Sevgili okurlar,
Öncelikle Suriye’nin İdlip ve diğer bölgelerinde, “vatan nöbeti” tutan kahraman Mehmetçiklerimize, bin selam olsun!
“Vatan, Bayrak, Millet. Namus” söz konusu olduğunda, seve, seve ölüme giden, bu uğurda şehit olan, “vatan evlatlarımıza”, Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun!
Ne hazindir ki, “vatan evlatlarının şahadete ermeleri” konusunda, ülke olarak, gerekli hassasiyeti gösteremedik!?
Bir kere acımızı bile paylaşmada, birliktelik yapamadık!
Birkaç kentte öyle cılız kalabalıklar ile bayrak alıp,” Şehitler ölmez, vatan bölünmez” demenin ne anlamı ola ki?
Gün, o gündür, sokağa hep beraber dökülebilmeli, şehitlerimizin yanında olmalı ve acılı ailelerinin yüreğine su serpebilmeliydik!?
Milyonların gösterisi, tüm dünyada cevabını bulmalıydı!
Olmadı, Türkiye’m, bu sınavı da iyi veremedi?!
Bu hırs ve öfke seli içinde, sınırları açarak, güya karşı bir hamle yaptık!?..
“Ensar” diyerek, sınırları açıp, bağrımıza bastığımız, savaş kaçkınlarına bu defa, “ne haliniz varsa, gidin görün “ dedik?!
Bu ne ciddiyetsizlik, bu ne seviyesizlik?
Şehit sayısını veremeyenler, bu defa, saat başı rakamlar açıklamaya başladılar..
Ortaya çıkan manzara, kimi, kimleri tatmin etti ki?
Sınır boylarına, Ege kıyılarına akın eden ve Doğu’da sınırımıza dayanan insanlar,Türkiye açısından hoş bir görüntü oluşturmadı..
Karizmamızı yerle bir eden bir karar olarak, tarihe mal oldu?
Hatta, bazı bölgelerde “mültecilere defolup gidin” demek, insani değerleri altüst etti!..
Elbette buna, sınıra dayanan savunmasız, savaş kaçkınlarına karşı şiddetle karşılık veren, ölümlere neden olan ülkeleri de bir kenara not etmek gerek..
Midilli adası kıyılarında, bindikleri botta batırılmak istenen insanların çığlıkları, taşlanmaları unutulacak gibi değil!..
Zalimliğin, acımasızlığın bir başka yüzünü görmek ne acı!
İnsanlık, bu açıdan da; farklı bir sınav vermiştir!..
Bunları yazarken, elbette Yunanistan’ı, Bulgaristan’ı ve Avrupa Birliği ülkelerini kınıyoruz!..
“Demokrasiyi taç” etmiş ülkelerin,” kapılarını, zor duruma düşmüş insanlara kapatılması, tel örgütler çekilmesi, onlara göz yaşartıcı bomba atılması, korkutulması, şiddete başvurulması, sizi istemiyoruz denmesi “ kabul edilmezdir..
İnsanlığın rezilliği yaşadığı andır bu, anlar?
Ne acı, ne ağlanası durumdur!
Türkiye, madem bunu yapacaktı, ilk günden itibaren neden işin gereğini yapmadı?
“Şu kadar mülteci aldık” diye hava atılacağına, bu yükün paylaşılması için gereken neden yapılmadı?
Diplomasi silahı neden kullanılmadı?
Bu savaşı çıkaranlara, neden o zaman gereken mesaj verilemedi?..
Bu arı kovanını çomak sokanlar, şimdi bu durum karşısında ne yapıyor, ne düşünüyorlar acaba?
Türkiye, tüm bunlara rağmen, Avrupa Birliği ile “para pazarlıklarına “ neden girdi, “geri kabul anlaşmasını” neden imzaladı?
Şimdi, alınan bu karar,” Türkiye’ye güveni zedelemiş, güveni “sarsmıştır!
Türkiye, bu manada büyük bir “itibar kaybına” uğramıştır!
Elbette, bunun sorumluları sorgulanmalı ve irdelenmelidir..
Bu manada, Zeki Müren’in o şarkısı akıllardan çıkar mı?
“Geceler çok soğuk, üşüdüm anne!”
İnsanları sınıra sevk etmenin, tampon bölgede toplamanın faturası bakalım kime, kimlere çıkacak?
Mültecilere çıkacağı kesin de!?
***

Öte yanda, Türkiye bir başka askeri operasyonun duyurusunu yaptı..
Milli Savunma Bakanı, eski Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar, ekran başına geçerek, “ Bahar Kalkanı” hareketinin başlatıldığını duyurdu..
Ardından, karşı cephede vurulan hedefler, öldürülen rejim güçleri ile ilgili sayılar, düşürülen helikopter ve “kanı yerde kalmadı” mesajları havalarda uçuştu..
Ve öte yanda “şehitler tepesi boş değil” tartışmaları gündeme damgasını vurdu..
Ana muhalefetin ise, “Bizim iktidarımızda, şehitler tepesi boş kalacak” mesajlarına, bir başka taraf,” Esad’ın başına çuval geçiririz, Türk’e uzanan o eli keseriz” diyerek, bol keseden atmayı yeğlediler..
Diğer taraftan ise, “ Oğullarımız şehit olurken, kıkır, kıkır gülemezsin, yol, köprü, tünel edebiyatı yapamazsın Erdoğan” çıkışlarına tanıklık ettik!..
Şimdi gözler,TBMM’nde yapılacak “Kapalı oturuma” çevrildi..
Tansiyon bir hayli yüksek..Mecliste heyecanlı,hararetli konuşmaların yapılacağı kesin..İnşallah bu kapalı oturum hayırlara vesile olur..
Bekleyip göreceğiz de!?..
Peki, “Hükümet Başkanlığı Sisteminde”, gelinen bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Putin ile görüşmesi neler getirecektir?..
Bir kere şehitlerimizin geri gelmeyeceği kesin!
Allah, bir daha böyle acılar göstermesin!
“Göstermesin” diyoruz ama, cephede neler olup, biteceğini,kim tahmin edebilir ki?
Bir şehit babası,” askerler ölmesin, askerler ölmesin, onları geri getirin” diye acısını dışa vuruyordu..
Allah sabırlar versin!
Türkiye, AK Parti iktidarı döneminde, “Acıların ülkesi” oldu!
Hükümet Başkanlığı Sistemi’nde ise, daha kötü bir imaj sergilendi!..
Kısaca ,”Türkiye Tek Adam Sistemi” ile “teklemeye, bocalamaya ve kararları zamanında alamamaya” başladı..
Beceriksizlik ülkede tavan yaptı!
Oysa,” bu sistemde kararlar çabuk alınacak ve sıcak anlarda sağlıklı bilgilendirmeler, sağlıklı müdahaleler” yapılacaktı!..
“Siyasetin beceriksizliği”, her alanda kendisini gösteriyor!..
Türkiye, yoluna bu şekilde devam edemez..
Eğer  siyaset, bu kötü gidiş durumunda bir çıkış yolu bulamıyorsa, aziz Türk Milleti, bu çıkış yolunu bulur..
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimi ile Türkiye, Suriye’de savaş halinde..
Peki,” savaş kararını” kim verir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi..
Şu ana kadar, TBMM bir “savaş yetkisi” vermiş değildir!..
Bu yetkinin ise, TBMM’nde olduğunu bilmeyenimiz mi var?
Öyleyse, Türkiye Meclisine, alınan kararlara sahip çıkmalı ve Parlamenter Sisteme geri dönülmelidir..
Parlamenter Sistem, eşitliktir, adalettir, hak ve hukukun eşit dağılımıdır, eşit temsildir, milli gelirin eşit paylaşılması, işlerin eşit ve tarafsız liyakat sahiplerine verilmesidir, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu bilincidir..
Rejimi değiştirmek, bir grubun, bir kümenin, bir anlayışın haddine değildir!..
İçte ve dışta barış içinde yaşamak, barışı tesis için “Parlamenter Sisteme” geri dönüş elzemdir..
Deneyimler ve bugünkü iktidarın tutarsızlıkları, bunu açık ve net ortaya koymuştur!..
Bunu görmek, anlamak için, kâhin olmaya gerek yoktur!
Zira aklın yolu birdir!