Sevgili okurlar,
Türkiye, tekrar üç günlük karantinaya girmişken, bizde gündeme damga vuran olayların izinden gidelim…
Maalesef “cahilliğin” zirve yaptığı, Türk toplum hayatında, böyle bir dönem daha geçirilmemiştir?..
“Okumaya, öğrenmeye” ve daha da önemlisi “bilgiye” önem verme, “evlatlarımızı geleceğe hazırlama” yarışı içinde olan yılları aşıp, kader bizi Belçika’ya sürükledi.
Ayrı bir hikayedir ya, alınacak çok dersler var..
Sakarya’nın Akyazı İlçesi’nin Alaağaç Köyü’nden olan ve  o dönem aynı yaştaki akranları  ile  merhum eniştem Hasan Şimşek, Belçika’da çalışmak için başvuranlar arasındadır..
Bir kısmı evli, bir kısmı bekar olan o dönemin genç kuşağı, okullu değil..Zaten Alaağaç Köyü’nde 1946 Yılında ilkokul açılmış, zar-zor ilkokul diploması almış bir kuşaktan söz ediyorum..
Çiftçilikten başka yaptıkları bir uğraş da yok..O yıllar,” terzilik, kuaförlük, demircilik, marangozluk, oto tamirciliği..” meslekleri revaçtadır.. Varlıklı aileler ise çocuklarını büyük kentlere okutmaya göndermektedirler..
Doktor olmak herkesin hayalidir..
Bizim, Fatma Girik, Filiz Akın, Göksel Arsoy, Tarık Akan filmleri seyrettiğimiz günler..
Cumhuriyet ilanı  ile adeta var-olmak kavgasının verildiği yıllar, o yıllar!..
Yurtdışına çalışmaya giden bu insanlarımızın, kimi Belçika’ya, kimi Almanya ve kimi de Fransa ile diğer ülkelere giderek, gelecekleri için bir miktar para biriktirip, güya köylerine dönecek, bir ev, tarla, traktör alıp yeni bir yuva kuracaklardı..
Hayal ettiklerini gerçekleştiren bu kuşak, aynı zamanda Türkiye’ye de büyük katma değer kazandırdılar..
Ama evdeki hesap çarşı uymadı!?..
Akıp giden yıllar içinde, çalışmak için gittikleri ülkelere insanımız yerleşti.. Karınlarının doyduğu ülkelerde, insanımız yeni bir hayat tarzını benimsediler..
Fakat en büyük eksikleri ise “eğitime, kültüre “ yatırım yapmamaları oldu!.. Bugün Avrupa’da, bu eksikliği gören vatandaşlarımızın büyük bir bölümü “cahilliği yenmek, eğitim ve kültür açığını” gidermek için artık torunlarına ihtimam göstermeye, onları iyi bir şekilde yetiştirmeye, donatmaya özen gösteriyor..
Bugün Avrupa ülkelerinde yaşayan bir kesim Türklerin çocukları, her alanda büyük başarılara imza atarak, yaşadıkları ülkelerin siyasetinde, ekonomisinde, bürokrasisinde, sanatında, sporunda ve her alanında etkin bir konuma geldiler..
Yinede, bu yeterli değil!?..
Dünü bilmeyen, yarına yön veremez!
Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin sözlerini dinleyen, ama incelemeyen çocuklarımız, “ Aaa anne Türkiye’nin dün ambulansı bile yokmuş” diyebiliyorlar?
Ah Türkiye’nin nereden, nereye geldiğini bir bilebilseler!?
Sakarya’da Cumhuriyet ve diğer milli bayramlarda Bayrağı ile en önde yürüyen Kazım Kaptan’ı nereden bilecekler ki?
Nasıl da titretirdi yerleri, nasıl?
O ne inanç, o ne kükreyiş, o ne kavrayış, bir bilsen çocuğum?
Sakarya boylarında, Duplupınar’da ve Tınaz tepede yiğitler..
“Sor beni tarihe, sana anlatsınlar, kim olduğumu “ diyen o neslin, ambulansı yok ya?
Evet o neslin “ambulansı” yoktu ama, cesur yürekleri, kağnı arabaları, atları, kazmaları, baltaları  vardı..
Düşmanı söküp attılar yurttan!
Anlatmazsan tarihi, ne bilsen çocuk!
Masala, palavraya kulak verir!?

Elbette bunu, kendini yetiştirmiş, bilgi sahibi, diplomalı kesim için söylemiyorum..
Türkiye’de olduğu gibi, Avrupa’da da böyle “mirasyedi” bir gençlik yetiştirmeyi maalesef başardık!..
Hala, Türkiye’nin İsveç’ten bir hastayı alıp memleketine taşınmasını önemseyenler var? Bunu gurur ve onur meselesi yapanlar var? Ne acı bir durum!..Ama,” oyun içinde oyunun olduğunun “farkında olan, büyük bir kesim de var şüphesiz!
Sevgili  gazeteci dostlarımdan Sevgili Şaban Mergül ile instagram üzerinden söyleşideyiz..Bana ısrarla,Türkiye’nin, Avrupa ülkelerine gönderdiği yardımı ve Avrupa’daki yankılarını soruyor.. Beklediği cevabı alamayınca, tekrar soruyor..Neyse durumu anlıyor, onu memnun edecek cevaplar veriyorum..
Şu “coronavirüslü” günlerde elbette Türkiye’nin, sağlık açısından bu savaştan en az hasarla çıkması, bizleri ziyadesiyle memnun ve mutlu eder.. Hatta, bunu aşmış bir Türkiye’nin, komşu, dost ülkelere sağlık ve diğer ekipman yardımı fevkalade gurur kaynağımız olur..
Amma ve lakin, “Eve lazım olanın, camiye haram” olduğunu, geçtiğimiz yazımda sizlerle aylaştım..
Hala,” kod gönderilecek, maskesini alacakların” olması ve diğer durumlar düşündürücüdür..
“Yardımların vatandaşa ulaştırılması, ekmek dağıtımı, yardım hesaplarının bloke edilmesi, şu günlerde siyasi söylemler, tehditler, üstü açık kapalı-açık hakaretler, gazetecilere yönelik suçlamalar, gözaltılar, ifadeler, hapse tıkmalar” kabul edilir değildir!?..
İşte Türkiye,yönetimsel olarak şu coronalı günlerde, demokratik uygulamaları nedeni ile küme düşen ülkeler arasına katıldı!..
Hoş geldin, otoriter rejim!
Zaten bunun böyle olacağı, 2010 Yılında yapılan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” referandumu ile biliniyordu..
Ama bu kadarı da, pes doğrusu!
Gele, gele geldik bir kara taşa!
Bakalım, daha neler gelecek bu başa?
Uzatmayalım, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olarak “cehalet” ve “eğitim” açığı daha belirgin bir şekilde açığa çıkmıştır..
Diğer yandan,ne mutlu ki, yetiştirdiğimiz  sağlık kadrosu, şu coronalı günlerde onur ve teselli kaynağımız olmuştur..
Bizim dönemimizde de “doktorluk” en gözde meslekler arasındaydı..Uzun bir eğitimi, sabrı gerektiren bu mesleğin icracıları, bugün farklı bir destan yazarken, aynı zamanda tüm dünyaya örnek olabiliyorsa, ne mutlu bizlere, ne mutlu Türkiye’ye!
Bu onur elbette Cumhuriyetindir!
Kısacası, şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’de ne güzel yapılmışsa Cumhuriyet’in eseridir..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, o yılların kadrolarına, teşekkür etmek gibi bir görevimiz vardır..
Şüphesiz Cumhuriyet dönemi, siyasilerinin bu ülkeye bıraktığı eserler, anlayış ve bir miras vardır..
Ama üzülerek söyleyeyim, bu son iktidarın ülkeye bıraktığı miras,” kaos, kin, öfke, ayrılık, gayrılık, ayrıştırma, torpil, rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlik, bir kümeyi koruma, aşırı borçlandırma, cahillik, sen-ben vurgusu, dini değerleri suistimal, tarihi tersyüz etme, bildiğini okuma, karşısındakileri yok sayma..” anlayışlarıdır..
Türkiye’de iktidar değişse bile, bu durumun düzeltilmesi yıllar alacaktır!..
Bu siyasi anlayışın faturası Türkiye’ye büyük olmuştur..İnşallah milletimiz uyanır ve gereğini sandıkta yapar..Aksi takdirde Türkiye’yi zor günler bekliyor..
Daha da önemlisi, Amerika’nın terör örgütü PKK ve PYD’ye silah para gönderdiği dönemde, sizin Amerika’ya sağlık yardımı göndermenizin, ne hikmeti mucibesi olabilir?
İnşallah işin farkına varanlar olur!
Tarih bir kez daha gösterdi ki, gelecek için hazırlıklı olanların ilacı, yetişmiş insan gücüdür..
Onlara müteşekkiriz!
“1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı” kutlu olsun!