İnsan bu dünyaya alışmak için gelmiş diye düşünmeye başladım artık. Geçenlerde bir tanıdığım öldü. Çok yakın değildim aslında kendisine ama çokta uzak sayılmazdım.  Severdim de kendisini. Bu sebeple onun bu hayatta olmamasına alışmaya çalışıyordum. Tam alıştım derken bu sefer de karşıma ölüm korkusuna alışma çabası çıktı. Ona nasıl alışacağımı inanın ben de bilmiyorum. Nereden ve nasıl başlasam? Herhalde bundan sonra geri kalan ömrümün listesinde ilk sırada ölüme alışmak olacak. 
Her şeye alışmaya çalışarak geçiyor insan ömrü. Yeni doğduğunda dünyaya, oksijene alışmaya çalışıyor . Daha sonrasında da anneye babaya... Hiç bilmediği ve tanımadığı bir ortamda yaşamaya başlıyor ve bilmediği kişileri tanıyıp alışmaya çalışıyor .
Aynı zamanda iş sadece alışmakla da bitmiyor . Başka büyük bir numara da kendisini bekliyor; Alıştığın anda o olayın sona ermesi. Büyünce okula alışmaya çalışıyor tam alıştım derken mezun oluyor . Başka birinin dostluğuna samimiyetine alışıyor ve bir anda terk ediliyor . Yani alışmaya başladıkları hep sona eriyor . Sonra yeni işler , okullar , insanlar ve ortamlar bulup onları baştan tanıyıp tekrar alışmaya çalışıyor ve bir mücadeleli döngü içerisinde yaşayıp duruyor . 
Bu süreçte de alışmak istedikleri alışmaya izin vermiyor ama alışmak istemedikleri de peşinden ayrılmıyor . Yaşadığı anılardan edindiği tecrübelerle kendi süzgecinden geçiriyor her şeyi ve herkesi. Bu süzgeçten geçirme dönemi bazen çok uzun bazen de çok kısa olabiliyor . Fakat tek bir şey biliyorum; bu süreç kısa da olsa uzun da olsa kolay olmuyor . Alışmak sevmekten zor geliyor diye şarkısını yazmışlar ancak belli bir süre sonra alışmak sadece sevmekten değil her şeyden daha zor gelmeye başlıyor . Çözümü olmayan ama doğuştan gelen bir alışkanlık oluyor alışmak. Altıncı duyu gibi bir şey. Sürekli bir şeylere, durumlara, birilerine alışma çabası içerisinde yıllarımızı harcayıp duruyoruz. İşin ilginç tarafı da alışmaya çalışıyoruz fakat bundan haberimiz yok. Bilinçli değil bu süreç, tamamen duygular ve hislerle hareket ettiğimiz bir döngü. 
Yaşadıklarımdan ve tanıklık ettiklerimden sonra anladım ki bütün bu alışma sürecinin ne denli ağır olduğunu... Alışmanın insanoğlunun en büyük yarası ve ona en zararlı gelen şey olduğunu. Alıştığı bir şeyi veya bir kişiyi kaybettikten sonra insan yıkılıyor , üzülüyor , hayattan soğuyor , sorguluyor ve daha fazla kendi sonunu düşünüyor . Keşke bu son cümlelerimde size ‘’Hiçbir şeye alışmadan ve umursamadan yaşayın. Kendiniz olun!’’ diye güzel nasihatler verebilseydim fakat iki ayaküstünde yürüyor , nefes alıyor , konuşuyor ve düşünüyorsanız bir şeye, bir duruma veya bir kişiye alışamadan yaşamanız mümkün değil.
Son olarak, alışkınlıktan mıdır bilinmez ama herkese Mutlu Seneler!