Anksiyete bozuklukları deyince, kişinin kendi vücudunda veya dış çevrede algıladığı belirli uyaranları tehdit ve tehlike olarak yorumlamasıyla yaşadığı ve kontrol edemediği, sürekli korku, sıkıntı, endişe ve gerginlik belirtileri ve bunlara eşlik eden belirli olay ve durumlardan kaçınma davranışları akla gelmektedir.

Sürekli korku, sıkıntı ve buna benzer olumsuz duygular içerisinde bulunmak, hayat kalitesini düşürecek eylemlerdir. Bu durum günlük yaşantımız içerisinde işimizi ve sosyal çevremizi etkiliyorsa artık hastalık yer almış demektir.

Bedenen ve ruhen sağlıklı olabilmek için öncelikle düzenli beslenmeye ve düzenli bir hayata sahip olmamız gerekir. Düzensiz beslenmelerde, kan şekeriniz dalgalandığında vücudunuz stres hormonları salgılamaktadır. Stres hormonları, kortizol ve adrenalin anksiyete hissini arttırır. Bu yüzden kan şekerinizi dengelemeniz önemlidir.

Düzensiz ve sağlıksız beslenmeler de bu sebepten ötürü anksiyete bozukluklarını tetikler.

Sağlıklı beslenmek için günde 3 öğün yemek, daha fazla protein ve sağlıklı yağ tüketmek, şeker ve işlenmiş karbonhidratlardan uzak durmak yararlı olacaktır.

Peki biz anksiyete ile mücadelede kendi hayatımıza nasıl katkı sağlarız?

Anksiyeteyle mücadele etmenin tek yolu ilaç tedavisi veya psikoterapi değil. Kişinin durumunu içselleştirmesi ve anksiyete atakları sırasında kendini telkin etmesi de etkili bir çözüm.

Ancak ve ancak bu durumu kendi duygu ve düşüncelerini kontrol edebilen ve kendisini ifade edebilen bireyler uygulayabilir, aksi durum daha kötü sonuçlara yol açacaktır.

Anksiyete atakları çoğunlukla hiç gerçekleşmeyecek olaylar için duyulan kaygılar etrafında gelişir. Bu yüzden, o anda sizi kaygı atağına sürükleyen olayı veya durumu tespit edip, içerisinde olduğunuz durumu ‘anlamsızlaştırın’. Korkularınızın üzerine gidin.

Anksiyete ile başa çıkma konusunda en etkili telkin cümlelerinden biri kesinlikle “En kötü ne olabilir ki?” cümlesidir. İçinde olduğunuz durumun en kötü halini düşünmek bile sizi rahatlatacaktır.

Anksiyete atağı sırasında nefesinizi asla tutmayın; kesik kesik nefes almak yerine derin ve etkili diyafram nefesleri almayı deneyin. Bu nefes alış ve verişleri sizi rahatlatacaktır.

En az 30 dakikalık bir kardiyovasküler aktivite, anksiyete ataklarının en büyük düşmanlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu tür aktivite ve spor faaliyetleri sizi rahatlatacak ve zihninizi meşgul etmenize yarayacaktır.

Toplumumuzda anksiyete ile mücadele yollarından en çok kullanılan yöntem ise kendimizi rahat hissettiğimiz ve duygularımızı ifade ederken güveneceğimiz birisi ile dertleşmektir.

Eğer anksiyete atağı gündüz saatlerinde kapınızı çaldıysa, dört duvar arasında kalmak yerine hemen dışarıya çıkmanızda fayda var. Çünkü güneş ışığı ve temiz hava beynin kimyasını oluşturan hormonları doğrudan etkilediği için kaygı seviyenizi de hızla düşürebilir.

Tüm bu taktik ve değerlendirmelerle alakalı kişilerin üzerinde bırakmış oldukları etki farklıdır, size ne derece iyi geldiğini gözlemlemek, hayatınızın geri kalanını çok daha kaliteli şekilde geçirmenize yardımcı olabilir.

Unutmayın ki; geçmişe müdahale etme şansımız pek yok. Ama yaşadığımız şu an; elimizdeki en kıymetli hazinedir. Bu yüzdendir ki, anın değerini bilin ve iliklerinize kadar hissedin.

Yarın her şey için çok geç olabilir.

Sevgilerimle, hoşçakalın.