Diyorlar ki, çok karamsarsın, hatta art niyetlisin ki hep bardağın boş tarafını görüyor sadece eleştiriyorsun!

Ha, Polyannacılık oynayalım yani öyle mi?

Peki, deneyelim, bakalım beğenecek misiniz?

Polyannacılık malumunuz, kaybedilen herhangi bir şey için üzülmek yerine elindekilerle yetinme ve mutlu olma davranışını ifade eder. Kötü olayların iyi taraflarını görmeye çalışmaktır.

Şikayet etmek yerine benimsemek, ağlamak yerine gülümsemektir.

Polyannacılık, iyimserliktir, hayata ve olaylara pembe gözlükle bakmak, dünyayı tozpembe görmek ve en nihayetinde bazı şeyleri değiştiremeyeceğini düşünüp kabullenmektir.

Sormuşlar, bütün bunlara rağmen neden mutlusun Polyanna?

Sebep ve gerekçe uydurabildiğim için, demiş.

Hadi ben de öyle yapayım, bugün…

Hep söylerim, öleceksen bu iktidar döneminde öleceksin. İnsanın canından bezdiriyorlar ama öldüğünde cenaze hizmetleri gerçekten harika. Evine kadar geliyorlar, alıyorlar, mobil gasilhanede yıkıyorlar, kefenliyorlar ve gömüyorlar. Taziye hizmetleri de bir harika, evinin önüne çadır kuruyorlar, sandalyesinden masasına, çay setinden çayına kadar her şeyi ayarlıyorlar.

Dahası da varmış, yeni fark ettik.

İyi Parti Antalya Milletvekili Tuğba Vural Çokal, Sayıştay raporlarına dayanarak SGK’da yaşananları TBMM gündemine getirdi.

Sosyal Güvenlik Kurumu 2018 yılında tam 411 kişiyi öldükten sonra muayene edip ilaç ve sağlık hizmetleri vermeye devam etmiş. Fatura yaklaşık 1 milyon Türk lirası…

Ne güzel değil mi? Ben bayıldım bu işe…

Meğer vatandaş öldükten sonra bile sağlık sistemimiz peşini bırakmıyor, diriltene kadar elinden geleni yapıyormuş!

Dünya üzerinde, ölülere bile sağlık hizmeti veren tek SGK bizim SGK…

Ölüyle bile ilgilenen bir sağlık sistemi dünyada yok ama bizde var…

Haliyle SGK’nın bu çabası dünya tıp tarihine altın harflerle yazılacak, biz de bunun haklı gururunu yaşayacağız, ne güzel…

Bardağın dolu tarafını göreceğiz madem, görmeye devam edelim;

Sayın Çokal, raporlu olan ve iş göremezlik ödeneği verilen doktorların, raporlu oldukları dönemde ameliyat yaptıklarını veya yapmış gibi göründüklerini, resmi kayıtlara göre o gün hastanede yatıyor gözüken doktorların aynı zaman da ameliyata girdikleri ve SGK’yı söğüşlediklerini de aktardı.

Tabi ben söğüşledi kısmına katılmıyorum, bugün Polyanna olacağım ya!

Ülkemizde ne cevval doktorlar varmış meğer ki, raporluyken, hasta yatağında yatarken bile ameliyat yapabilme becerisine sahiplermiş!

Sayın Çokal, ısrarla bardağın boş tarafını görüyor, e muhalefet yapacak ya hain dış mihrak; “SGK da aynı gün 10 ayrı branşta muayenenin ödemesini yapıyor. Baş ağrısıyla giriş yapan hastaya doğum yaptırılıyor ve doğumun parası alınıyor. Üst solunum yolları enfeksiyonu tanısı konulan hasta için aynı gün sezaryenle doğum ödemesi de yapılıyor” diyor.

Ne var bunda?

Tıp teknolojimiz o kadar ilerlemiş ki, baş ağrısı şikayeti gelen hastanın, tekmili birden muayenesi yapılıyor, bütün arızaları gideriliyor ve yetmedi nasılsa ileride yapacak diye doğum bile yaptırılıyor işte! Daha Allah’tan belanızı mı istiyorsunuz hain muhalifler?

Siz, siz olun bardağın dolu tarafını görün, iyi ve olumlu düşünün...

Saygıdeğer hükümetimiz her ne yapıyorsa bir sebebi hikmeti vardır, siz anlayamazsınız.

O kıt aklınızla anlayamadığınız şeylere muhalefet edeceğinize Polyanna gibi yapın, inanmıyorsanız da sebep ve gerekçe üretip mutlu olmaya bakın.

“Ah kızım! Çok üzüldüm, anana tecavüz etmişler!” denildiğinde Polyanna gibi ‘aa ne güzel, desenize bir kardeşim olacak’ tepkisi verin ki bu ülkede her daim genç, mutlu ve huzurlu olasınız…

BU KİM OLA Kİ?

Her şeyin kendisi ile ilgili, kendisi hakkında olduğunu sanki Dünya onun etrafında dönüyormuş gibi davranır.

Sürekli kurallarla oynayarak hep haklı olduğunu düşünür.

Sürekli sizi aşağılayıp zorbalık yapar. Hep kendi istediğinin olmasını ister.

Etraflarındaki insanları “çıkarına uygun” ya da “çıkarına ters” diye sınıflandırır.

Ona iyi davrandığınızda bunun altında ne yattığını sorgular, kötü niyet arar.

Kendisi uymadığı halde sizin için katı ve yüksek standartlar koyar.

Onun yolundan başka bir yol olabileceğini kabul etmez.

Size ve diğerlerine kıyasla daha üstün olduğunu düşünür. Hep “en bir şey” olmaya çalışır.

Çabuk sıkılır İlgi odağında olan ya da insanlar tarafından beğenilenleri kıskanır.

Sürekli olarak başkalarının onu takdir etmesini bekler, beğenilmeye, takdir edilmeye karşı aşırı şekilde açtır. Olumsuz eleştirileri duymamak ya da beğenilmeme durumunda öfke krizlerine girer.

Sizin içsel deneyiminizi anlamak istemez ya da anlayamaz.

Başkalarının yaşamlarına karşı zerre ilgi duymaz, empatiden yoksundur.

İçten bir özür dilemek onun için söz konusu bile değildir.

Konuşurken detaylarda, küçük meselelerde takıntılı biçimde kayıp olur.

Zarar veren alışkanlıklarını bırakamaz kendini yatıştırmak için onlara başvurur.

Duygusal olarak kopuk ve hissetmiyor gibidir.

Başkalarına söz hakkı tanımaz ve kendi sözleri daha önemliymiş gibi herkesin sözünü keser.

İstenilen şeye ulaşmak için her türlü yolu (hiç etik olmasa bile) kullanmaktan çekinmez.

Küçücük başarılarını bile adeta dünyayı kurtarmışçasına abartarak anlatır.

Kimdir bu?

Kimse değil, anlatılan bir tür kişilik bozukluğu olan Narsistlerin özelikleriymiş.

Aklınıza kim geliyorsa hemen unutun.