Dün belittik, Komşu Kocaeli’ni yönetenler tahsisli plakalar konusunda kafayı çalıştırmışlar, geleceği öngörmüşler, ortaya bir vizyon koymuşlar ve şimdi karşılığını alıyorlar. Hem de ne karşılık. Bizim 7500 liradan adeta kapılmış ve kapatılmış ‘S’ plakalar 7500 liraya yerinde sayarken onların ‘P’ plakaları 400-450 bin liraya kadar fırlamış.

Yani, elde edilen kamu yararına kazanç rantiyecilerin, karaborsacıların cebine girmemiş de, belediyenin kasasına girmiş, oradan da vatandaşa hizmet ve Kocaelispor’a can suyu olmuş.

Onlar potansiyellerini gayet güzel kullanırken bizimkiler binlerce plakayı sudan ucuza satmış, bırak elinde bulundurmayı fazlasını da askıda plaka uygulamasıyla birilerine kaptırmış da şimdi plaka fiyatları karaborsaya düşerken seyretmekle yetiniyorlar.

Sahi neydi şu ‘askıda plaka’ olayı, bugün biraz açalım.

Askıda plaka işi öyle bildiğiniz askıda ekmek veya askıda çay olayı gibi değil, tam tersi…

Malumunuz  ‘askıda ekmek, askıda çay’ olayı, vatandaş bir tane yiyip içtikten sonra, ‘belki parası olmayan bir gariban gelir, onun ekmeği çayı da benden olsun’ düşüncesinin organize olmuş ürünüdür. Çok şık, çok güzel bir uygulama…

Ama askıda plaka olayı hiç de öyle değil hatta tam tersidir. Düşünsenize, siz fırına veya çay ocağına gidiyor, ne kadar ekmek veya çay varsa parasını verip topluyor ve ‘bundan sonra ekmek veya çay ihtiyacı olanlar gelsin benden alsın, fiyatım da iki katı’ diyor.

İşte askıda plaka olayı aynen böyle olmuş.

2015 yılında Sakarya Büyükşehir Belediyesinin oluşturduğu kurulun bir görevi de ihtiyaç yani sayı belirmekti.

Kurul tüm paydaşlarıyla gerekli çalışmaları yaptı, taşınan öğrenci ve personel sayısı ve bunun olası artışı, mevcut taşıma kapasitesi ve önümüzdeki yılların da hesaplanmasıyla ne kadar araç gerektiğini hesapladı.

Kurul bu sayıyı 2000 olarak belirledi.

Evet, sayı dönemin Büyükşehir belediye Başkanının ‘ihtiyaç fazlasına izin verilmeyecek’ görüşüne uygundu.

Lakin bir süre sonra nasıl olduysa bu sayı 3300 çıktı.

2000 binin üzerini ‘askıda plaka’ olarak değerlendirdiler. Alanlar ihtiyaç halinde piyasa sürerler mantığı ile hareket edildi.

Öyle bir tane plakası olanlarla derdimiz yok, derdimiz fazla fazla alıp, kat kat fazlasıyla satıp veya kiraya verip köşeyi dönenlerle…

Ve derdimiz belediyenin yani kamunun uğradığı zarar…

Bizim belediye 1000’in üzerindeki plakayı o günden satıp askıya terk etmekle büyük bir kamu zararına sebebiyet verdi.

Bugün bizim belediyenin 7500 liradan, fazlasıyla piyasaya sürüp birilerinin stoklamasına yol açtığı plakaların gerçek değeri, komşu örneğinde verdiğimiz gibi 400-450 bin lira seviyesinde.

Hadi komşuda kıymetli ama biz de o kadar değil diyelim, hadi adını 100 bin lira koyalım ve 1000 tane askıda plakanın günümüz toplam değerini bulalım; 100 milyon lira…

Evet, evet, 7500 lira gibi sudan ucuza yani bin tanesi 7 milyon 500 bin lira eden askıdaki plakaların bugünkü değeri 100 bin liradan hesaplasak, 100 milyon lira…

O gün tamamını verip, kaderine terk etmek ve alanlara köşeyi döndürmek yerine, gerçek ihtiyacı karşılayacak kadarını satıp, her yıl örneğin 200 plaka piyasaya sürselerdi, plakalar ucuza gitmez, karaborsacılık oluşmaz, belediye kasası para görür ve o paranın bir kısmıyla Sakaryasporumuz elli kere kurtarılırdı…

İşte ‘askıda plaka’ olayı buydu.

Bugünün yetkilileri, tek tük değil de, fazla fazla alanlara ‘getirin bakalım şu askıdaki plakaları, geri alacağım veya fiyatını yeniden değerlendirip farkını alacağım’ diyebilir mi bilemiyorum.

Ama bildiğim bir şey var ki, o fazladan satışa göre en öz önümüzdeki 5 yıl daha ‘S’ plakadan belediyeye ve biz vatandaşlara fayda yok.

Bu planlamayı kimler yaptıysa ‘yazıklar olsun’ demekten başka yapacak bir şey olmalı ama nasıl?

Pandemi döneminin mağdur kesimlerinden bir tanesi de servisçilerdi.

Araç içi yolcu kapasitesinin yarı yarıya düşürülmesi, direkt olarak kazançlarının da yarı yarıya düşmesi anlamına geliyordu. Öyle de oldu.

Yedikleri darbe bu kadarla da kalmadı, bir baktık ki bazı kamu kurum ve kuruluşları, keyfe keder bir uygulaya gitmişler de ‘S’ plaka sahibi olmayan araçlarla öğrenci ve personel taşımacılığı yapıyorlar.

Servisçiler isyan etmesinler de ne yapsınlar?

Sen kalk borç harç bir plaka sahibi ol veya kirala, yine borçlan kriterle uygun donanımlı bir araç almak zorunda kal, yetmedi şu belge bu belge diye kursa tabi tutul ve her belge için çoluğunun çocuğunun nafakasından kıs ama senin yapacağın işi resmi ya da gayrı resmi korsanlar yapsın…

Olacak iş mi bu?

Burası Türkiye, burası Sakarya ve maalesef olmaz dediğimiz her ne varsa oluyor.

Pazartesi günü de, servisçilerin bu mağduriyetine kulak verelim, korsan taşımacılığı yapan kurumları ve bunlar olup biterken sesini çıkarmayan sözüm ona servis esnafının başkan ya da baronları kimden yana saf tutmuşlar, görelim, gösterelim…