türkiye siyasetine Ekrem İmamoğlu gibi bir isim kazandırdı. Senelerdir yapılamayanı yaptı ve CHP'ye İstanbul'u armağan etti. Millet İttifakı gibi iyi düşünülmüş ve stratejik hamlelelerle muhalefeti bir arada tutmayı başardı. Sadece İstanbul mu? Ankara'yı kazandı, Antalya'yı kazandı, İzmir'i kazandı, Adana'yı kazandı, Bolu'yu kazandı, Hatay'ı kazandı.... Hani bütün buraları kazanacağız dediğinde kendisine televizyonda gülen bir hanımefendi vardı ya; hepsinin yüzünü mosmor etti!

Sakinliğiyle, tevazuluğu ve başarılarıyla birlikte kendisini sevmeyen herkesin yüzünü mosmor etti! Ve yüzü mosmor olanların da hedefi haline geldi.

Mermiler, suikastler vs derken şimdi de mektuplar...

Oturun bakın Kemal Bey hala aynı tevazusunu korumayı sürdürüyor. İşini yapmaya devam ediyor. Zaten doğrusu da bu.

Sebep bence, Kılıçdaroğlu'nun dikkatini, kontrolünü, disiplinini kaybetmesi demek muhalefetin ivme kaybetmesi demek. Kılıçdaroğlu'na saldırmak veya o'nu tehdit etmek demek aynı zamanda Türkiye'deki muhalefeti de tehdit etmek demek. Bütün bunların üzerine bir korku imparatorluğu inşa etmek demek...”

Bu CHP size he yaptı diye kendilerine sorma imkanım olmayınca, siz bunlara ne yaptınız diye CHP İl Başkanı Ecevit Keleş ile konuşayım istedim.

Ayrıntılara hiç girmeden, kişiselleştirmeden özetledi;

“Biz, işimizi yapıyoruz. Herkesi seviyor, sayıyor, 83 milyonu kucaklıyoruz. Güzel bir Türkiye için, umutlu bir Türkiye için, gelişmiş bir Türkiye için, insanlara, dünyaya katkı veren bir Türkiye için çaba harcıyoruz.
Bir ön yargımız yok. Kimseye kinimiz de yok, intikam alma duygumuz da yok. Kimseyi tehdit etme gibi bir amacımız da yok ama tek bir amacımız var. Tek bir amacımız, bu ülkede 83 milyonun karnı doysun, 83 milyon bu ülkede huzur içinde yaşasınlar. Farklı düşünceler, başımızın üstüne. Farklı görüşler, başımızın üstüne. Farklı kimlikler, herkesin şerefidir. Farklı inançlar, Allah'la kul arasındaki bir şeydir. Farklı yaşam tarzları, saygı duyacağız. Amaç bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul edip, güzel Türkiye'yi yeniden inşa etmektir.”

Yorum sizlerin…