Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, yaklaşan İlçe Kongreleri ile ilgili “Tebdil-i Kıyafet” Açıklaması yaptı.

Ali İhsan Yavuz açıklamasında; Ak Partinin Kurumsal Hafızasından bahsetti.

Yavuz’a göre Ak Partide “Kurumsal Hafıza” var!...

Ak Partinin kurumsal hafızası öyle bir işliyormuş ki, geçmişten bu yana kim ne yaptıysa kurumsal hafızada yazıyormuş…

Yerel ve Genel Seçimlerde;

Kim ne demiş?

Kim ne yapmış?

Kim ne yapmamış?

Bunların hepsi Ak Partinin kurumsal hafızasında yazıyormuş!...

Sakarya’da Ak Partinin Kurumsal Hafızasını kim tutuyor?

Sayın Yavuz! Kurumsal hafıza, Ak Partinin içindeki FETÖCÜLERİ yazıyor mu?

Ali İhsan Bey! Sizin, 31 Mart Seçimlerinde Hendek başta olmak üzere, diğer ilçelerin adaylarına müdahale ettiğiniz, Kurumsal Hafızada yazıyor mu?

Sayın Yavuz! AK Partinin Kurumsal Hafızasından sizinle ilgili olan kötü siyasi anılar silindi mi?

Ali İhsan Yavuz’un Ak Partide kurumsal hafıza var açıklamasını gayri ciddi buldum!

Sayın Yavuz! Bu hafıza, 31 Mart’ta kaybedilen belediyelerde neden devreye girmedi?

***** 

Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, Ak Partideki kongre sürecinin Genel Merkez Teşkilat Başkanlığının kontrolünde titizlikle sürdürüldüğünü söylüyor.

Kongre sürecinde tebdil-i kıyafet giymiş isimler sahada olacak!

Tebdil-i kıyafet isimleri, kimse bilmeyecek ve tanımayacak!

Bu isimlerin geldiği de bilinmeyecek!

Tebdil-i kıyafet isimler, herkesten habersiz sokaklarda, teşkilatlarda dolaşarak bilgi toplayacak!

Toplanan bu bilgiler üzerinde çok kapsamlı çalışmalar yapılacak!

Buraya kadar her şey çok güzel!

Bundan sonrası tam bir muamma!

Çalışmaların son aşamasında devreye milletvekilleri ve il başkanlığı giriyor!

Milletvekilleri ve İl Başkanının fikirleri alındıktan sonra, çalışma raporu Ankara’ya sunulacak!

Ankara’da yapılacak çalışma sonunda ilçe başkanları belirlenecek!

Ali İhsan Yavuz, Ankara’da çok etkili!

Mecliste yemek yerken Sakarya’daki ilçe başkanlarının isimlerini belirler!!!

*****

Ak Parti, yaklaşan ilçe kongreleri öncesi sahada tebdil-i kıyafet ile çalışmalar yapma kararı aldı.

Ak Parti bu kararı 31 Mart seçimleri öncesi alsaydı, elindeki 2 belediyeyi kaptırmazdı!

Tebdil-i Kıyafetle dolaşma, Osmanlı Devleti döneminde Padişahlar ve şehzadeler tarafından çok kez yapılan bir uygulamaydı!

Ak Partinin bu uygulamayı ilçe kongreleri için yapması iyi bir siyasi yaklaşım. İnşallah! Tebdil-i kıyafet uygulaması kamu kurumlarını denetlemek için de yapılır!

Hastanelerin ve Okulların tebdil-i kıyafetle denetlenmesi şart oldu!!!

Tebdil-i kıyafet ile ilgili bir hikayeyi sizinle paylaşıyorum;

KUMAŞÇI VE KARPUZCU…

Zamanın padişahı, vezirine sorar:
- Vezir, İstanbul'da evliya var mı?
- Aman padişahım, İstanbul evliya yatağı olarak bilinir, evliya olmaz mı hiç?
- Öyleyse birkaç tanesini ziyaret edelim.
- Sultanım, arzu ederseniz tebdil-i kıyafet ile şehri dolaşalım.

Vezir ve padişah, köylü kıyafetine girip, yola çıkarlar. Önce Mısır çarşısına girerler. Orada bir kumaşçı dükkânına girip selâm verirler.
Dükkân sahibi büyük bir edeple selâmı alır ve müşterilerine iltifatta bulunarak:
- Hoş geldiniz, safa geldiniz, Maşaallah! Allah'ın ne güzel kulları var, buyurun efendim, der.
Vezir "biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini" söyler. Kumaşçı, hangisinden alacaklarını sorar.
Vezir:
- Şu topu, şu topu, şu topu indir, diyerek kumaş toplarının yarısından fazlasını indirtir. Sonra da:
- Şundan yarım metre, şundan bir metre, şundan iki metre kes, diyerek indirttiği bütün toplardan kestirir.

Kumaşçı:
- Allah'ın ne güzel kulları var. Sana şükür Yarabbi, diyerek kestiği kumaşları paket yapar, ücretlerini hesap edip miktarı yazılı olan kâğıdı vezire uzatır.
Vezir:
- Kusura bakmayın biz bunları almaktan vazgeçtik, çünkü kumaşları beğenmedik, der.
Kumaşcı, büyük bir teslimiyetle "hay hay efendim, olur. Allah'ın ne güzel kulları var, fark etmez efendim, güle güle" diyerek müşterilerini uğurlar. Paketlenmiş kumaşlarını da bir tarafa koyar.

Padişah ve vezir bu sefer Beyazıt meydanına çıkarlar. Orada elinde sopasıyla tezgâhının başında "karpuz, karpuz" diye bağırarak karpuz satan celâlli birisini görürler.

Vezir:
- Padişahım, şimdi bu zattan karpuz alacağız ama hemen almayın. Karpuzları bastırın, birini alıp diğerini koyun, kolay kolay karpuz beğenemeyen bir kimse gibi uzun zaman onu meşgul edin, der.
Padişah kendisine denildiği gibi karpuzların birini alır birini bırakır, öbürünü sıkar, diğerinin kabuğuna el vurarak olup olmadığını kontrol eder ama bir türlü karpuz beğenmez.
Karpuzcu ise göz ucuyla müşterisini takip etmektedir. Bakar ki ellemediği ve sıkmadığı karpuz kalmadı, müşteriye elindeki sopasını göstererek "bana bak alacaksan bir tane al, git. Karpuzları yaralayıp durma! Beni de Mısır Çarşısı'ndaki kumaşçı gibi zannetme! Padişah olduğuna da güvenme. Şu sopayla kafanı kırarım" der.
Padişah "sus sus, aman bizi deşifre etme" diyerek alelacele bir karpuz alıp parasını ödeyerek hızlıca oradan ayrılır.

Vezir "şimdi de Süleymaniye'ye gidelim, orada daha size nice Allah dostlarını göstereceğim" der.
Padişah "Vezir bu kadar yeter! Karpuzcusu, kumaşçısı evliya olan yerde daha neler vardır kim bilir, yeter! Şimdi gidip kumaşçının parasını verelim, adamcağız zarar etmesin" der.

Tekrar kumaşçıya gidip selam verirler. Kumaşçı yine aynı teslimiyet ve vakar içinde selamlarını alır "buyurunuz efendim, Allah'ın ne güzel kulları var, buyurun efendim" der.

Vezir "biz yeniden karar verdik, kestirdiğimiz kumaşları alacağız" deyip parasını verip kumaşçı ile vedalaşırlar. Dükkândan çıkarken kumaşçı ellerini kaldırıp "Yarabbi! Sana hamdolsun. Bugün iki defa dükkânıma padişahı gönderdin" diyerek Allah'a şükreder.
Padişah bu hal karşısında şaşırır, "Vezir, anladım bu iki zâtın ikisi de evliyadır ama acaba hangisi üstün?" diye sorar.
Akıllı vezir şöyle cevap verir:
- Padişahım, ben hangisinin üstün olduğunu bilemem amma herhalde laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım.

Hikayedeki gibi, siyasette laftan anlamayanlara karpuzcu gibi birisi lazım!...