Hafta başında ki köşe yazımda piyasalarda anlamsız yükseliş ve düşüşler olduğunda seyirci kalmakta fayda var demiştim. İlave olarak yön ne tarafa olursa, o tarafa doğru bir abartma olabilir demiştim. Şimdi siz değerli okurlarıma Pazartesi’den itibaren neler yaşadık, onları size anlatayım.

Hafta sonuna uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s den gelen not indirimi ile uyandık. Pazartesi sermaye piyasalarının eksi yönde hareket etmesi bekleniyordu. Piayasalara can suyu vermek için iki hafta önce sermaye piyasalarına nefes aldırmaya yönelik fondan gelen %10 nakit ile endeks yukarı sürüldü. Not indirimi haberi ile aşağı gelmesi beklenen endeks %1.61’lik yükseliş yaşadı. Salı günü sabah saat 10.00’da İmalat sanayi sektörü %4.2 küçülerek geldi. Peşinden madencilik ve taşocakcılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %9.3 azaldı. İşsizlik verisi %14.7 geldi. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, işsiz sayısı 2019 Ocak ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1milyon 259bin kişi artarak 4 milyon 668bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3.9 puanlık artışla 14.7 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam oranı ise 1.9 puan düşerek %44.5 oldu. Bu arada 18 Türk bankasının kredi notu düşürüldü. Borsa ise bu kadar kötü veriye rağmen Salı gününü %2.13 yükselerek kapattı.

Şimdi birde bunlara ilk aklıma gelenlerden, Abd-Çin ticaret savaşlarını, AB merkez bankası açıklamalarını, Hürmüz boğazında ki gerginliği, Kıbrıs doğalgaz savaşlarını, Suriye sınır problemlerini, S400 ve Trump’ın üç yeni yaptırım tehdidini ekliyorum.

Ülkemizin ekonomik durumunuda düşünürsek, son iki çeyrek küçülerek resmi olarak resesyona girdik, enflasyon hala yüksek, faizleri saymıyorum bile, asgari üçret; açlık ve yoksulluk sınırının altında kalıyor ve makas devamlı açılıyor.

Şimdi şöyle kocaman bir ufak sorunumuz var. 23 Haziran seçimleri bitip, halının altına süpürdüklerimiz ortaya çıkınca ne olacak?

Yabancı yatırımcılar için derecelendirme kuruluşların anlamı büyüktür, Bu not düşürümleri S&P ve Fitch Rating ile başladı. Moody’s son noktayı koydu. Bunun için ilave bir şeye gerek yok. Yabancı yatırımcı ülkeden kaçmaya başladı. 7 yıl önce yatırım yapılabilir notu aldık ve bunu 5 sene sonra kaybettik. Yabancı panik yapıp hemen gitmedi, bir fırsat verdi aslında. Ama biz bu fırsatı değerlendiremedik. Sonrasında hacimsiz piyasa yükselişleri başladı, ama düşüşler hacimli oldu. Bundan da şunu anlamamız lazım, yabancı mal satmaya başladı. Akabinde sattıkça DOLar alımına geçti. Yeri geldi DOLar’ın yükselişini engellemek için elini taşın altına soktu. Bunu bizi çok sevdiği için değil, daha ucuza daha fazla DOLar almak için yaptı. Yaklaşık iki aydır bankalar arası alıcı Akbank ve kesinlikle yabancı alışı. Ve ben hala borsa’yı yukarı çekip, DOLar’ı baskılayarak ne yapmaya çalıştığımızı anlayamadım. Abartmıyorum, gerçekten anlamıyorum.

Burada alınması gereken önlemler yine alınmadı, ama bu sefer bunun acısı çok fena çıkacak. Şimdi sosyal medya’da bakıyorum DOLar’ın gevşemesinden sebep bir çok kişi çok mutlu, bu mutluluğu ben neden hissedemiyorum? Neden mi? Çünkü bu düşüş kalıcı olmayacak. Mevduatlarda bulunan döviz kullanımına doğru gidiyoruz. Dış borçlar yaklaşıyor, Özel sektör döviz cinsinden borcu için önlemler alıyor. Bu da özel söktörün dövizde düşüş beklemediğinin bir göstergesi.

Eyyy İstanbul sen nelere kadirsin…

Hayırlı Cumalar.