Pek çok sorunumuz var ama en önemlisi milli birlik sorunudur. Bunu aşamadıkça diğerlerinin çözüme kavuşması mümkün değildir.

Bütün dini ve milli bayramlarımız gibi 19 Mayıs da, istenildiği takdirde milli birliği ve beraberliği sağlama noktasında önemli bir fırsattır.

Değerlendirebildik mi? Hayır…

Neden? Bilinçaltlarına yerleştirilen Atatürk düşmanlığından vazgeçemiyorlar da ondan…

Atatürk’ten söz etmeleri gerektiğinde, bunu bir zorunluluktan yaptıkları, isteksizlikleri, yarım ağız konuşmaları ve yapılması gerekenleri mutlaka eksik bırakmaları hep bu yüzdendir.

Nitekim 10 Mayıs saat 19.19 için planladıkları İstiklal Marşı söyleme etkinliği de yine eksikti, yetersizdi, kapsayıcı ve kucaklayıcı değildi.

Ben o gün, o saatte balkona çıkıp söylemediğim gibi söylenmesine de iştirak etmedim mesela…

Zaten iştirak edebileceğim bir yayın ve bir ses de duymadım.

Statlardan yapıldığı söylenen yayın bana kadar ulaşmadı, ki nasıl ulaşsın stat şehrin en doğusunda,  ben batısında…

Neden statlar? Neden kitle iletişim araçlarının en önemli ve en yaygın parçası olan camiler değil?

Camiye Atatürk’ü, andımızı, İstiklal Marşı’mızı sokunca çarpılma riskiniz mi var?

Yoksa camiye Atatürk, andımız ve İstiklal Marşı sokmamız haram mı?

Sizin anladığınız din ne der bilemem ama benim iman ettiğim din bana Yaradan’a şükretmek kadar Atatürk gibi vatana ve millete hizmet edenlere de teşekkür etmeyi emrediyor.

Diyanet teşkilatını Atatürk kurdu, onun sayesinde maaşlarınızı alıyorsunuz gibi klişe eleştirilere girmeden sorayım; Siz hala Atatürklü Türkiye ile Atatürksüz Türkiye arasındaki farkı fark edemiyorsanız, yazıklar olsun…

Bilmiyorsanız da öğrenin;

Birinci Dünya Savaşı'nın yorgun galipleri Türk milletinin kasaplığını yapma görevini Yunan ordusuna vermiş, kendisi ise arkadan desteklemişti. Bu kasap ordunun on binlerce Türk evladını işkenceler ile katlettiğini, binlerce Türk kadınına aşağılık şekilde tecavüz ettiğini okumadıysanız da, dedeniz nineniz mutlaka anlatmıştır.

Ama ne yazık ki Başkanınız, kurumunuzun ve ülkenizin kurucusu olan, Anadolu'nun harem-i ismetine tecavüz eden Yunan ordusunu yenip yurttan atana değil de, bizzat ‘keşke yunan galip gelseydi’ diyene ihtiram gösterdi. Eğer maaşlarınız elden gitmesin endişesiyle sesinizi çıkartmadıysanız, yazıklar olsun!

Kurumunuzun başı, hal ve hareketleriyle Yunan ordusunun katlettiği insanlarımızın ruhlarını incitip, bununla da kalmayarak, tecavüz edilip işkenceler ile öldürülen Türk analarının, süngülenerek katledilen bebeklerimizin, adım adım çarpışarak şehit olan Mehmetçiklerin ruhlarını incitirken sesi çıkmayan, kabullenen her kim varsa öncelikle dinini gözden geçirmesinde yarar vardır.

19 Mayıs sadece bu millet değil aynı zamanda ümmet içinde önemli, değerli bir başlangıç ve umudun sembolüdür.

Türk İstiklal Harbi, Türk milletinin yok edilmeye karşı direnişidir.

Türk İstiklal Harbi cereyan ederken dünyada 300 milyon Müslüman vardır. Bu 300 milyon Müslümanın Sakarya ve Aras arasına sıkışan 10 milyonu, Türk milleti bağımsızlık mücadelesi verirken 290 milyonu emperyalizmin egemenliği altında yaşamaktaydı.

Bu anlamda Türk İstiklal Harbi sadece Türk milletinin değil bütün İslam dünyası ve mazlum milletlerin de emperyalizme karşı isyanıydı.

Şimdi benim dinimin mensupları ve dinimi temsil iddiasındaki kurumlar ve yöneticileri, bu savaşı, bu mücadeleyi kavrayamamış ve bu şanlı direnişle birlikte, kurtuluşun ve yeniden kuruluşun anlam ve önemini kavrayamamışsa, yazıklar olsun…

Tam bu noktada sözü Ümit Özdağ hocama bırakayım ki meramımız daha iyi anlaşılabilsin.

Diyanet İşleri Başkanına yazdığı mektuptan alıntıdır;

“Görüyoruz ki, İstiklal Harbimizin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı bir huruç harekatı yapılmak istenmektedir.

Bu harekatın koçbaşı olarak DİB görev almıştır.

Türk milletinin tamamının ortak değeri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk İstiklal Harbine karşı başında olduğunuz kurum düşmanca tavır almıştır.

Devletimizi ve kurumunuzu kuran Atatürk’ten kurum sitesinde bahsetmiyorsunuz. Atatürk ve silah arkadaşları için dua edilmesini yasakladığınız haberleri gazetelerde çıkıyor. Atatürk’ün fotoğraflarını cami yaptırma derneklerinden indirtmeye çalışıyorsunuz. Raporlarınızda Atatürk’ü din karşıtı gibi göstermeye çalışıyorsunuz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk sadece Türk milletinin değil, İslam dünyasının da son dehasıdır. Başında bulunduğunuz kurum Atatürk’e, Türk İstiklal Harbine saygısızlık, düşmanlık yaparak Türk Milleti’nin büyük çoğunluğundan hızla kopmaktadır.

Uzun bir süre DİB’nin İstiklal Harbimize ve Atatürk’e saldırılarını, düşmanlığını sessizce izleyen, camiden uzaklaşan vatandaşlar artık tepkilerini sesli şekilde göstermeye başlamışlardır. Camilerimizde kavgalar ve protestolar çıkmaktadır. Türkiye'de her geçen gün cuma namazına giden sayısı azalmakta, tepkisel olarak deist ve ateist sayısı tırmanmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde Rusya’da ateist propaganda bile ateizmin gelişmesi konusunda sizin sağladığınız başarıyı sağlayamamıştı.

Bu “başarı” sizin eserinizdir.
Hz. Osman'ın katilleri gibi ümmeti bölüyorsunuz. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir.

DİB izlemekte olduğu bölücü ve dışlayıcı politikaları terk etmezse yarın daha büyük olayların olması muhtemeldir. Hatta DİB camilerine gitmek istemeyenlerin kendi camilerini kurmaları şaşırtıcı olmayacaktır.

DİB, AKP'nin değil, bütün milletin Diyaneti olduğunu hatırlamak zorundadır.”