Güç olan başlamak değil, sonuna kadar yılmadan, yorulmadan götürmektir.Bir bilge adam demiş ki ki: “Bir gaye için ölmek değil, yaşamak güçtür.”Ben bilge adamın bu sözünü yalnız büyük davalar için değil, gündelik hayatta yapılan ikinci ve hatta üçüncü derecedeki işler için de doğru bulurum.Ve bu sözle, bir işi sonuna kadar götürmek, ileri atılan bir düşünce için sonuna kadar mücadele etmek meselesi arasında bağ görürüm.Gazeteler zaman zaman bir meseleyi öne sürerler.Bir iki gün, hatta bir iki hafta bu öne sürdükleri, başladıkları iş etrafında yayın yaparlar, sonra susarlar, o kadar susarlar ki, başladıkları işin ne olduğunu bile unuturlar.Örnek mi istiyorsunuz?İşte Sapanca Orman’ındaki içme suyu cinayeti meselesi.Bu mesele etrafında yayın yapmamış hiçbir gazete yok.Fakat yine hiçbir gazete yoktur ki, bu kadar önemli bir işe başladığı halde, yayınında sonuna kadar, şehir halkının içme suyu kurtarılıncaya kadar devam etmiş olsun.Niçin başlanır, niçin kesilir?Bunun birçok sebepleri, elde olmayan nedenleri vardır belki.Fakat elde olan sebebi vardır ki, o da, kendi başladığı işten kendilerinin yorulmalıdır.Sapanca Ormanı’ndaki içme suyu katliamı…Bu meseleye her gazete inat ve belli bir düzen içinde yayın yapmaya devam etseydi, belki bir şey çıkmazdı yine, fakat hiç olmazsa bu facianın büyüklüğünü, bütün dehşetiyle, anlamadığımız, anlayamadığımız, kavrayamadığımız gibi anlardık.Bu yazı Sapanca içme suyu cinayeti hakkında peşi peşine yazdığım üçüncü yazıdır.Öyle meseleler vardır ki, bir, bir daha, bir daha yazmak lazım geliyor.Atalarımız “Ettekrarü ahsen velev kane180!” diye söz etmişler.Yüz seksen kez de olsa yinelemek yararlıdır anlamında kullanılan bu özlü sözü gazetelerimizin başucuna levha yapıp asmalı bence.Sapanca Ormanı’ndaki içme suyu katliamı meselesi gazetelerimizin namus meselesi olmalıdır.