Düşünmek kadar güzel, düşünmek kadar korkunç, düşünmek kadar dinlendirici bir şey olmasa gerek.Fakat bu işi kıvırabilmek sanıldığınca kolay mı?Sanmıyorum…***Önceden öğrenilmişlere dayanmayarak, korkmadan, doludizgin düşünmek!Kim, çıkıp: “ Ben düşüncemde ilişiksizim, düşünceme sınır tanımam!” diyebilir?Kimin kafasındaki düşünce, içinde büyüdüğü, yaşadığı, yetiştiği, aldığı, verdiği sosyal çevrenin damgasını taşımaz?Düşüncelerimizin ana çemberini çizen, en geniş anlayışla sosyal çevre değil midir?Düşünmek, bir başlangıç değil, bir sondur; bence!***Düşüncenin sosyal çevre üzerinde etkisi yok mudur?Vardır!Çünkü bana göre, insanın dışında, insana bağlanmadan var olan bir akış, bir değişim söz konusudur.Yaşamın diyalektiği deniyor buna…Ve ancak bu akışın, bu değişimin içine karışarak oluşturulmuş bir düşünce verimli olabilir, kişi kafa gevezeliğinin dışına çıkabilir.***Bu amaçla buradayım.Dilerim verimli olurum.18 ay kadar önce indirdiğim ‘Düşünce Atölyesi’nin kepengini kaldırıyorum.Dükkan sizindir.***Yeniden ve cümleten merhaba…