Ak Partili bir kadın milletvekili ile trafik polislerinin yol kontrolü sırasında yaşanan bir olay 2 gündür manşetlerde gibi.

     Manşet olacak en son olay bile artık gündemde manşet oluyorsa, ülkemizin gidişindeki yanlış-doğruları nasıl göreceğiz bilmem? Körleşmeyelim de?

    Bakın; yaşanan şu olayın hiçbir yanının doğrusu asla öğrenilemeyecektir. Milletvekili de, polisler de olan biteni tam anlatmayacaktır, ve;

     Olayda kim haklı, kim haksız bilmiyorum. Ama, görevli polisler, her durumda siyasi ayrıcalığın önünde yeterince korunamayacaktır.

   Ki; BİR Kararname ile; Devlet Denetleme Kurulu’nun kamu kurum niteliği olan meslek örgütlerini denetleme yetkisinin de daha genişletildiği zamanlardayız.   

    Yüce Meclis nerde? Bir Milletvekili çıkıp, 20 yıl önceki tartışılmaz liyakatinin hala var olduğunu anlatabilir mi? Yüce Meclis’in seçtiği Hükümet var mı?

    Hadi, Devletin ülkeyi Yöneten Kamu Kadroları, 70-80 yıldır var olan Kuvvetler Ayrılığı’nın verdiği yetkileri resen kullanabildiğini anlatabilir mi?

    Benim için, Sakarya’da Devletin en büyük ve tek Temsilcisi İl Valisi’dir. Adaleti, Adalet Sarayı Protokolü; Asayişi İl Emniyet Müdürlüğü YÜRÜTÜR:

     “ YÜRÜTME ERKİ !” deyince,” Devletin Anayasası’nın verdiği yetki ve sorumlulukları yerine getirmek!” diye bilirim.

    Sokaktaki,” Yürütme “ sözcüğü de tüylerimi diken diken eder. Sokakta kullanılan,“ Yürütme!” sözcüğü bileni çıldırtabilir. O nedenle;

    Tamam, yine 3Y diyelim de; acaba,” Yasama-Yönetme-Yargı “ mı denseydi diye de düşünürüm? Ama, 3’ü de Yönetme olunca, Yürütme sözcüğü doğru.

     Dönelim birkaç gün daha gündemde kalacak trajik(?) trafik olayına. Ben  yaşasam utanırdım. Çok zaman,“ Gazeteci-Yazarım!” demeye de utanırım, niye?

    Ayrıcalık istiyorum-bekliyorum gibi algılanabilir, itici-kışkırtıcı da olabilir.  Zorunda kalabilirim;söylemek istemediğini söylemesin diye; gazeteciyim derim.

    Çünkü, sinsice kimliğimi gizlemiş olmaktan da sakınırım. Polislerle her karşılaşmamda bunu çok yaşadım. Saygı gösterdim, saygı da gördüm.

      25 Yıldan da önce; Bolu Köroğlu Tesisleri’nden aşağı, döne döne O müthiş dik ve virajlı yoldan arabayla iniyorum; Eşim- 2 kızımız da arabada.

     Önümüzde, yüklü bir kamyon yürür gibi ağır iniyor. Bir viraja girerken, kamyon sürücüsü oturduğu yer yüksek olduğundan ve viraj sonrasının boş olduğunu gördüğünden elini çıkarıp ısrarla geç işareti yaptı.

     Asla görmeden geçemem; geçtim ve hemen virajı dönmeye girdim. 200-300 metre ötede trafik otosu ve polisleri de anında gördüm, buz gibiyim.  

     Daha o mesafeden, sağ sinyalleri verdim.  Durduğumda arabadan inmedim; kimliğimi ve ruhsatımı uzattım; “ iyi günler, kolay gelsin!” dedim.       

     İnanılmaz nezaketle,” Ailece araçtasınız ve yaptığınız yanlışı daha oradan anladınız. Cezayı kendiniz verdiniz. Nereden böyle?” dendi.

    Polis memuru aracına gitti ve döndü. Ceza yazmadan ehliyet, ruhsatımı verdi. Kamyoncunun bana geç işareti yaptığını gördüklerini ancak o zaman söylediler.

  Rahatladım, araçtan indim, Sakarya’da yerel gazeteci-yazar olduğumu o zaman  söyledim. Asla,” Sen benim kim olduğumu biliyor musun!” demedim, diyemem!

    

     Bir şey daha; şu gün ( 30-40 yıl önce bile ) “ Gel seni milletvekili yapalım!” deseler sadece çok komik olur da;

    Şu gün huzurlu-eh sağlıklı-yaşlı emekliyim: -) Bir gün bile iş yapmadan aldığım maaşım da olmadı.

     Haa, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu eşsiz bir sporcu olsam; beni kimse, ama hiç kimse bir kamu bankası yönetim kuruluna da getiremezdi!

    Liyakat, Eşitlik, Bağımsızlık, İnsanlık; erdem zenginliği. Huzur-Sağlık ise harika.