Daha maçın ilk dakikalarında Karagümrük savunmasının ikram ettiği pozisyonlarla gol şansı yakalayan Sakarya, son vuruşlardan sonuç alamadı.

Aslında her iki takımında da belli bir oyun plan ve stratejisi olmadan başlayıp,bitirdiler oyunu.

Hani Serdar Ümit Deniz sırtında taşıdığı formanın hakkını 90 dk'ya taşıyan tek oyuncuydu desek haksızlık etmemiş oluruz.

O'nun hemen yanından hareketlenip, rakip savunma hattında gol yolları açmaya çalışan Talha; mücadele gücünü zamanla kaybetse de, futbol zekası ile durumu idare etti.

Sayısal olarak rakip kaleyi farklı yerlerden şut denemeleri ile yoklamaya kalksa da bu denemeler heyecan yaratmayan cılız ataklar olarak sonuçsuz kaldı.

Başta da söylediğim gibi elde bir oyun planı ve o planı yönlendirecek orkestra şefiniz yoksa işiniz tesadüflere ve şansa kaldı demektir.

Sakarya takımı oyuna nasıl başlar ve kurgular bu henüz net değil.

Oyun planını topun oyundaki akışı mı yoksa rakibinin oyun anlayışı mı belirler, henüz bunu göremiyoruz....

Takım; oyuna savunmadan pas yaparak mı çıkar, orta sahada sahip olduğu topları kanatlara aktarıp oralardan mı gol yapmak ister net değil..

Ferhat, Coşkun ve Beykan bu takımın üç önemli gol ayağı.Her ne kadar birbirlerinde ayrı havada oynuyor olsalar da, bu üçlünün ürettiği goller takımı zirvede tutmaya yarıyor.Bu üçlü!nün yeteneklerini, bir birinden kopuk bireysel ataklar yerine, koordineli, işbirliği yüksek organizasyonlara dönüştürmeleri takımve sonuca olan katkılarını arttırır..

Monoton havada başlayan 2.yarıda Coşkun; Karagümrük savunmasının ikramını geri çevirmedi ve şık bir plase ile sonucu belirledi.

Bu golden sonra oyun stratejisi yere yatma,oyundan ve zamandan çalma üzerine kurulunca, ölmek için bekleyen Karagümrük de ister istemez canlanır gibi oldu.

Sonuçta, Beyaz Gurup'ta üst sıradaki takımların puan ve puanlar kaybetmesi Sakarya'yı yarışın tam içerisine soktu diyebiliriz.

Plansız ve oyun stratejisini olmadan ama iyi niyetle mücadele ettiğini söyleyebileceğimiz oyuncuların gayreti sonuç almaya yetecek mi bilemiyoruz..

Ancak; yaşanan tecrübeler yarışa yönetimler ayak uydurmaz ve gerekeni yapmazsa sonucun hüsran olacağını her zaman göstermiştir.

İşçinin emeğinin karşılığını alınlarındaki ter kurumadan vermek te yönetimlerin kaçınılmaz görevleri arasındadır.