Sevgili okurlar,
Bir yandan Coronavirüs belası ile mücadele, bir yandan mübarek Ramazan ayı ibadetlerinin huşusu ve bir yanda “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” coşkusu ve beklediğimiz “Ramazan ayı bayramını” idrak etmek için sabırsızlandığımız şu günlerde, sizlerle paylaşacağımız çok şey var..
Bir kere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Coronavirüs ile mücadelede adından söz ettiriyor, bu mücadeleden az hasarla çıkmanın çalışmalarını yapıyor şüphesiz..
Bu bağlamda, siyasi iradenin ortaya koyduğu proje bağlamında sağlıkçılarımızın, coronavirüsü mücadelesi takdire şayan sürüyor..
“Maske, yardım, hastane, vefatlar, aşı çalışmaları” konusundaki tartışmalar sürerken, diğer ülkelere baktığımızda Türkiye’nin bu manada bu mücadeleden galip çıkması tek tesellimiz oldu..
Bu manada yaşanan üzücü olaylar da yok değil..
Özellikle iktidarın “yardım” konusundaki şüpheci yaklaşımı, hizmet yarışındaki kıskançlığı ve muhalefet yardımlarını bloke etmesi, engellemesi, bu sürecin bir başka yönünü de tarihe mal etmedi değil..
Özellikle, yardımların vatandaşlara ulaştırılmasında iki vatandaşımızın şehit edilmesi üzüntümüzü teşkil ederken ve Adana’da bir başka yardım olayındaki tatsız durum, keşke yaşanmasaydı..
Bu bölümde, elbette şunun altını kalın bir şekilde çizmemiz gerekir..
Daha öncede yazdım..
Bizler, böyle zor günlerde “birliktelik, beraberlik” sergileyemeyeceğiz de, ne zaman sergileyeceğiz?
O nedenle, “bu kin, nefret, öfke, siyasi kavgaları “artık  terk etmenin zamanı geldi geçiyor..
Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener’in bu manada yaptığı “uzlaşma, birlikli ve beraberlik, şeffaflık, hesap verebilirlik, milli hassasiyetlerde ortak adım, adil ve eşit fırsat, hak, hukuk konusunda tarafsızlık..” noktasındaki teklifleri son derece önemlidir..
Basına yansıyan haberlerden anlıyoruz ki, siyasi iktidarın bu çağrılar, umurunda değil..
“Karşı açıklamalar, karşı duruşlar, muhalefete yönelik suçlamaların” ardı arkası da kesilmiyor..
Her küçük kıvılcımdan, bir ders çıkaracağına,” işi büyütme, kin, öfke, nefret saçma, bunları yaygınlaştırma, huzuru bozma” girişimleri, insanımızı da germeye devam ediyor..
İşte böyle günlerde,” Ramazan ayının bereketi, ulviliği” gibi önemli bir fırsattı kaçırdık!..
Önümüzde Ramazan Bayramı var, inşallah bunu fırsata dönüştürürüz..
Bir de içinde bulunduğumuz, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da yaşanan o “özgürlük, bağımsızlık ateşinin 101.Yılı yıldönümünde” yine,” iri, diri ve bir “olamıyorsak, bunun sorumlusu vatandaşlarımız değil, siyasilerdir..
Bu siyasilere de vatandaş, önüne sandık konulduğunda, gereken dersi verecektir..
Vatandaşlarımız, her defasında üzerine düşeni fazlası ile yerine getirmiştir..
Tekrar gereğini yapacağından da hiç şüphemiz yok!
Yeter ki, güven, övün ve çalış..

***
Sevgili okurlar,
19 Mayıs 1919 Tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda, bir mihenk taşıdır.
O yıllarla ilgili bugün elimizde çok bilgi ve belge var..
Bu bilgi ve belgeler televizyonlardan, gazetelerden ve yazılan kitaplardan paylaşılıyor..Keşke zahmet edip okusak, anlasak ve o kutlu, destansı “Kurtuluş Savaşı “hakkında bilgi sahibi olsak?
O başkomutan Gazi Mustafa Kemal  Atatürk ve silah arkadaşlarının, bu kutlu, destansı mücadelesini anlaybilsek, kavrayabilsek?
O savaş yıllarını Sakaryaspor’un efsane Başkanı Tuncer Tepe, arkadaşımız Şaban Mergül’e önceki gün canlı yayında anlattı..
Soluksuz dinledim..
Mutlaka dinleyiniz, Yotube üzerinde Sakarya TV’deki sohbet sizi bekliyor..
Sakaryalı iş adamı ve Sakaryaspor eski Başkanı Tuncer Tepe;” Dedem 18 Yıl savaş yıllarında asker idi.. Arap çöllerinden, Doğu Anadolu’ya geliyor, Kurtuluş Savaşı’na katılıyor ve savaş bitince evine dönüyor..Düşman Sakarya’yı işgal ettiğinde, askerde olanların evini yaktığından, Dedem Karaibrahim Tepe’nin evi yanmış..Babam Nurettin Tepe ve annem o yıllarda 6 yaşlarında..Sakarya nehrinin  doğu tarafına geçirilmiş.. Yunan askerlerinin Adapazarı’nı işgali sırasında onları alkışlarla ,sevinçle karşılayan  yerli Rumlar ve Karaağaç dibinde ise Ermeniler var..
Yunanlıların anayurttan kovulması ile bunlarda geri çekilen Yunanlı askerler ile birlikte çekip gitmişler..Ama geride yanmış evler mevcut..Dedem Karaibrahim Tepe, o savaş, o ateşten gömlek giyilen yılları anlatır, bizde dinlerdik.. Sonra bu anlatılanları tarihi süreç içinde araştırdım, öğrendim..Ne büyük mücadele, ne büyük birliktelik ve başarı hikayesidir bu! Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının o büyük mücadelesini iyi anlamak ve anlatmak lazım, bugünün gençlerine..Bu aziz vatanın toprakları, kolay düşmandan kurtarılmadı..Cumhuriyet kolay ilan edilmedi..Bunları bir görev telakki ederek, Dedem Karaibrahim Tepe’nin izinden tarihi süreci inceledim..Allah onlardan razı olsun..Bize güzel bir vatan,güzel bir  siyasi rejim miras bıraktılar..”
diyerek, tarihi gerçekleri herkesin öğrenmesini, yeni nesile anlatmasını istedi..
Evet o yıllar,” Padişah yanında olanlar, Hilafete sahip çıkanlar, isyan edenler, mandacı zihniyeti benimseyenler, eşkıya ruhu içinde isyan çıkartanlar” ile tüm gerçekler, bilinmez değildir..
Tarihi kimse çaptıramaz, kimse de Cumhuriyet’e, Atatürk’e karşı hinlik içinde olamaz..
Bu topraklarda artık Türk Milleti yaşıyor..
Türk Milleti’nin kurucu değerleri hala geçerli..
Bu milletin kahramanlarına, kimse kem söz sarf edemez,dil uzatamaz..
Tarihi gerçekler içinde, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacak ve “Türk Milleti’nin çağdaş uygarlık ve medeniyet mücadelesi” aynen devam edecektir..
Bu  “azim ve irade” Türk Milleti’nin karakteridir..
Bize bu güzel vatanı, Cumhuriyeti emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve  silah arkadaşlarına minnet ve şükran borçluyuz..
Atatürk Gençliği, Cumhuriyet çocukları görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ideallerini yaşatmak üzere yeminlidir..
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk ve Silah arkadaşları..