Aile toplumun en küçük yapı taşı olduğu gibi; toplumu oluşturan ana unsurdur, elbette aile birliği tartışmasız bir çocuğun sağlıklı bir şekilde yetişmesinde en önemli etkendir.

Aynı zamanda toplumda düzenin kurulmasını ve korunmasını sağlayan en kolay sorumluluk yükleme kurumu da yine ailedir.

Küçükken okulda hepimiz üstünkörü  ‘’anne baba ve çocuklardan oluşan en küçük topluluk’’ diye tabir edilerek yalınlaşmış bir tanımla karşı karşıya kalmışızdır. Halbuki aile her şeydir ve aile bütünlük gerektirir; sorumlulukları vardır ve paylaşım barındırır.

Toplumu oluşturan ve bu denli önem taşıyan bir kurum içerisinde bağımlılık nasıl ortaya çıkar?

Aile birliğinin temelini oluşturan temellerde oluşan çatlak ve eksik duygular, bireyler üzerinde yerini bir şekilde doldurmak isteyecektir çünkü anlatıldığı ve empoze edilmek istenenin aksine bir çok türü ve yaşanış şekli vardır.

Bireyin kendisinde oluşacak eksik duygular yerini başka şeylerle doldurmak ister; yanlışı yanlışla kapatmak işte tam olarak burada ortaya çıkıyor.

Bağımlılık aynı zamanda bireyin değil o ailenin hastalığıdır, çünkü bireyi arayışa iten ve eksiklik hissetmesine sebep olan temel olgular vardır; bunların başında da aile gelir.

Aile üyelerinin madde, alkol vb bağımlılıklarının altında bağımlı olan kişiye karşı sergilenen tutum ve davranışlar tedavinin seyrini değiştirmektedir.

Aile üyeleri bağımlı olan kişiye tavsiye vermek yerine; yapıcı olan  ben dili ve yansıtmalı dinleme yaklaşımlarını benimsemeleri gerekmektedir. Eleştiri, kişiselleştirme ve ‘Sen’ dili tarzındaki iletişim kullanılmamalıdır.

Bağımlı kişinin gözünde oluşan ‘bağımlılık duygusunun bireye vermiş olduğu haz’ yerine ailesini pozitif bir kaynak olarak görmesi sağlanmalıdır.

Benimseyeceği bu yeni sistemin kendisi için güven ve destek verici olduğunu gören bağımlı birey duygusal sorunların çözümünde madde yerine aile bağlarını seçecektir.

Genellikle aileler çocuklarının bağımlı olduklarını öğrendiklerinde çoğu zaman büyük bir duygusal yıkım yaşamaktadırlar, bu yıkımın ardında yatan birçok etken rol vardır.

Çocuklarından büyük beklentileri olan aile üyeleri bir anda ciddi bir hayal kırıklığı yaşamaya başlarlar, gördüğünüz gibi olayların seyri açısından bir kişinin bağımlı olması bütün bir aile sistemini olayın içine sürüklemekte.

Ayrıca yapılan araştırmalarda, ailelerin önemli bir kısmının çocuğunun uyuşturucu madde kullanımından habersiz olduğu da saptanmıştır.

Sağlıklı ailelerde, bireyi madde vb bağımlılıklara iten sebebin bulunması birinci adım olmalıdır, profesyonel destek alarak duygu boşluğu veya yaşanan travmatik olayın aslı bulunmalıdır.

Aileler hiçbir zaman ‘geç kaldık’ hissine kapılmamalıdır, fiziksel ve ruhsal birçok yük gelişmelidir bu dönem ailenin tedaviye başvurduğu dönemin başlangıcıdır.

Bağımlılıklarda en çok görülen sebepler; aile içindeki iletişim eksiklikleri, ilgi ve sevgi eksikliği, ölüm, baskılı ve otoriter bir eğitim anlayışı gibi faktörler bireyleri ailelerinden uzaklaştırmaktadır.

Hangi duyguya bağlı olursa olsun; bağımlı kişilerin maddeyi arzulama sebebinin tek bir gerçeği vardır ki, oda; ‘YAŞANAN DURUMDAN KAÇIŞTIR.’

Aile içerisinde duygusal ve sosyal etkileşim açısından başarılı bir çocukluk dönemi geçiren bireylerde; çatışmalı, endişe ve panik içerisinde yetişen bireylere göre oranla bağımlılık durumu çok daha düşüktür.

Ailelere şunu belirtmek istiyorum; unutmayın ki, çocuğunuz madde bağımlısıysa bu durumun sorumluluğu sizde de var, onu asla suçlamayın. Sorunu görmezden gelmeyin ve davranışlarını takip ederek çözümü yönünde çareler arayın.

Aile toplumun mihenk taşıdır ve aile olmazsa her şey yarım kalır.

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.