Bilindiği üzere ‘VEFA’ sadece bir erkek ismi değil, hayatın ve evrenin içerisinde önemli bir bağlamdır, gönül bağıdır. Sözünde durma, sevgi ve dostlukta sebat etme, devamlı olma; seni sevenleri, sana iyilik edenleri unutmamaktır…

“Ahde Vefa” kavramların en sıcağı, en içteni ve en zor bulunanıdır.

Gönül insanı Mevlana ne diyor;

“Dostlarını daima vefa ile hatırla can!

Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan sen.

Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz!”

Herkesin vefa anlayışı farklı diye düşünüyorum, uğrunda canını versen görmez çünkü kalplerimizi kötü duygular sarmış, özde vefayı bilmeyen çok insan var. Birçok kişi sözde vefalı, vefanın özünü bilen çok az insan kaldı; ne yaptığına bakan, verdiğin duyguları gören ve bunun karşılığını sana verebilen insanlar kalmadı.

Vefalı insan, hata yaptığında dostunu yalnız bırakmaz, bağışlayıcı olur. Zorluk zamanlarında insanın sevgisi, sadakati ve vefası daha iyi ortaya çıkmaktadır.

Sevgi, şefkat, merhamet, iyilik, hoşgörü, değer vermek, unutmamak, yiğitlik vb. duygular vefanın meyveleridir. Sevgi, karşılıksız, beklentisiz ve sınırsız olmalıdır. İnsan sevdiği kişiyi her haliyle, her durumda sevmelidir.

Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmıştı.

Görenler hastaneye götürdüler. Görevliler röntgen çekmek isteyince, yaşlı adam huzursuzlandı; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söyledi. Hastane görevlileri, merakla acelesinin nedenini sordular.

“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” dedi.

Görevli, “eşinize telefon açar gecikeceğinizi söyleriz” deyince;

Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki eşim Alzheimer hastası ve hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” dedi.

Görevliler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sordular.

Adam: “Fakat ben onun kim olduğunu biliyorum” dedi.

Vefa, verilen sözlere sadık kalmak, arkada bırakılanları unutmamak, dostluğun asaletine ihanet katmamaktır. Gerçek vefa; tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığı, sadakat ve üstün ahlak özelliğidir.

En sevdiklerini can dediklerini, yeni menfaatler söz konusu olduğunda hiç düşünmeden hayatlarından uzaklaştırmayı da gayet iyi başarıyorlar.

Bu düzende memnun yaşayan insanlar ne anıları, ne de yaşanan acı tatlı anları, ne de aynı sofrada yenen bir parça ekmeği, ne de beraber içilen bir kahveyi değerden saymıyorlar. Nasıl böyle vefasız bir hal aldık biz?

Bugün büyüklerine sevgi ve saygı duyan, sadık, vefalı, şefkatli, merhametli, çok yönlü düşünen, tecrübeli ve ufku geniş, cesur ve mert, gözü pek, dinlemesini bilen, sözü yerinde, kırmadan, yapıcı, hoşgörülü, kötü söz söyleyeni uygun dille uyarabilen, sevdiklerini koruyan, mağdurun ve mazlumun hakkını koruyan güvenilir insanların sayısının artmasına ihtiyaç vardır.

Çünkü menfaat değeri yüksek insanlar bu duygulardan uzaktır, lehine sonuçlanacak her türlü olayın üzerine koşar; ahde vefa umurunda bile değildir.

Saygı da, sevgi de, muhabbette kusur arama…

Israrla, ‘karşılık´ bekleme!

Hz. Ali der ki, “Kimse bana vefa göstermese de,

Ben vefa göstermeye devam edeceğim!”

Yeryüzü bizlere Allah’ın emanetleridir. Bu emanetlere de vefa gerekir. Hor kullanılmamalıdırlar. Ne bu dünya, ne kurulan dostluklar hepsinin tek bir şeye karnı aç; vefa… Rabbim karşımıza vefalı insanlar çıkarsın.

Sevgilerimle, hoşçakalın.