Kulakları tıkayarak yaşamak ve başkalarının düşüncesine aldırış etmemek en büyük özgürlüktür. İnsan 18 yaşında değil, el alem duvarını yıkmayı başardığı zaman reşit ve özgür bir ruha sahip olur.

Geçmişe bir dönüp bakalım.  Bu düşünce yüzünden nice güzel duyguları, nice heyecanlı başlangıçları erteledik, yaşayamadan öldürdük belki. Ya da el alem ne der düşüncesinin bizi demir parmaklıklar arkasından kendi hayatımızı seyretmek zorunda bıraktığını ve biz bu kaygıyla yaşarken bir sürü fırsatı kaçırdığımızı göremedik..

Dedikodu her yerde? Komşular, akrabalar, kız ya da erkek arkadaşlar, okul, işyerimiz, sokak, market, hatta çocuk parkında bile dedikodu var artık... Nice yargısız infazlar yapılıyor hakkınızda...

Bunu yapan bazen kardeşimiz, eşimiz, evladımız hatta anne babamız olabiliyor...

Hiç kimse; sizi ne kadar sevdiğini iddia etse de(belki de sevse de) sizin gerçekten ne istediğinizi, ne hissettiğinizi merak etmiyor. Tek merak ettikleri toplumun normlarına uygun mu, yani el alemin belirlediği kurallara uygun mu?

El alem duvarını yıkmayı başarmış olan her birey hem mutluluğu hem de sağlığı için pozitif bir adım atmış sayılır. Uzmanların yaptığı bilimsel araştırmalar, negatif düşünceler ile yaşayan beynin daha çabuk yaşlandığını kanıtlıyor.

Hem kendi seçimleriniz ile yol aldığınız bir yolda her zaman için sağlam bir şekilde ayakta durabilmenin kolaylığını da rahatlıkla hissedebilirsiniz.

Bu dünyada başkaları için yaşamadığımızın bilincine erdiğimiz zaman ise gerçek mutluluğa erişmiş oluruz da diyebiliriz. Sonuçta ne yapılırsa yapılsın herkesin menfaatlerine karşılık verebilmek imkanlı olmayacaktır.

Aman bize laf gelmesin, aman falancanın oğlu o kadar okul okudu ama filan yerde şu işi yapıyormuş baksanıza ya da, falancanın kızı 3 çocuğu varken utanmamış ayrılmaya karar vermiş denmesin yeter ki!

Utanmalıydı oysa çünkü bize tersti bu işler. Türk örf ve ananelerine uygun hareket etmezsen karşı komşun, anneannen, arkadaşın, patronun, hatta mahallendeki ya da köyündeki esnaf yani herkes seni konuşurdu.

Koruma içgüdüsü ile bile olsa kim bilir kaç anne baba bu ´El alem ?´ korkusunu çocuklarının bilinçaltına işliyor.

Bu da büyüdüklerinde kendi isteklerini ifade edemeyen, pasif, içine kapanık ya da katı kuralları olan ebeveynler ortaya çıkarıyor ve bu böyle silsile yoluyla gelecek nesillere aktarılıyor.

El alem unsuru, her bireyin başında olan ve maruz kalmak zorunda olunan noktadır. Bu duvarları yıkmak için ilaç ise kişinin kendisidir. Çevreyi duymadan, yaşadıklarının yüküne bir de çevreden yük eklemelerine izin vermeden ve en önemlisi mutlu olabildikleri gibi yaşayanlar el alem duvarını da yıkmayı başarabilirler.

Sağlık, istenen en büyük servettir. Ancak bunu el alem duvarları ile kaybetmeye izin veren de yine aynı serveti dileyen kişilerdir.

Siz siz olun, başkasının dedikleri için değil kendi mutluluklarınız için yaşamayı ilke edinin.

Tabi ki görüş almak ve eleştiriye açık olmak önemlidir. Ancak hayatınıza karışılması ile eleştiri yapılması iki ayrı uç noktadır.

Unutmayın; bir insan, özgürlüğünü reşit olduğu zaman değil başkalarının etkilerinden sıyrılıp kendi fikirleri ile mutlu olmayı öğrendiği zaman eline alır.

Yıkın duvarları, bu hayatın ikinci bir şansı yok.!

Sevgilerimle, hoşçakalın..