Böyle midir? Böyledir. İstisnalar hariç böyledir. Gün çok anlamlı, gün çok özel. Böyle olunca da yazmak zor. Annesini çok seven, gerçek bir anne tarafından büyütülen ve çocuk olmanın tadına varabilen, anneliği bilen ve çocuklarına düşkün her kadın için geçerli, bu güne yani anneler gününe dair kurulacak cümlelerde ki kelimelerin mutlaka kifayetsiz kalacağı düşünülür.

Bu gün benim için hem bu açıdan yazmak zor, hem de özellikle bu durumda olmayanları düşündüğümde yazmak daha bir zor. İtiraf edeyim ki bugün ben empati kurduğumda hem yara alıyor, hem de yazacaklarımdan utanıyorum.

UTANIYORUM ÇÜNKÜ…

Utanıyorum çünkü annesini kaybedenler, onu çok özleyenler ve bu günü buruk geçirenler var. Onlara çokça sabır dilerken ‘’unutmayın anneniz sizi mutlu görmek isterdi’’ demek istiyorum.

Bu arada annesini üzen onu hiç güldüremeden kaybedenlerde var. Onların kanayan yaraları ve sızlayan vicdanları var. Onlara artık çok geç demeyede utanıyorum mesela.

Hiç anne olamayanlar, anne olup da evladını kaybedenler var. Onlara gününüz kutlu olsun demeye utanıyorum.

Ben bugün utanıyorum. Çünkü çocuk doğurup da çocuklarını değil, kendilerini seçenler var. Utanıyorum çünkü, annesi olup da o annenin çocuğu olamayan, hatta annesinden her türlü kötülüğü gören evlatlar bile var. O çocuklara annenizi sevin, o sizi 9 ay karnında taşıdı falan demeye utanıyorum.

Şimdi yazacaklarımdan da utanıyorum aslında. Ama yapmayın basit değil annelik, öyle çocuğun dünyaya gelmesine vesile olup, onun tercihi seçimi söz konusu değilken birde, ben annenim seni doğurdum 9 ay karnımda taşıdım demek falan klişe. Annelik bu değil yani. Bu salt fiili annelere, anne dediğimde de gerçek annelerden utanıyorum ben.

Onların çocuklarını düşündüğümde ise anneliğin kutsallığından, fedakârlıklarından merhametlerinden söz etmeye örnekler vermeye utanıyorum.

Bir çocuğunuz olur ve siz ölene dek anne olursunuz. O günden sonra ben değil biz olursunuz. Böyledir anne olmak, geçti bitti diyemezsiniz. Çocuklarınız büyüyene dek değil siz ölene dek sürer anneliğiniz.

Birçok kadın fiilen hiç anne olmamıştır. Ama o kadınlar çocuklara annelik yapar mesela. Bir başka annenin doğurduklarına gönüllü analık yaparak anne imzasını atarlar hayatlarına. Onlar anne yüreğiyle yaklaşır tüm canlılara. Onlara anneler gününüz kutlu olsun denmemesinden, onların anneliklerinin görünmemesinden de utanıyorum ben.

Sanırım bugün ben empatiyi fazla kaçırdığımdan olsa gerek, gurur duyduğum bir anneye ve de evlatlara sahip olduğum için bile utanıyorum. Onlardan söz etmeye de utanıyorum şimdi.

GEÇ OLMADAN…

Ben yine de, yarın anneler günü olması vesilesiyle öncelikle kendi annemin, beni evlat gibi sevenlerin ve benim anne gibi sevdiklerimin, tüm annelerin, fiilen anne olmamış ama ‘’anne yüreği’’ taşıyan diğer tüm kadınların, hatta çocuklarına hem annelik hem babalık yapan adamların anneler gününü kutluyorum.

Diliyorum ki kıymetleri bilinsin diliyorum ki anneler günü tadında geçsin her günleri. Diliyorum ki, çocuklarının sağlıklı ve mutlu oluşlarıyla başlasınlar her güne. Çünkü ben, biliyorum ki bir anneyi en fazla mutlu edecek şey budur. Hayatın en kıymetli armağanıdır onlara, çocuklarının güne sağlıklı ve mutlu uyanması.

Emin olun satın alacağınız hediye, nevi ne olursa olsun, o küçük ev aletleri falan mesela, en sevdiğini düşündüğünüz, kırmızı kurdeleli kocaman kutularda sunduğunuz hediyeler örneğin, bu günün esprisi olabilir ancak. Bu espride az biraz annenizi çokça kapitalizmi güldürmek içindir aslında.

Hadi bir anne olarak yarına dair bir tüyo gelsin benden size…

Anneler ne ister biliyor musunuz? Anneler emeklerinin karşılığını almak ve sevdikleri gibi sevilmek isterler. Anneler en çok ta, gözünden sakındığı evlatlarını mutlu ve huzurlu görmek isterler.

Siz yarın mutluluğunuzla taçlandırın annelerinizi. Yarın, en güzel tebessümünüzü oturtun yüzünüze ve sarılın annenize... Yok uzağınızdaysa ve malum corona günlerindeyiz sarılamıyorsak, gidemiyorsak eğer bir sesimizi duyuralım onlara.

Bugün, ‘’benim için neler yaptığını, nelerden vazgeçip, nelere göğüs gerdiğini biliyorum’’ diyelim örneğin. ‘’Nasıl sevildiğimi biliyorum’’ deyin, ‘’Benden sonra ki yaşamının, senin değil bizim yaşamımız olduğunu görüyorum ben’’ deyin. ‘’Koşulsuz, karşılıksız, beklentisiz sevildiğimi çok sevildiğimi, söz konusu ben olduğumda seve seve canını verebileceğini hissediyorum’’ deyin annenize. Ve bugün sözler verin ona. Mutluluk sözü verin mesela. Her koşulda mutlu olmanın bir yolunu bulabileceğinizi anlatın. İyi insan olmaktan, öğretilerini uygulayarak yaşamaktan vazgeçmeyeceğinizi söyleyin. ‘’ İyiyi kötüyü ayırt edebileceğim, kötülere hayatımda yer, kötülüklere ise etrafımda geçit vermeyeceğim’’ deyin. Onu fedakârlıklarını, onunla geçen günlerinizi asla unutmayacağınızı söyleyin.

Yılın üç yüz altmış beş gününe ayrı ayrı hediye hazırlasanız pahada da ağır olsa bunlar ve her birini, her gün sunsanız annelerinize, bu dile getirdiklerinizin verdiği mutluluğu veremezsiniz inanın. Hadi konuşun bugün annenizle. Hem gerçek annelerinize, hem de sizi evlat gibi seven, size emek veren büyüklerinize dile getirin duygularınızı, dile getirin geç olmadan.

Ne demiş şair; Bir bakıyorsun öpülecek eller azalmış, o güzel insanlar çekip gitmişler. En güzel şeyleri yanlarında götürmüşler..

Hadi şimdi debir şarkı ile sonlandıralım yazımızı. Açın yotube’u şimdi ve bir oğlun annesine özlemini anlatan ‘’anne ben geldim oğlun hayırsızın’’ şarkısını Selda Bağcandan ve klibinde ki şiiri Halil Ergünden dinleyin. Hala hayattaysa, gidin annenize ve uzanın dizlerine.

Anne ben geldim, üstüm başım,

Uzak yolların tozuyla perişan.

Çoktan paralandı ördüğün kazak,

Üzerinde yeşil nakışlar olan.

Anne ben geldim, yoruldum artık,

Her yol ağzında kendime rastlamaktan.

Hep acılı, sarhoş ve sarsak,

Şiirler çırpıştıran bir adam.

Kurumuş kuyunun suyu, incirin sütü çoktan çekilmiş,

Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi

Ayrık otları dikenler bürümüş.

Kapıda ki çıngırak kararmış nemden.

At nalı ve sarımsak duruyor ama.

Oğlum mektup yaz diyen sesin hala kulaklarımda

Anne ben geldim, ağda ki balık,

Bardakta ki su kadar umarsızım.

Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?

Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın…(Ahmet Erhan)