Mutlu bir şekilde kalktı. Hızlıca bir şeyler atıştırdı ve hemen sakal tıraşını oldu. Dolabındaki temiz, ütülü kıyafetini giydi. Suyu, gazı, elektriği kapadı ve sırt çantasını omuzuna attı. Kapıyı çok yavaş bir şekilde kapadı ve kilitledi. 

   Sokağa çıktığında hava tam olarak aydınlanmamıştı. Hızlı adımlarla taksi durağına gitti. Taksi durağına geldiğinde içeride bir kişi vardı ve o da uyuyordu. Rahatsız etmek istemese de hafifçe seslendi. Adam gözlerini açtı ve uyuduğu yerden ayağa kalktı. Taksiye doğru yürüdüler. Taksiye bindiğinde otogara gideceğini söyledi. Otogar dedikten sonra şoförün hoşuna gitmiş olacak ki gülerek ‘’Tabii ki.’’ dedi. Uykudan kalktığına değecek bir mesafe olarak düşündü herhalde. Yol boyunca çok sohbet etmediler. İkisi de saatin verdiği mahmurlukla otogara geldiler. 

   Otogar da otobüsün bulunduğu peronu aramaya başladı ve bir süre sonra buldu. Ofise girip internet üzerinden aldığı bileti göstererek kâğıt biletini kestirdi. Otobüsün kalkmasına çok az kalmıştı. İçerisinde inanılmaz bir heyecan ve sürpriz yapacak olmanın tatlı telaşesi vardı. Otobüse binmeden telefonunu kontrol etti. Ne arayan vardı ne de mesaj atan. Zaten bu saatte kim arayıp mesaj atacaktı? Arayacak ve mesajı atacak kişi şu anda uyuyordu. Bunu bilmenin mutluluğu yüzüne yansıdı.

   Otobüse bindi ve otobüs hareket etti. Uzun süredir otobüs yolcuğu yapmadığını o an fark etti. Ne kadar da çok özlemişti yüksek otobüs camından dışarıyı izlemeyi… Gideceği yol çok uzun değildi. Birkaç saat de olsa uyuyabilse çok iyi olacaktı. Bunun bilincinde camdan dışarı bakarak, uyumaya çalıştı.

   Uyandığında gelmek istediği şehre çok yaklaştığını gördü ve oturduğu koltukta olabildiğince gerindi ve kendini düzeltti. Telefonun ekranında kendine baktı saçını düzeltti, uykulu gözlerini temizledi. Sonrasında da telefonda ondan gelen bir günaydın mesaj olduğunu gördü ve mutluluğu daha da arttı. Hemen cevap yazdı. 

   Otobüsten indikten sonra onun adresine nasıl gideceğini etrafta bulunanlara sordu. Nasıl gideceğini iyice öğrendikten sonra yola koyuldu. Uzun süredir görüşemiyorlardı, bu hasretlik artık sona ermeliydi. Onun karşısına çıkacak ve sürpriz diye bağırarak ona sımsıkı sarılacaktı. Öyle bir sarılacaktı ki ona kalp atışını hissettirecekti. 

   Onun adresine doğru giderken ‘’Sana bir sürprizim var.’’ diyen bir mesaj attı. Karşılığında ‘’Benim de sana bir sürprizim var.’’ diyen bir cevap aldı. Şaşırdı. Acaba ona geldiğini, birazdan onun karşısına çıkacağını mı anladı ya da bir yerden mi öğrendi diye düşündü ancak bu bile  içindeki sürpriz yapma heyecanını azaltmadı. Bir süre sonra onun evinin önüne geldi ve aradı. Telefonu açmamıştı. Herhalde bir işle uğraşıyor evde diyerek mesaj atmaya karar verdi.  ‘’Camdan dışarı baksana, çok özledim ve sana geldim.’’ diyen bir mesaj attı. İçi içini yiyor, olduğu yerde onun evinin önünde bir sağa bir de sola yürüyordu. Sürekli telefona bakıyordu ve aranmayı ya da mesajına gelecek cevabı bekliyordu. Bir yandan da apartmanın kapısına bakıyor onun kendisine doğru gülerek, koşmasını hayal ediyordu. Bir süre bekledikten sonra dayanamayıp tekrar aradı ve telefon yine açılmamıştı. Bir şeyler olduğunu düşündü ve bir süre sonra ondan mesaj geldi:

‘’Sana inanamıyorum! Ben de sana sürpriz yapmak için şimdi senin şehrine, senin evinin önüne geldim! Sen bana ben sana geldim. İnanamıyorum, bu bir şaka olmalı!’’