Sevgili okurlar,
Tüm dünyayı kasıp, kavuran Koronavirüsü(Corona-Covid 19) virüsü nedeni ile büyük bir panik ve korku hali devam ederken, Türkiye’deki tartışmaların odağına,”darbe” konusunun çekilmesi neyin, nesidir?
Bir yığın tedbir almışsın,”okulları, camileri, işyerlerini ve birçok alanda kepenk indirmiş, belli bir yaş grubunu eve hapsetmişsin” ve bunun ardından, insanımızın öncelikle “sağlık” konusu masada dururken, “darbe” bağlamında, karşılıklı tartışmaların odağına, bir de “öldürme, listeleme, hesaplaşma, kursağında kalma” gibi büyük lafların edilmesinin ardında neler yatıyor?
İktidarın görevi, ülkeyi en iyi şekilde yönetmek değimlidir?
İktidarın görevi, bu salgın Koronavirüs dönemlerinde, insanının can güvenliğini sağlamak, onlara sağlık hizmeti sunmak değimlidir?
Çıkıp ulusa sesleniyorsun, iyi güzel, demek ki, ulusla paylaşacak önemli gelişmeler var..
Bunu anlamak için ne yapılması gerekiyor?
Cumhurbaşkanı şapkan ile başlayıp, AK Parti şapkası ile muhalefete “veryansın” etmenin arkasında hangi siyasi, ekonomik ve sosyal gerçekler yatıyor ki?
Haydi,” Cumhurbaşkanlığı Sistemi” içinde, iki şapkanız ile konuştunuz, peki bu hariçten gelen sesleri nereye koyacağız?
Ne demek, “komşularımı listeledim, ailecek ellisini indireceğiz, kursağımızda kaldı?”
Allah aşkına, bunu biri çıkıp izah edebilir mi?
Ne kör, ne sağır, ne de anlayışsızız!
İfade apaçık ortada!
“Kin var, öfke var, nefret var, ayrıştırma var tehdit var,bir gücü korumak var!..”
Var oğlu, var!
Peki hukuk devletinin, yani Cumhuriyet’in savcıları, hakimleri, polisi, yetkilileri nerede?
Başlarını kuma mı soktular?
Bunu da geçelim!
“Karılarınızı, kızlarınızı öldüreceğiz” diyen bir zihniyete ne demeli?
Peki, “bu karıların, kızların” suçu ne ki?
Düzen uymamak mı?
Başka bir anlayışı takmamak mı?
Suriye’de pisliklerin yaptığı gibi bu “kelle kesmeye”  talip zihniyeti, fikir ve düşünce bağlamında mı göreceğiz?
Haydi, bunu da geçelim!
“İki Bin Selefi dernek üyesini silahlandırdık” diyen, bir başka yobaz zihniyete ne buyurursunuz?
Gazetelerde, radyo ve televizyonlarda, sanal ortamda boy endam eden, silah gösteren, adeta bir gücü korumak için ortaya çıkan bu sefil, rezil güruh, bu cesareti, bu cüreti nereden alıyorlar ki?
“15 Temmuz Darbe Kalkışması” döneminde kaybolduğu yazılıp, çizilen “250 Bin adet silah” bu güruhun elinde olmasın?
Cumhuriyet döneminde yaşanmayan bu çirkin karşılıklı “racon kesmeler “karşısında, devletin, siyasi otoritenin suskun olması, kabul edilir gibi değil!..
Bunları, sahi bunlara kim, kimler,”gelin bakalım, nedir derdiniz, ne istiyorsunuz” diyerek, kin ve nefret tohumları ekmenin ötesinde, iç barışı, iç huzuru bozanlara karşı vakar ve ağırbaşlı muhalefet yapanlara saldırının arkasında,” İstanbul’u, Ankara ve diğer seçimleri kaybetmenin ötesinde, iktidarı kaybedecek olmanın endişe ve korkusu” olmasın!?
Yani, bir “hesap verme korkusu mu” sardı iktidar yanlılarını?
Haydi, onu da anladık!
Türkiye’de;” muhalif gazetecilere, gazetelere, televizyonlara farklı söylemlerinden ötürü ceza kesenler, sırf yolsuzlukları yazdığı için, gerçekleri haberleştirdikleri için ceza yiyenler, mahpus damlarına tıkılanların hakkını, hukukunu” kim arayacak?
Eğer, bu hassa konularda, “adalet, hukuk, eşitlik, fikir ve düşünce, basın özgürlüğü..”bir kenara ötelenirse, yandı gülüm keten helva!
Birilerine cezalar, birilerine toleranslar?
Oldu mu?
Yakıştı mı?
Yazık değil mi bu kurum ve kuruluşlara, bu insanlara?
Yani milleti, “kör, sağır ve aptal” sananlar, büyük yanılgı içindedirler..
Milletin suskunluğunu, sakın ha yanlış anlamayınız!
Bu millet, zamanı geldiğinde, sandıkta tüm hile ve hurdalara rağmen gereğini yapmış. “Sezar’ın hakkını, Sezar’a” teslim etmiştir..
“Demokrasiye, seçme ve seçilme olgusuna, komşuluk, kardeşlik “ anlayışlarına inananlar olarak, bu çirkinliklere son verecek olanın, ülkeyi yönetenler olduğunun altını, buradan çizmek istiyorum..
Lütfen itidal!
Lütfen, şu mübarek Ramazan ayında, dinimizin de emri olan,” iftiradan, yalandan, kinden, öfkeden, ayrıştırmadan” ve daha önemlisi, “ birilerini suçlamaktan “ vazgeçip, “birleştirici, birlik ve beraberliği okşayıcı bir dil“ kullanalım!..
“Bu dünyanın Sultan Süleyman’a da kalmadığını” bilmeyen mi var?
Öyleyse, kimin, kimle ne alıp veremediği var?
Havada, “listeler, ölümler, tehditler, silahlara, karşılıklı atışmalar” sürüp gidiyor..
Sergilenen bu manzara hiçte hoş değil!
Bu ülkeye kıymayınız efendiler!
***
Sevgili okurlar,
Bu Koranalı günlerde,Türkiye’den güzel haberlerde geliyor..Özellikle ölüm oranlarının azlığı, sağlık çalışanlarının bu illet virüs ile savaşı, tüm imkansızlıklara, olumsuzluklara rağmen, “birliktelik, salgın ile topyekun savaş”, bizi gelecek için umutlandırıyor..
Evet,Türkiye’de kısmen herkese maske dağıtamazsak ta, Avrupa ülkeleri ile Belçika’ya maske yardımının gelmesi, gurur verici bir durum..
Belçika’nın Liege Valiliği’nin talebi üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından Belçika’ya gönderilen 20 Bin adet maske, Büyükelçilikte düzenlenen bir tören ile Büyükelçi Dr. Hasan Ulusoy tarafından Liege Valisi Herve Jamara teslim edildi.
Ne kadar güzel bir jest!
Türkiye’den beklenen bu!
Elbette, bu manada Avrupa Birliği ülkeleri ile dünya ülkelerinden de bizim beklentimiz var?
Artık Türklere karşı bu önyargılarınızı buzdolabına mı, tozlu raflara mı terk edersiniz bilmem, ama her 24 Nisan’larda bizi “soykırımcı” ilan etmenin âlemi yok!
Türkiye’nin yıllardır muzdarip olduğu “terör “ konusunda da gerçekçi bir yaklaşım sergilemenin zamanı geldi,geçiyor..
Geleceğe,” sağlığı, güzelliği ve birlikteliliği, dostluğu” miras olarak bırakmanın yolu buradan geçiyor..
Türkiye’nin,” tüm sosyal, ekonomik, siyasi, hukuki ve diğer sorunlarını “çözmesi ve hak ettiği yeri alması en büyük dileğimizdir..
Türkiye’nin,Türk Milleti’nin, bu gücü vardır..
Bu gücü, harekete geçirmenin zamanıdır..
Gün ayrışma değil, birlik ve beraberlik günüdür..
Unutmayınız, “ayrılıkta azap, birliktelikte rahmet” vardır!