İYİ PARTİ Genel Başkan yardımcılarından Ümit Özdağ, geçtiğimiz gün askeri sağlık sistemimiz konusunda açıklama yapmıştı.

Askeri hastaneler kapatılırken de en can alıcı tepki, yıllardır terör konusunda çalışan bir akademisyen yine Ümit Özdağ’dan gelmişti.

Yalvarmıştı adeta;

Hata yapıyorsunuz. Askeri hastanelerin kapatılması, askeri hekimliğin tasfiye edilmesi, askeri sağlık sisteminin yıkılması, terörle hem içeride hem dışarıda mücadele eden bir ülkenin hayrına olmaz, bu akıl dışı politikanın bedelini de savaşan askerler öder, demişti.

Zeytin Dalı Operasyonunda şehit olanların ya yolda ya da getirildikleri hastanelerde kaybedildikleri gerçeğine bakınca da kimin ödediği aşikar…

Askeri hastanelerin dönüştürülmesi, halka açılması, her türlü hastanın kabul edilmesi yanlışlığının bedelini de Suriye'de IŞİD saldırısında ağır yaralanan uzman çavuş Akif Güleç ödemişti.

GATA'nın yanık tedavi bölümü dolu olduğu için, Adana'da bu konuda uzmanlığı bulunmayan bir hastanede şehit olmuştu.

171 yıldır faaliyette olan Diyarbakır Asker Hastanesinin Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesine bağlanmasından sonra bu hastanemiz PKK'nın en güçlü olduğu hastanelerden biri haline gelmişti.

Bakanlık çeşitli bahanelerle askeri tabiplerle uğraşırken, eski askeri hastanelerimiz, PKK'lı hemşirelerle, doktorlarla doldu.

Nitekim Van'da bir hemşire PKK saldırısında yaralanan askerlerimizi, zehirlemeye kalktı ki bu da asker hastanelerinin, Sağlık Bakanlığı'na devriyle oluşan güvenlik açığının bir göstergesidir.

Nereden bakarsanız bakın, Ümit Özdağ’ın “harp cerrahisi konusunda tecrübe kazanan Askeri tabipliği kaldırmak, Askeri Hastaneleri dönüştürmek, Türk askerine yapılmış bir suikasttır” sözüne katılmamak mümkün değil.

Akp hükümetinin hatasının bedelini, savaşan askerlerimiz canlarıyla ödeyecek. Sonra eski sisteme tekrar dönülecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan “bizi yanılttılar” diyecek, helallik isteyecek. Sağlık bakanı ve sağlık bilimleri enstitüsü rektörü görevden alınacak. Sonra GATA'nın eski doktorlarına “geri dönün” çağrısı yapılacak. Bu arada dökülen kan, sağlık bakanı başta olmak üzere, bu sistemi savunanların elindeki kandır. Bu suça ortak olunmamalıdır.

Bu arada, TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi de Sağlık Bakanlığı’na bağlanmıştı malumunuz.

Buna da ilk karşı çıkan yine Ümit Özdağ olmuş, merkezde tedavi gören bir grup gaziyle TBMM'de basın toplantısı düzenlemiş, rehabilitasyon ve bakım merkezinden askeri personelin el çektirilmesinin, askerin silah arkadaşı konumundaki askeri doktor ve hemşirelerin kalmamasının, onların yerine siyasi atamalarla gazilerin ne yaşadığını bilmeyen, ortak duyguyu paylaşmayan bir personel yapılanmasının doğru olmayacağını söylemişti. Rehabilitasyon merkezi Türk milletinin bağışlarıyla yapıldı. Kolunu bacağını gözünü kaybeden aslanlarımızın fiziki ve ruhi tedavileri amacıyla çalışıyordu. Sağlık bakanlığı el koydu, doldurdu. Gaziler kapıdan geri çevriliyor.

Bugün Ümit Özdağ’ın haksız olmadığını daha iyi anlıyor, hükümetin de anlamasını ve yanlıştan dönmesini bekliyoruz.

İŞTE GATA GERÇEĞİ

Ümit Özdağ’ın bu ifadelerine,kendine has üslubuyla köşesinde yer veren Yılmaz Özdil’in yazısından alıntılarla konuyu pekiştirelim:

Sağlık bakanı, askeri doktorla sivil doktor arasında fark olmadığı izlenimi veriyor. Bu doğru değildir. Askeri tıbbiyeli dört askeri kamp eğitiminden geçiyor. Havacı askeri tabipler iki ay uçuş fizyolojisi eğitimi görüyor, uçuş eğitimi görüyor. Denizci tabip subaylar sualtı dalış eğitimi alıyor. Bu askeri eğitimler, silah arkadaşlığı duygusu yaratıyor. Askerler, komutanım dediği doktora güveniyor.

Askeri hastane ve bağlı sağlık merkezlerinde 1000 askeri doktor çalışıyordu. Mesela, Diyarbakır askeri hastanesindeki bir doktor, gerekirse GATA'daki hocasını arar, ne yapacağını sorardı. Şimdi bu zincir koptu.

Yüzbaşı Özgür Özekin, Hakkari'de üç gün bekletildi. Çünkü… Sağlık bakanlığının helikopterini kullanan pilot, bölgeye gitmeye korktu. Özgür Özekin yüzbaşı, hastaneye getirildiğinde, olması gereken multicic potasyum ilacı yoktu, şehit oldu.

Sağlık bakanı şu soruya cevap veremedi; GATA'da her zaman bulunan ilaç, nasıl oluyor da sivile devredilince bulunmuyor?

Sağlık bakanı, askeri doktorların çatışma alanına gitmediğini söylüyor. Ve bu yalan, şehitlerin canı üzerinden söyleniyor.

Sağlık bakanı “çatışma bölgesinde yoklar” diyor ama… 1984'ten bu yana 8 tabip, 2 diş tabibi, 2 veteriner, sağlık astsubayı ve 25 sıhhiyeci erbaş şehit oldu. Sağlık bakanına önerim, Allah'tan korkmasıdır.

Harp cerrahisi anabilim dalı, genel cerrahi uzmanı bir hekim, beyin cerrahi, ortopedi, plastik cerrahi ve göğüs cerrahide altışar ay rotasyon yaparak harp cerrahı oluyor. Sayıları 8'dir. Görevleri, çatışma alanına en yakın bölgede ilk müdahaleyi yapıp, konunun uzmanı doktora sevketmektir. GATA'da oturdukları doğru değildir. Çatışma ne zaman yoğunlaşsa, bu anılan harp cerrahları derhal bölgeye gider.

Asla temenni etmeyiz, ancak… Sağlık bakanının çocuğu silahla yaralansa, benzer yaralanmalarda 1600 defa ameliyata girmiş askeri doktorun ameliyat etmesini mi ister, yoksa sivil doktoru mu tercih eder?

Bu iddialar Terör uzmanı, Gaziantep milletvekili, Profesör Ümit Özdağ'a ait.

TBMM'deki basın toplantısında söyledi.

Peki sizin niye hiç haberiniz olmadı?
Çünkü, haysiyetli (!) basınımız ambargo uyguluyor, yazmıyor, göstermiyor, haberiniz olmasın, ruhunuz bile duymasın isteniyor.

Duyduk duymadık demeyin ey ahali…
GATA bangır bangır imha ediliyor.